Status             Fa   Ar   Tu   Ku   En   De   Sv   It   Fr   Sp  

İran Komünist Partisi Neye Bağlı?

(Genel Taslak)


Yoldaşlar!

İran Komünist Partisi’ni kurma mücadelesi, bizi yakında bu partide örgütleyecek pratik adımları tanımlayıp atmak, Komünist Parti’yı ve bu bağlamda oluşum sürecini tanımlamadaki iki ana sapkın bakışı şimdiden eleştirmeyi gerektirmektedir. Bu iki görüşle daha önce karşılaştık, ileride de çeşitli biçimlerde karşılaşacağız. Bu iki bakış açısı ekonomist bakış ve iradeci bakıştır. Bu ikisi kuramsal formülasyonlarda ve pratik sonuçlar elde etmedeki farklılıklarına karşın temel bir ortak ilkeye sahipler: Komünist Parti’yi tanımlamak için dayandıkları diyalektik olmayan, metafizik ve durağan yöntembilimleri.

1-Komünist Parti’ye yaklaşımda ekonomizm ve iradecilik

Daha yaygın bir sapma olan ekonomist bakış partiyi şu şekilde tanımlamaktadır: “Komünist Parti işçi sınıfı içinde etkilidir. İşçi hareketi temsilcisidir, fabrikalarda, mahallelerde ve işçi topluluklarında çeşitli organlar yoluyla işçi kitlesiyle yakın ilişki içindedir. Kısacası, Komünist Parti etkili ve geniş bir işçi partisidir.” Komünist Parti nasıl oluşturulabilir? Bu bakışa göre yanıt ana hatlarıyla şöyledir: Parti’yi kurmanın ön koşulu “işçi sınıfıyla ilişkidir”. Dolayısıyla Komünist Parti’nin oluşumunun pratik süreci, Parti kurulurken işçi sınıfının ve hareketinin bütünü veya büyük bölümünün temsilcisi olabilecek biçimde, komünist örgütlenmenin işçi hareketi içinde propaganda, yayma ve örgütlenme pratiğini genişletmektir.

Biz Halkın Fedaileri’nin (azınlık) Komünist Parti Programı’na eleştirileri çerçevesinde, ayrıca Mesut Recevi’nin Bir Yıllık Değerlendirme… adlı kitapçığındaki kinayeleri ve imalarında bu küçük burjuva bakışla karşılaşıyoruz. Bu, küçük burjuva güç ve partilerin, özellikle de Marksizm adına konuştuklarını savlayanların ileride defalarca karşımıza dikecekleri konumun özüdür.

