Status             Fa   Ar   Tu   Ku   En   De   Sv   It   Fr   Sp  

İşçiler ve Devrim



Komünist işçiler devrim istiyorlar. Ancak hangi devrimi? Farklı sınıflar, çeşitli siyasal ve toplumsal eğilimler “devrim”i çok farklı anlamlarda kullanırlar. Dünyamız her çeşitten “devrim”e tanıklık etmiş, her türden “devrimci”yle karşılaşmıştır. Toplumun varolan durumunu birdenbire, barışçıl olmayan yollardan değiştirmek isteyen hemen herkes devrimden söz eder ve kendini devrimci nitelendirir. Bu devrimlerin çoğu salt gericilikten öte bir şey değiller. “İslam Devrimi” örneği capcanlı gözümüzün önünde durmaktadır. En gerici hurafeleri, en meşakkatlı durumu devrim diye adlandırmaktalar. En gerici, en çirkef ögeler kendilerini devrimci olarak nitelemekteler. Komünist işçi böylesi sahte devrimlerin ve devrimcilerin en kararlı düşmanıdır.

Bazı devrimlerse varolan durumun sınırlı yeniden düzenlenmesinden öte bir şey değiller. Despotizmden kurtuluş, ekonomik bağımsızlığın elde edilmesi, planlama ve üretim düzeyinin iyileştirilmesi, servetin sözümona daha “adaletli” dağılımı vs. çeşitli ülkelerde devrim adı altında gerçekleşen dönüşümlerin asal içeriğini oluşturmuştur. Bu durumların hepsinde toplumda varolan ilişkilerin temeli ve işçi, emekçi kitlelerin karşılaştığı zorluklar ve yoksunluklarının kaynağı olan düzenin bütünü el değmeden bırakılmıştır. Yirmi yıl önce bağımlı ülkelerde böyle birçok devrime tanık olduk. Bugün bu devrim yapan ülkelere bakıldığında o devrimlerden kaynaklanan sınırlı gelişmelerin izine bile raslanmamaktadır. Kapitalist düzenin mantığı bir kez daha sermaye ve kapitalizmin temeli yerinde durdukça işçi ve emekçi kitlelerin payına düşenin yoksulluk, siyasal ve toplumsal yoksunluktan başka olmadığı gerçeğini göstermiştir.

Bu sahte, yarım yamalak devrimlerin ortak özelliği bütünüyle egemen sınıfların bir bölümünün erekleri ve niyetlerinden etkilenmeleri, siyasal ve gerçek önderliklerinin bu kesimlerin elinde olmasıdır. İşçiler sürekli olarak yedek, yardımcı güç olarak meydanlara sürüklenmişler, savaşmış, eşsiz özverilerde bulunmuşlardır. Ancak elde edilen iktidarın kapitalist sınıfın içinde el değiştirmesinden, varolan sömürücü düzeni yönetmenin yeni biçimlerinin belirmesinden başka olmamıştır. Birçok durumda egemen sınıfların iktidarı yeni ele geçiren kesimlerinin saldırısına ilk maruz kalanlar bizzat işçiler olmuşlardır, devrimse işçi hareketini bastırmanın yeni bir bahanesine dönüşmüştür.

Öyleyse işçi devrimden söz ettiğinde ne isteyip istemediğini açıkça bilmelidir. Biz kapitalist düzenin ve kapitalist sınıfın iktidarının bütününe karşı bir işçi devrimi istiyoruz. Biz varolan toplumu temellerinden dönüştürecek komünist devrim istiyoruz.

İşçi devrimi hangi amacın peşindedir? Bu sorunun yanıtı içinde yaşadığımız bu kapitalist toplumun içinde bulunmaktadır. Kendi durumu üzerine on dakika kafa yoran her işçi dünyada giderilmesi gereken asal yanlışlığı ayırteder. Bu toplum tepe taklaktır. Toplumun servetinin üreticileri, işçiler, yoksuldurlar aylaklarsa varsıl. En alçak, en düşkün ögeler bu toplumun soyluları ve önde gelenleridirler, en onurlu insanlar, emekçi kitleler ise yoksul ve yoksundurlar. Bir ömür boyu çalışıp servet yaratanlar otuz yıldan sonra bile yaşamlarının bir gününü geçirebilmek için emekleri için yeni müşteriler bulmak zorundadırlar. İşçinin üretken, yaratıcı gücü kendini sermayenin günden güne artan toplumsal ve siyasal gücü ve işçinin her geçen gün artan yoksulluğunda göstermektedir. Bu tepe taklak toplumu korumak için devletler oluşmuştur, ordular oluşturulmuş, tutsakevleri, işkence yerleri kurulmuş, tanrılar yaratılmış ve dinler uydurulmuştur. Sorun gün gibi ortada. Bu toplum köleliğe dayanmaktadır; ücretli köleliğe. Hepsi de savaş yoluyla, zorla egemen sınıflardan koparılması gereken toplumsal hizmetlerin, sigortaların gelişmesinin ve işçi ücretlerindeki artışın hiçbir ölçüsü işçinin bu kölemsi konumunun temelinde bir değişikliğe yol açmamaktadır. Bugün aramızda dünyaya gelen çocuk alnında sermaye tarafından istihdam edilme damgasını taşımaktadır.