Bu bakışın kalkış noktası, durağan ve metafizik içeriği Komünist Parti’yi canlı, değişken ve gelişen bir görüngü olarak değil durağan, değişmez bir nesne gibi algılamaya dayanmaktadır. [Bu bakış] ideal koşullarda ideal bir partinin görüntüsünü sunuyor bunu Komünist Parti’nin genel, sürekli tanımı sayıyor. Bu görüntü [gerçekte] hiç de evrensel ve sürekli değildir, tersine belirli koşullar ve belirli bir tarihten kaynaklanmaktadır; çünkü tam da belirli komünist partilerin belirli tarihsel koşullardaki durumundan, özellikle de Bolşevik Parti’nin 1917’deki konumundan çıkarılmıştır. Küçük burjuvazi bu görüntüyü dikeltip bize karşı “ya böyle bir parti kurmalısınız veya kuracağınız her neyse komünist parti olmayacaktır” yargısını dile getiriyor. Bu bakışta Komünist Parti, kaçınılmaz olarak, kesintili ve bölük pörçük bir varoluş sayılmaktadır. [Bu] görüngü bazen partidir bazen parti değildir; çünkü ekonomistlerin Komünist Parti’yi tanımlarken göz önünde bulundurdukları bütün etkenlerin (Parti’nin etkisi ve yaygınlığı, kitlelerle “bağı”) kendileri değişik uğraklarda siyasal ve toplumsal durum ve koşullar, toplum düzeyinde açık sınıfsal mücadelenin varoluşu, olmayışı ve genel düzeyi, sınıflar arası güç dengesi, burjuvazinin proletaryaya karşı şiddet ve aptallaştırma organlarının baskısına bağlı olarak değişen etmenlerdir. Komünist bir partinin yaygınlığı ve etkisinin ölçüsü sadece yeraltı faaliyetinin yapılabildiği dönemlerde, sınıf mücadelesinin düşüş evrelerinde ve gericiliğin salt egemenliği dönemlerinde aynı parti’nin devrimci yükseliş dönemleri, ayaklanma öncesi, ayaklanma sonrasında proletarya diktatörlüğü dönemindeki boyutlarından oldukça farklıdır. Ekonomist bakış partinin metafizik bir kavrayışına dayanmaktadır; çünkü partiyi nicelik ve dış boyutları gibi değişkenlere dayanarak tanımlama yoluyla Komünist Parti’nin sürekli özü ve içeriğini yadsıyor. Bu bakışa göre Koımünist Parti, farklı koşullarda farklı biçim ve boyutlara bürünmesine, etkisinin ölçüsü ve faaliyet alanının çeşitli dönemlerde değişmesine izin veren ancak yine de aynı sürekli ve dayanaklı kimliği korumasını sağlayan sürekli ve maddi bir öz ve temelden yoksundur. Ekonomist bakış, örneğin, 20 yıllık bir süreçte, farklı dönemlerde farklı biçimlerde faaliyet gösteren Bolşevik Parti’nin özdeş kimliğinin neden kaynaklandığını açıklayamaz. Bu parti 1908 yılında muhalefette, işçiler arasında etkisi oldukça düşük, temelde yeraltı faaliyete bulunan bir partiyken 1917 Şubat’ında açık yaygın faaliyeti olan, sovyetlerle ilişkili, işçiler arasında belirleyici etkiye sahip, Ekim Devrimi’nden sonraysa binlerce siyasal, ekonomik ve toplumsal kurumu örgütleyip yöneten ve milyonlarca işçinin ön safında sosyalizmin kuruluşunu başlatan siyasal erkte bir partidir. Bu süre boyunca partinin ve etkin organlarının kitlesel nüfuzu ve gücü geniş biçimde ve defalarca değişime uğramış üye sayısı onlarca veya yüzlerce kez artmıştır, muhalefetteki küçük bir parti konumundan çıkıp proletaryanın sosyalizmi kurma çabasının önderi ve örgütleyicisine dönüşmüştür, ama yine de o aynı Bolşevik olarak kalmıştır. Komünist Parti’nin ekonomist görüntüsünü kabul edersek Bolşevik Parti’nin ne kuruluşunda, ne 1908 yılında, ne 1913 veya 1915’te bir komünist parti olmadığını savunmak durumunda kalırız (çünkü bu bakışa göre parti, dış boyutları koşullara ve partinin gelişip büyümesine bağlı genişleyip daralan, canlı bir görüngü değil koşullara bağlı olarak ölüp yeniden canlanan bir görüngüdür). Ekonomist bakış partiyi zaman içinde parçalı ve bölük pörçük olarak görür; çünkü daha önce de söylediğimiz gibi partiyi kendileri değişken olan koşullarda tanıyor. [Oysa ki ] bu koşullar kapitalist toplumunun ekonomik ve siyasal bunalımlarının yükselmesi ve işçi hareketinin büyümesine bağlı ideal koşullarıdr, dolayısıyla da belirli uğraklarda orataya çıkarlar. Bunun yanısıra rahatlıkla şunu ileri sürebiliriz: Geniş etkiye sahip bir komünist parti uzun bir süre muhalefette kalamaz; çünkü güçlü ve etkili bir komünist parti kapitalist toplumun herhangi bir ekonomik ve siyasal bunalımında, tanım gereği, siyasal erk sorununu çözmek üzere hareket edecektir. Ya proletarya ve partisi iktidara gelir veya devrimin yenilgisi ve karşıdevrimin egemenliği sonucunda toplumun ana sınıfları arasında yeni koşullar ve yeni bir güç dengesi ortaya çıkar.

Ne var ki ekonomist bakışa egemen metafizizm ekonomistler ve popülistlerin “güçsüz kuramsal kavrayış”ından kaynaklanan bilgibilimsel bir sorun değildir. Bu, bağımsız proleter örgütlenmeden korkan ve programları gereği Komünist Parti’yi kurmaları gereken komünistlerin örgütlenmesini önlemeye çalışan küçük burjuva tutum ve mantığının yansımasıdır. Mücahit ile Fedai’nin Komünist Parti Programı ve partinin örgütlenme gerçeği karşısında tutum birliği burada köklenmiştir. Ekonomizm partiyi mitolojik bir kavrama dönüştürmek ve kuruluşunu ideal koşullara havale etmek yoluyla gerçekte partinin kuruluşunu olanaksıza erteliyor çünkü Komünist Parti’nin ta kendisi komünizm ve komünistlerin işçi sınıfı kitlesi içinde etksinin artması ve işçi hareketine komünist önderliği uygulamanın en temel ön koşuludur. Ekonomizmin İran Komünist Partisi’ni kurma reçetesi gerçekte bu partiyi kurmama reçetesidir. Komünist Parti’nin kuruluşundan yan çizmek bir yandan hiçbir biçimde “birleşik komünist parti” adına “kendi örgütlerinden kopamayan” popülistlerin sektarizminin öte yandan popülizmin özsel kendine güvensizlik, ideolojik kırılganlık ve küçük burjuva dar bakışlılığının ifadesidir.

İradeci bakış da metafizik ve sapkın bir bakıştır. Bu bakışta parti, son çözümlemede, Komünist Parti Programı yandaşı örgütlerin varolan niteliklerini koruyarak birleşmelerine indirgeniyor. Bu arada soluklaşıp unutulan şey Komünist Parti’yi yalnızca görünüşteki boyutlarda değil temelde ve özde Komala veya Komünist Militanlar Birliği gibi örgütlerden ayıran belirli maddi öz ve özel niteliktir. İradeci bakış bu ayrımı kavrayıp önemsemiyor, partiyi yeni ve farklı bir nitelik olarak görmüyor, varolan güçlerin en fazla yeni belge ve kararlar temelinde bir araya gelip birleşmelerini partinin kuruluşu için yeterli görüyor. Bu keyfi bir yöntemdir. Bu bakış açısının metafizik özelliği partiyi empirik biçimde kavraması ve onu şu an varolan şeye indirgemesinde yatmaktadır. Ekonomizmin partinin görünüşteki özelliklerinden sunduğu önsel, değişmez görüntüye karşı iradecilik hareketimizin şu anki özelleklerinin eleştirilmeden onaylamak ve partinin kuruluşu için saflarımızda ortaya çıkması gereken yeni ve farklı niteliği göz ardı etmek yoluyla gerçekte partiden durağan ve değişmez bir görüntü sunuyor. Komünist Parti’yi varolan topluluk ve örgütlerden ayıran temel özellikleri tanımamak gerçekte Birlik Konferansı’nın yenilgiye uğramış deneyimini bir başka düzlemde yinelemek, dolayısıyla da gerçek anlamında komünist bir partinin kuruluşu görevinden kaçmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. İradecilik şu basit soruya yanıt veremiyor: Varolan nitelikleriyle Parti Programı güçlerinin birliğini parti diye niteleyebiliyorsak niçin şimdiden bu örgütlerden herhangi birini, özellikle oldukça geniş bir pratiği bulunan Komala’yi tek başına Komünist Parti olarak nitelemiyoruz? Bir komünist partinin bugünkü Komala veya KMB ile temel farklılığı nerededir, varolan güçlerin birliği, örneğin şimdiki Komala’yla karşılaştırıldığında, bu yeni nitelemeyi meşrulaştıran hangi yeni niteliği yaratıyor? İradeci bakışın bu soruya ilkesel bir yanıtı bulunmuyor. Ekonomizmin partinin kuruluşunu olanaksıza havale etmesine karşı iradeci bakış partinin ivedi oluşumunu istiyor, ancak böyle bir partiyi örgütlemenin maddi gereklerini gerçekleştirme görevinden kaçarak gerçekte parti oluşumunu varolan örgütlerin isim değiştirmesine indirgiyor, bu yüzden de komünist bir partinin özelliklerinden yoksun, geleceği belirsiz ve belirleyici iç çelişkileri bulunan bir parti yaratıyor. Bu parti bu yeni adı ancak kısa bir süreliğine taşıyabilir.

Gerçek bir Komünist Parti’nin kuruluşu yönünde ilk adım bu partinin temel özelliği konusunda doğru bir kavrayışa sahip olmamızdır. Bu tanım partiyi niteliksel ve sürekli özelliklerine göre tanımalıdır. Bu tanım ne bugünkü koşullara ne de ilerideki düşsel özelliklere dayanmamalıdır, [buna karşı] partinin değişmez temel özelliklerini temel almalıdır. Biz bugün bir Komünist Parti kurmalıyız. Ancak ne ekonomistlerin göz önünde bulundurdukları koşulların oluşmasını bekleme abesiyle meşgul olarak parti kuruluşunu belirsiz bir yarına erteleyebiliriz ne de sorunun ivediliğinden dolayı ve günümüz koşulları ve sınırlamalarına boyun eğerek oluşturmamız gereken örgütün “parti olması” ve “komünist olması”ndan vaz geçebiliriz. Öyleyse ne yapmalı? Bu soruyu yanıtlamak öncelikle Komünist Parti’ye ilişkin ilkesel ve canlı bir kavrayışa ulşamaya bağlıdır.

2-Komünist Parti nedir?