Kadınlara baskı ve ırk ayrımcılığından uyuşturucu bağımlılığı ve fuhuşa kadar, toplumun damarlarında akan bireysel rekabetçilik ve çıkarcılıktan milyonlarca insanı her gün ölüme götüren yoksunluk, açlık ve hastalıklara kadar bütün toplumsal ve siyasal ayrımcılık ve varolan toplumun ahlaki kokuşmuşluğu ve çöküntüsü bütünüyle toplumun bu tepe taklaklığından, gerçek sahipleri, hakiki yaratıcıları olan işçilerin ücretli köleliğin tutsağı oldukları toplumdan kaynaklanmaktadır. İşçi devrimi bu sınıflı toplumun temellerini yıkmakla ilgilidir.

Bu toplumun temeli üretim araçlarının küçük bir azınlığın özel mülkiyetinde olmasıdır. İnsanlar ekmek yemek ve asgari gönence erişmek için üretim araçlarını elinde bulunduran başkası için çalışmak zorunda oldukları sürece, toplumsal üretim ve insanın gereksinimlerinin sağlanması yalnızca üretim araçlarının parazit sahiplerine kar sağlamakla olanaklı olduğu sürece insanların özgürlüğü ve eşitliğinden, yoksunluklar ve ayrımcılıkların ortadan kaldırılmasından söz edilemez. İşçi devrimi temelde kapitalist sınıfın toplumsal üretim araçlarının özel mülkiyetine karşı bir devrimdir. İşçi devrimi üreticilerin çalışma ve üretim araçlarının ortak ve toplu mülkiyeti ve denetiminin kurulması içindir. İşçi devrimi sınıfların ve sınıfsal sömürünün ortadan kaldırılması devrimidir.

Burjuvazi barışçıl yollardan iktidarını bırakıp sömürü düzenini ortadan kaldırmaz. Bu yüzden devrim yapmalı, sömürücülerin direnişini kıran bir işçi yönetimi kurmalı ve sömürüsüz, dolayısıyla hiçbir yönetime, baskıya ve hurafeye gerek duymayan bir toplumun yolunu açmalı.

Komünist işçi için devrim bu muazzam toplumsal dönüşümü gerçekleştirmek üzere ayaklanmak demektir. Özgürlük, eşitlik, işçi yönetimi için ayağa kalkmak demektir. İşçi siyaset meydanına çıkıyorsa bunun için çıkmalıdır. Toplumun bütününün kurtuluşunun önderi olarak meydana çıkmalıdır. İşçileri bunun onun arkasından sürüklemenin dönemi sona ermiştir. İşçi sınıfı içindeki komünist hareket amacını işçileri bu ufukla teçhiz etmek, siyasal erki ele geçirmek üzere işçi devrimini örgütlemek için işçilerin bağımsız hareketini örgütlemek olarak belirlemiştir.