Her şeyden önce Komünist Parti’nin yeni ortaya çıkmış bir şey olmadığını anımsatmalıyız. [Komünist Parti] bizim icadımız, uydurmamız veya bulgumuz değil. Komünizm dünya işçi sınıfı hareketi içinde, trade-unionizm, anarko-sendikalizm, reformizm vb. gibi, belirli ve yerleşik bir eğilimdir. Bu söz ekonomistlerin hoşuna gitmeyebilir; ancak bu aynı ekonomistler kolaylıkla, hiçbir vicdani rahatsızlık duymaksızın trade-unionizm, sendikalizm, anarşizmi bile işçi sınıfı hareketi içinde varolan eğilimler olarak nitelemeye, hatta hala bunların proletaryanın “kendiliğinden” hareketleri olduğunu savlamaya hazırlar. İşçilerin sendikal hareketi kuşkusuz işçilerin varolan düzen çerçevesinde kapitalistler ve işverenlere karşı birleşmelerinin kendiliğinden bir eğilimini gösteriyor. Ancak bugün, 1983’te fiilen varolan bir hareket olarak trade-unionizm (sendikal) hareketi ilkeleri, çerçevesi ve temelleri büyük ölçüde Avrupa burjuva reformizi ve ona bağımlı işçi aristokrasisi tarafından kuramsallaştırıp düzenlenen bir harekettir. [Bu hareketin] uluslararsı kongreleri, konferansları ve örgütleri genelde Avrupa sosyal-demokrat partilerinin siyasal sermayesini oluşturuyor. Sendikal hareket bugün sözcüğün tam anlamında kendiliğinden olmadığı gibi birçok durumda, özellikle Amerika ve Avrupa’da, burjuvazi tarafından bilinçli biçimde devrimci proletaryanın partili örgütlenişi karşısında propaganda edilip destekleniyor. Buna karşın ekonomistler bu harekete “işçilerin kendiliğinden hareketi” adını yakıştırmakta bir an bile geç kalmazlar. Ancak komünizmin adı ortaya atıldı mı komünizmin işçi sınıfından ayrı olduğu, işçi sınıfıyla “buluşturulması” gerektiği burjuva düşüncesi karşımıza dikiliyor. Oysa komünizm, birinci olarak, genel düşünceler ve eğilimleri düzeyinde bile, emekçilerin üretim araçlarının özel mülkiyetinin yok edilmesi ve sınıfsal sömürünün ortadan kaldırılmasına ilişkin tarih boyuncaki eski ve derin eğilimleriyle örtüşmektedir; ikinci olarak, belirli gerçek ve siyasal bir hareket olarak defalarca işçileri doğrudan milyonluk saflarında örgütlemiştir, çok sayıda işçi devrimine önderlik etmiş hatta bir süreliğini ve yalnızca tek bir ülkede değil siyasal erki işçilere taddırmıştır. Bilimsel sosyalizmin kendiliğinden hareket içinden doğmadığı doğrudur. Ancak bu hiçbir biçimde komünizmin işçi sınıfının uluslararası hareketinin çeşitli kesimleriyle birçok kez tarihsel birliktelik kurmasına karşın sınıfsal hareketin dışında olup sürekli onunla “buluşturulması” gereken ve her ülkede hergün yeniden buluşturulması gereken bir hareket olduğu anlamına gelmemektedir. Yirminci Yüzyıl’ın başında sendikalizm genelde kendiliğinden, kuramsallaştırılmamış ve büyük ölçüde olgunlaşmamış bir hareket olabilirdi, komünizm ve bilimsel sosyalizm kendilerini işçi sınıfına sözcüğün tam anlamıyla “dışarıdan” tanıtmaya daha yeni başlamışlardı. Ancak bugün, proletaryanın yüzyıllık sınıfsal canlı pratiği bu hareketlere yeni özellikler kazandırmıştır. Sendikalizm eski kendiliğinden durumundan çıkmış komünizm ise işçi sınıfının içinde sürekli ve kalıcı bir etkiye kavuşmuştur. Bizim ekonomistlerimiz tarihten en az bir yüzyıl gerideler. Komünizm sınıfsal hareket için artık yeni ortaya çıkmış körpe bir hareket değildir, sınıfın ayrılmaz bir ögesine ve saflarındaki pratik bir eğilime dönüşmüştür. Komünist Manifesto, Birinci Enternasyonal, Ekim Devrimi, Üçüncü Enternasyonal ve sayısız komünist devrimci bu yıllar boyunca milyonlarca işçiyi komünizm bayrağı altında seferber ettiler, komünizm düşüncesini, burjuva özel mülkiyetini ortadan kaldırma düşüncesini, proletaryanın bağımsız siyasal bir partide örgütlenmesi düşüncesini ve siyasal erki ele geçirme düşüncesini işçiler arasında yerleştirip geliştirdiler. Evet, komünizmin bir tarihi var, bu tarih defalarca komünizmin proletaryaya bağlı bir hareket olarak varoluşunu kanıtlamıştır. Bugün “Eşitlik, Kardeşlik, İşçi Yönetimi” sloganı en az “Sendikamız Gücümüzdür” sloganı kadar işçiler arasında “kendiliğinden” özelliğe sahiptir. Komünist harekete proletaryanın sınıfsal hareketinde canlı bir eğilim olarak bakmak günümüz koşullarında Komünist Parti’nin canlı ve ilkeli bir tanımını sunmanın ilk adımıdır.

Ancak komünizm işçi sınıfı içindeki diğer hareketlerden farklıdır ve tam da bu fark temelinde tanımlanıp bağımsız varoluşana kavuşur. Komünist Manifesto işin başında bu ayrım noktalarını dile getirmiştir. Komünizmin ve komünistlerin öteki hareketlerden kuramsal ayrılığını, özellikle Komünist Parti Programı elimizde mevcutken, ayrıntılaryıla açıklamaya gerek yoktur. Komünistler genel olarak burjuva özel mülkiyetine ve bütün yönleriyle kapitalist sisteme karşı proletaryanın çıkarlarını temsil eden proletaryanın parçasıdırlar. Bu, bütün komünist görüşlerin ana eksenidir. Ancak komünistlerin öteki hareket ve örgütlerden farklılıkları yalnızca görüşleri ve ereklerinden kaynaklanmaz: Komünizm anarşizm, sendikalizm, trade unionizm, popülizm, liberalizm, reformizm, parlamentarizm vs.den pratikte de ayrılır. Aynı biçimde bu pratik ayrılık, bir başka deyişle komünist ereklere ulşmak için komünist mücadele yöntemleri, bizim bağımsız kimliğimiz ve varoluşumuzu tanımlamanın belirleyici ögelerinden biridir. Komünizm bağımsız erekleri ve yöntemleriyle öteki siyasal-sınıfsal hareketlerden ayrılan proletarya sınıfı hareketindeki eğilimdir.

Komünist Parti bu belirli ve ayrı hareketin partisidir. Komünizm genel ve tümel bir harekettir, ancak Komünist Parti belirli bir görüngü ve kavramdır. Parti, komünist erek ve yöntemleri sürekli ve kararlı biçimde üstlenen ve yaygınlaştıran siyasal örgüttür. Komünist Parti örgütlü komünizmdir; bu yüzden birincisi, bu erek ve yöntemleri tanıyan, bunları kendisine ait kabul eden, bunlara bağlılığını dile getiren ve mücadelesini bunlar üzerine kurup ilerleten, ikincisi, bu doğrultuda çalışma sürekliliği ve kararlılık için gerekli pratik güç ve dayanıklılığa sahip olan her örgüt komünist bir partidir. Bu parti küçük veya büyük, güçlü veya zayıf, muhalefette veya iktidarda komünist bir partidir çünkü işçi sınıfı hareketi içinde ayrı ve belirli bir hareket olarak komünizmin örgütlü temsilcisi konumundadır. Bu, yadsındığında partinin varlığının yiteceği komünist herhangi bir partinin sözünü ettiğimiz temel ve sürekli özüdür, [bu öz] ortaya çıktığındaysa parti gerçekten oluşmuş demektir. Ekonomizm ve iradecilik partinin bu öz ve içeriğine karşı ilgisizler, bu yüzden İran Komünist Partisi’nin oluşumunun gerçek ve temel gereklerinin görüntüsünü sunamazlar. Biz tam da bu noktadan başlayıp bu gerekleri sağlamak peşinde olmalıyız. Partinin kuruluşunun yazgısını bizim mücadelemiz belirleyecektir.

3-İran Komünist Partisi bugün neye bağlıdır?

Acaba şimdi ivedilikle İran Komünist Partisi’ni oluşturbilir miyiz? Daha değil! Çünkü şu anki örgütümüz bugünkü nitelikleri ve özellikleriyle henüz bütün boyutlarıyla komünizmin örgütlü temsilcisi, bütün mücadele yönlerinde sosyalist proletaryanın temsilcisi olamaz. Geçen 4 yıl boyunca, hergün işçi sınıfını ve öncülerini 20 yıl boyutunda eğiten bir devrimin içinde hareketimiz İran komünist hareketinin kuramsal ve programatik temsilcisine dönüşebilmiştir. Komünist Parti Programı hareketi günümüzde bütünüyle bağımsız proleter erekleri temsil ediyor, bu konudaki kararlılığını ve dayanıklılığını kanıtlamış durumdadır. Komünist Parti Programı bu kararlılık ve komünizme bağlılığın ürünü ve simgesidir. 4 yıl önce koşullar farklıydı. Proleter olmayan devrimcilik Marksizm ve komünizm adıyla propaganda ediliyordu. Marksizm proletaryanın kapitalist toplumunun bütününe yönelttiği çok yönlü, genel ve mutlak eleştirisidir. Oysa 4 yıl önce kendilerini komünist niteleyenlerin geniş kesimlerinin devrimciliği kapitalizm ve emperyalizmin bu veya şu arızası veya sonucuna yöneltilen dar bakışlı eleştirinin ötesine geçemiyordu. Ulusal-demokratik sorunlar İran komünistlerinin büyük çoğunluğunun kalkış noktası ve düşünsel çerçevesiydi. “Anti emperyalizm”, üstelik dar bakışlı küçük burjuva yorumuyla, komünizm ve sosyalizm adı altında dile getirilen devrimciliğin genel çerçevesiydi. Ancak bugün Komünist Parti Programı hareketimizin komünist bütünselliğini geri getirmiştir. Program bizim yukarıdan aşağıya kapitalizmin bütününe, bütün organları ve görünümlerine, bütün ekonomik, siyasal ve kültürel yönlerine karşı itirazımız olduğunu, bu düzenin bütününü sosyalizmle değiştirmek istediğimizi, bunun için savaştığımızı ve bunun bizim enternasyonalist ereğimiz olduğunu söylüyor. Komünist Parti Programı bizleri karalı demokratlar değil açıkça komünist olarak tanımlıyor. Bu bütünsel eleştiri ve toplumsal düzende böylesi bütünsel bir dönüşüm yaratma programı hareketimizin bugün artık İran devrimci proletaryasının bütününün ereklerini ve çıkarlarını temsil ettiği anlamına geliyor.