İşçi hareketi içindeki komünist eğilimi öteki eğilimlerden ayıran şey işçi sınıfı içinde işçi devrimi ereğini yerleştirmek ve bu devrimin gücünü örgütlemektir. Komünist işçi işçilerin çalışma ve yaşama koşullarının düzeltilmesi için bütün mücadelelerin ön safındadır. Ancak bu mücadelede bile daha büyük bir ereği gözetler. Bizim açımızdan işçi bu mücadelenin içinde kendini bir sınıf olarak tanır, gücünün ayrımına varır ve kurtuluş yolu olan mevcut ekonomik ve toplumsal düzenin bütününe karşı işçi devrimiyle tanışır. İşçi devrimini örgütlemek uzak geleceğe ilişkin bir görev değildir. Bu çaba şu anda sürmektedir. İşçilerin birliği ve uluslararası bir sınıfın üyeleri oldukları konusundaki bilinçleri güçlendiği her yerde, işçi devriminin perspektifi olarak komünizmin işçilerin arasına sızdığı her yerde ve komünizme, işçilerin komünist çevreleri ve hücrelerine yaklaşan her işçi yoldaşla komünist devrime bir adım daha yaklaşmaktayız. Bugün oluşan komünist işçi hücre ve çevreler yarın işçi devriminin önderlik odaklarını ve işçi yönetiminin güç dayanaklarını oluşturacaktır.

İran’da kapitalist rejim ve ekonominin derin bir bunalım içinde olduğu, İran toplumunun belirleyici gelişmelerin eşiğinde yer aldığından hiç kimse kuşku duymamaktadır. Er geç İran’da toplumsal sınıflar arasındaki savaş yeniden yükselecektir. Gerek İslami yönetim içinde gerek bu yönetim dışındaki burjuva parti ve güçler son karşılaşmaya hazırlanmaktalar. Bu kez biz işçi sınıfının bağımsız bir güç olarak, kendi bayrağı ve işçi devrimi ülküsüyle meydana çıkacağını güvence altına almalıyız. Bu görev gerçekleştirilebilir. İşçi sınıfı içindeki komünit hareket güçlü bir harekettir. İran Komünist Partisi şimdiden işçi sınıfı ve işçi direnişleri içinde kök salmış ve sağlamlaşmış çok daha güçlü bir komünist işçi partisinin parçasıdır. Sloganlarımız ve ufkumuz işçi sınıfının geniş kitleleri arasında yerleşmeye başlamıştır. İslami rejim de şimdiden bu geniş, ilan edilmemiş işçi partisinin baskısını üzerinde duymaktadır. İslami Çalışma Yasası’nın yazgısına bir bakın, İslami Konseyler’in ne güne düştüklerine bakın, işçilerin genel konseylerini ve taleplerini görün. Bunların hepsi 79 Devrimi’nden sonraki dönemde İran’da oluşan güçlü bir işçi radikalizmin göstergesidir. İran işçi sınıfı önümüzdeki toplumsal dönüşümlerde bir kez daha kurban olmayacaksa bu geniş, ilan edilmemiş parti örgütlenmelidir. Çeşitli ögeleri, İran Komünist Partisi, komünist işçilerin geniş kapsamlı çevreleri, genel konseyler hareketi ve işçi direnişlerinin önderlik hücreleri birleşik bir işçi hareketi içinde erimelidir. İşçi komünizminin önünde yer alan en ivedi görev budur. Toplum için önerdiğimiz program, geniş emekçi kitlelerin boğuştuğu zorlukları gidermek için çözüm yollarımız, sloganlarımız ve taleplerimizin hepsi açıkça ortadadır. İşçilerin toplumsal devriminin özü Eşitlik, Özgürlük, İşçi Yönetimi sloganı şimdiden sınıfımızın geniş kesimlerince özümsenmiştir. Tüm bu malzeme ve olanakları önümüzdeki belirleyici savaşımlarda işçi sınıfının bütününü yönlendirebilecek güçlü toplumsal bir partiye dönüştürmek bizim görevimizdir. İran’daki komünist işçilerin temel önceliği budur.


Mansur Hikmet


İşçi komünizmi hareketinin kuramcısı, Komünist-İşçi Partisi’nin kurucusu ve lideri Mansur Hikmet 4 Temmuz 2002 tarihinde gırtlak kanserine yenik düşerek 51 yaşında yaşama veda etti.

Mansur Hikmet bu yazıyı on dört yıl önce, İran Komünist Partisi’nden ayrılıp İran Komünist-İşçi Partisi’ni kurmadan yaklaşık iki buçuk yıl önce kaleme aldı. Yazı ilk kez Eylül 1989 tarihli, 53 sayılı (İKP yayın organı) Komünist’te yayımlandı. Yazı daha sonraİran Komünist-İşçi Partisi’nin işçi hareketi sorunlarıyla ilgili sürekli yayını Kargar-e Komonist (Komünist İşçi), Ağustos 2003 tarihli, 2. sayısında yeniden yayımlandı.



Turkish translation: Siyavash Azari
m-hekmat.com #0460tu.html