Ancak bu kuramsal ve programatik ayrım yeterli değildir. Çünkü komünizm yalnızca kuram ve program değildir. Bu program için özel mücadele yöntemleri de komünistlerin tanımının bir parçasıdır. Öteki sınıfların yöntemleriyle proleter ereklere ulaşılamaz. Bu bizim bugünkü zayıflığımızdır. Çünkü örgütlü kişiler olarak mücadelenin pratik yöntemlerinde, örgütlenme ve teşkilat çalışmalarında komünizmin bağımsızlığını henüz ifade etmiyoruz. İşçi sınıfı hareketi içindeki bu belirli ve ayrı eğilimin temsilcisi değiliz bu yüzden örgütümüz proletaryanın erekleri yolunda proletaryanın bağımsız yöntemiyle mücadele sürekliliği ve kararlılığını henüz güvenceye alamıyor. Örgütümüz henüz gerçek komünist bir parti olamaz. Bugün, şu anki niteliklerimizle oluşturacağımız bir parti proleter kuram ve programı olan ancak küçük burjuva yöntemleri ve eylem biçimlerinin etkisinde bir parti olacaktır. Partinin kuruluşu için bu yönümüzle de küçük burjuvaziden ayrılmalıyız. Pratikteki yöntemlerimizi de komünist yöntemlere dönüştürmeliyiz. Gerçekten komünist bir partiyi yalnızca bu yolla yaratabiliriz. Küçük burjuva çalışma yönteminin eleştirisi ve pratikteki yöntemlerde komünist yöntem hareketimizde yerleşip sağlamlaşmalıdır. Bu, daha bütünüyle atmadığımız son adımdır.

Komünistlerin kuramsal ve pratik bağımsızlığı her zaman Komünist Parti’yi örgütlemenin önkoşuludur. Bizim özel konumumuz bu soruna tarihsel bir önem atfetmiştir. Örneğin bizler Üçüncü Enternasyonal’in yönergesiyle çeşitli ülkelerde oluşan, sapmalardan arınan ve proleter bir Enternasyonal’in fiilen mevcut komünist ilkelerini “kabul eden” komünist partilerle aynı koşullarda değiliz. Biz komünist kuram, program ve pratikte on yıllarca süren bir kopuştan sonra, reviziyonizmin düşüncede ve pratikte hareketimize dayattığı on yılarca egemenliğinden sonra bu bağımsızlığı yine ve yeniden sağlayıp başka ülkelerde de komünist partilerin örgütlenmesinin dayanağı olabilecek öyle bir proleter enternasyonalin yeniden oluşturulmasının etkin hücresi bile olmalıyız. Öyleyse bir kez daha, ilk kez Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’yla proleter olmayan sosyalizmler konusunda yaptıkları aynı güç ve kararlılıkla safımızı proleter olmayan düşünceler ve örgütlerden ayırmalıyız. Ancak Marx, Engels ve Lenin’in yargılarını onaylayıp yinelememiz bizler için yeterli değildir. Çünkü bugün yalnızca kapitalizmin değil ikiyüzlüce Marx, Engels ve Lenin’e göndermede bulunan revizyonizmin de karşısında yeralıyoruz. Sınıfsal bağımsızlığımızın manifestosu bugün aynı zamanda revizyonizm karşıtı bir manifesto olmalıdır, bu da bizim saflarımızı günümüzde komünist yöntem ve görüşler adına yaygınlık kazanan sapkın görüş ve yöntemlerden açık seçik biçimde ayrımakla yükümlü kılıyor. Yalnızca programatik ayrımlarımız temelinde partiyi örgütlemeye girişip pratikteki yöntemlerde yaygın olana, başka sınıflara ait olana boyun eğersek Bolşevizm’i canlandırma tarihsel görevini yerine getiremeyen bir parti kurduğumuz gibi pek uzak olmayan gelecekte siyasal-örgütsel eylemlerinde revizyonist hareketlerden ayrımsanamayan bir örgüt [oluşturmuş oluruz].

4-Pratikteki komünist yöntemlerin yerleştirilmesinin bizim için anlamı nedir?

Parti komünist yöntemle komünist erekler için sürekli ve kesintisiz mücadelenin organı olmalıdır. Parti faaliyeti bu yöntemlere dayanmalıdır. Pekiyi, bu nasıl sağlanır? Partiyi kurmak için Komünist Parti Programı yandaşı bütün örgüt, topluluk ve çevrelerin birinci olarak popülist çalışma yöntemi ve biçiminin proleter eleştirisini kabul etmelerini, ikinci olarak yeni yöntemler temelinde geniş bir pratiği başlatmalarını ve sonuçlandırmalarını mı beklemeliyiz? Pratikteki komünist yöntemlerin yerleştirilmesi bunların bütün örgütlerde ve topluluklarda ve pratiğin bütün düzeylerinde yerleştirilip oturtulması anlamına mı geliyor ve bu elde edilemeden bir partiden söz edilemez mi? Yanıt olumsuzdur. Hareket içinde komünist yöntemlerin geniş ölçüde yaygınlaşması için bile İran Komünist Partisi’ni gereksiniyoruz. Partinin ta kendisi geniş ölçekteki pratiğimizin düzeltilmesinin gereğidir. Öyleyse bu bağımsız yöntemlerin “yerleştirilmesi”nden söz ettiğimizde başka bir sorunu göz önünde bulunduruyoruz demektir.

Daha önce dediğimiz gibi bir partiyi parti yapan ve parti olarak sürmesini sağlayan organlarının eni ve boyu, etkisinin niceliği, üye sayısı vs. değildir. Partinin sürekliliği partideki kalıcı erekler, program, gelenekler ve pratikteki yöntemlerin varlığının yansımasıdır. Bu erek ve yöntemler varolduğu ve sürdüğü sürece parti varolur, yadsınıp ortadan kalktıklarında parti parçalanıp dağılır. Pekiyi, bu erek ve yöntemler nasıl korunur? Komünist örgüt ve partilerin programı ve kararları bu erekler ve kuralların kalıcı görünümleridir. Partiye katılan kişi, bu kararları kavrayıp kabul etmekle partili bir ögeye dönüşür, bu erek ve yöntemlere hizmet eden yeni bir hücre yaratır. Parti bu yolla süreklilik kazanıp genişler. Kuramsal ve programatik konularda onaylanmış belgeler partinin sürekliliği ve kalıcılığı konusunda önemli bir görevi yerine getirir ancak pratikteki yerleşik yöntemler ve partili çalışmanın kuralları konusunda tanımlanmış ve yerleşik parti içi ilişkiler ve bu kurallar ve yöntemlere yerleşik gelenekler özelliğini kazandıran partinin pratikteki eylemleri belirleyici bir öneme sahip. Komünist çalışma yöntemine egemen, komünist çalışmanın devrimci geleneklerinin canlı taşıyıcıları ve koruyucuları olan partili kadroların varlığı da aynı ölçüde önemlidir.

Ancak biz on yıllarca bir uzaklığın bizi komünist yöntemle pratik çalışmanın gelenekleri ve devrimci mirasından ayırdığı koşullarda İran Komünist Partisi’ni kurmaya girişiyoruz. Biz revizyonist yöntemlerin mirasçılarıyız. Doğal biçimde komünist ilişkiler dokusunda yeralmadığımız, partili pratikte bu yöntemleri sürekli biçimde öğrenmediğimiz gibi eleştiri silahıyla bu ilişkiler ve kuralların çalışma yöntem ve biçimlerini yeniden canlandırmalıyız. Öyleyse Komünist Parti’nin kuruluşunun başlangıcında komünist pratik yöntemlerin yerleşmesi ve korunması konusunda ilgimizi zorunlu olarak canlı etkene, komünist kadrolar üzerinde yoğunlaştırmalıyız. Biz bu halkayı elimize almalıyız zira kadrolar İran Komünist Partisi içinde komünist yöntemlerin yerleştirilip sağlamlaştırılmasının biricik gerçek dayanağı durumundalar. Komünist pratik yöntemlerinin yerleştirilmesi de, şu anki uğrakta, bizim için, bu ilkelerin partinin omurgasını oluşturmaları gereken ve partinin Bolşevik ilkelere dayalı çalışma sürekliliği ve kararlığını güvenceye alan kadroların arasında yerleştirilmesinden başka bir anlama gelmemektedir. Partimizi komünist kuram ve yöntemlere dayandırmak bugün ilk adımda yalnızca bu kuram ve yöntemlere dayanan, küçük burjuvaziden kuramsal ve pratik açıdan ayrılmanın önemini derinden kavrayan, küçük burjuvazinin sınırlı devrimciliğini bir yana iten, kapitalizm ve bütün görünümlerine karşı bütünsel mücadeleyi sürekli gündemlerine oturtan, proletaryanın uluslararsı hareketinin çıkarları ve yararı açısından hareket eden, bütün ulusal-demokratik erekleri bu sınıfsal çıkarlar ve bağımsız erekler açısından ele alan, devrimciliklerini demokrasi ve demokratik hareketten değil sosyalizmden ve kapitalizme karşı çıkıştan çıkarsayan, popülist çalışma yönteminin küçük burjuva siyasal-sınıfsal içeriğini kavrayan, bu yöntemlerin ve çalışma biçimlerinin yenilgiye mahkum olduklarına inanan bu yüzden hiçbir koşulda bu çalışma yöntemine teslim olup boyun eğmeyen… bu yolla yeni niteliklere ve hareketimizin bugüne kadarki pratiğinden bütünüyle farklı bir pratiğe sahip komünist bir parti kurma görevine soyunan kadroları bir araya getirip örgütlemekle olanaklıdır.

Öyleyse bizim görüşümüze göre pratik ve yürütme açısından Komünist Parti’nin kuruluşu için örgütler, yazı ve belgelerden değil kadrolar sorunundan başlamak gerek. Komünist Parti azami sayıda varolan örgütlerin islah edilmişlerinin devamı ve sayısal toplamı değildir. Komünist Parti yeni kararların bir toplamı değildir. Komünist Parti yeni nitelikte bir partidir, bu yüzden ilk adımda bu yeni niteliği yalnızca partide değil şimdiden kendi örgütlerinde de yaratmakta kararlı kadrolara dayanarak oluşturulmalıdır. Kısa bir süre içinde Parti’nin omurgasını oluşturmaları gereken, partili bir örgütün oluşumunun ilk evre ve aşamalarındaki çalışma sürekliliğini sağlayıp güvenceye alabilen sayıda kadrolara ulaşabiliriz. Böyle bir durumda Komünist Parti Programı’nın yandaşı bütün güçleri, eski örgütsel güçlüklerini, pratik ve kuramsal dar bakışlılıklarını ve zayıflıklarını partiye dayatmadan, güçlü bir partide örgütleyebiliriz.

5-Birinci Kongre’nin oluşturulmasının hareket planı nasıl olmalıdır?

Tartışmamızın eksenindeki sav günümüzde Parti’nin oluşumasındaki ana düğüm noktasının komünist faaliyetin pratikteki ilkelerini yerleştirmek ve bu düğümün bağımsız komünist erekler ve yöntemlere egemen ve bağlı kadroların eliyle çözülebileceği biçimindeydi. Bu, Komünist Parti’nin Kuruluş Kongresi’nin pratik sürecini belirlememizin kalkış noktası da olabilir. Bu kadrolar bir araya gelmeli ve Komünist Parti Programı çerçevesinde varolan görüş birliğini göz önünde tutarak pratikteki faaliyetin çeşitli alanlarında popülist çalışma yönteminin eleştirisinin ve komünist alternatifin derin biçimde kavranışını konusunda da görüş birliğine ulşmalıdırlar. Parti bu kadrolara dayanarak omurgasını ve ilk iskeletini oluşturmalıdır, daha sonra bütün gücüyle Komünist Parti Programı yandaşı bütün örgüt, çevre ve unsurları bu dayanıklı ve kalıcı iskeletin çevresinde örgütlemelidir. Hareketimizin bugünkü özellikleri ve sınırlılıkları gerçek bir Komünist Parti’nin oluşumuna yalnızca bu yolla bir engel oluşturmaz.

Partinin oluşturulması için yeterli ayrıntılarıyla belirli bir hareket planının tasarlanmasının zorunlu olduğu kuşku götürmez. Bu makalede bu konunun genel taslağıyla, çalışma yönteminin belirleyici konumu ve bunun kadrolar sorunuyla sıkı ilişkisini vurgulamakla, yetiniyoruz ve bu tartışmanın çeşitli yönlerini açıklamayı başka makalelere bırakıyoruz.

Mansur Hikmet*
F. Partow


* İran Komünist-İşçi Partisi Birinci Sekreteri ve lideri Mansur Hikmet 1979 yılında üç yoldaşla birlikte Komünist Militanlar Birliği’ni kurdu. KMB Komala ve birkaç başka küçük örgütle birlikte Eylül 1983’te İran Komünist Partisi’ni oluşturdu. 1991’de İKP içindeki İşçi Komünizmi Odağı’nın devamı olan ve bu uğrakta İKP’nin önderliğinde bulunan ve Komünist Parti’deki kadrolar ve üyelerin büyük çoğunluğunu oluşturan işçi komünizmi fraksiyonu partiden ayrılarak Mansur Hikmet önderliğinde İran Komünist-İşçi Partisi’ni kurdu.

Bu yazı ilk kez Komünist Militanlar Birliği’nin Kuramsal-Siyasal Organı Be Suye Sosyalizm (Sosyalizme Doğru) Birinci Dönem, 5. Sayı, Ocak 1983’te Farsça yayımlandı.


Turkish translation: Siyavash Azari
m-hekmat.com #0420tu.html