Isçi komünizminin varolan sosyalizme elestirisi
Isçi komünzminin kapsayici bir dünya görüsü ve düsünel sistem olduguna iliskin sav benim söyleyeceklerime iliskin bir sav degildir. Söz konusu olan isçi komünizminin Marx'in yorumladigi sinifsal bakis açisi ve elestiri olmasidir. Bu sinifsal bakis açisi mevcuttur. Mevcut olmayan sey bu bakis açisinin Yirminci Yüzyil'in sonunda konusmasidir. Ancak bu da bizim hareketimizin baslangici degildir. Bizim hareket noktamiz son çözümlemede isçi komünizminin toplumsal bir hareket olarak varligi ve bu düsünüs biçimi ve düsünce sisteminin kendi hareketini burjuvaziden kurtarmasinin zamaninin geldigidir. Komünist partilerin tarihini ilgendirdigi kadariyla isçi komünist partisi isçi sinifinin sosyalist, toplumsal hareketinin Marksizm'in bayragini yükselttiginde ortaya çikar. Bu hareketin içindeki kisilerin konumundan baktigimizda bu soruna el atmak gerektigi sonucuna varilir. Marksizm'in bayragi gerçekten varolan komünizmin elestirisi olmaksizin yükseltilemez.
Dedigim gibi isçi komünizmi ayrica çagdasi oldugu, gerçekten varolan sosyalizmin de bir elestisidir. Göstermek istedigim sey isçi komünizminin Marksizm oldugu ve manifestosunun da bildirildigidir. [Isçi Komünizmi] kendi döneminde mevcut sosyalizmin elestirisi olarak yükselise geçti, su anda da mevcut sosyalizmin elestirisi olarak yeniden yükselise geçmelidir. Bu bakis açisi gerçekten varolan sosyalizm ve komünizmi gerçek konumuna yerlestirmek istemektedir. Ancak bu görev ancak ve ancak bu hareket bu elestiriyi gerçeklestirebilecek toplumsal hareketin bayragi olduguda yerine getirilebilir. Marx'in döneminde durum gerçekten de böyleydi.
Su noktanin altini çizmem gerekiyor: Özellikle pro-Rus yelpazenin edebiyatinda gerçekten varolan (veya reel) sosyalizme blok sosyalizmi denmektedir. Bense bu nitelemeyi bu anlamda kullanmiyorum. Benim kastettigim su ana kadar hakkinda konusup tartistigimiz her türden komünist parti ve örgütlenmedir. Kastettigim sey benim isçi-olmayan diye niteledigim komünizmdir.
Son çözümlemede Marx da kendi sosyalizmi ve komünizmini ve Komünist Manifesto'yu öteki sosyalizmlere karsit olarak ortaya atti. [Manifesto'nun] birinci bölümü hortlaktan sonra (bu hortlak hakkinda kesinlikle toplumsal bir yoruma sahip olmak gerekir) proleterler ve burjuvalar kismina giriyor. Daha sonra, kitabin sonunda, öteki sosyalizmlere -sosyalist ve komünist edbiyata- deginiyor. Marx'in buradaki öbeklemesi oldukça ilginçtir, her ne kadar o günkü kosullar günümüzdekinden çok daha farkliysa da kanimca Komünist Manifesto'nun bu bölümüne dikkat etmek bize ve günümüzün kosllarini anlamamiza büyük yardimi dokunabilir.
Marx kendinin sözünü ettigi komünizm disinda kendi dönemindeki sosyalizmi üç öbege ayiriyor: Önce gerici sosyalizm [gelir]. Bu gerici sosyalizm ikiye ayriliyor: Feodal sosyalizm ve küçük-burjuva sosyalizmi. Feodal sosyalizm burjuvazinin yükselise geçtigi ugrakta atölyeler ve öteki yerlerdeki isçilerin karsilastigi güçlükleri göz önünde tutarak burjuvazi ve yeni toplumu elestirmeye ve yadsimaya girisen aristokrasi ve esrafin sosyalizmidir. [Bu sosyalizm] burjuva düzenine bütün ilkeleri, hesap kitabi çignedigi, herkesi ise kostugu, yoksulluk yarattigi vb. nedenlerden dolayi itiraz etmektedir, burjuvaziyi geçmisin, yikilan rejimin konumundan elestirmektedir. Bu geriye dönük, geçmise yönelik, eski varsil siniflarin açisindan bakan sosyalizmi günümüzde de Iran gibi geri kalmis ülkelerde görebiliriz. Kapitalizm gelismeye basladiginda Kacarlar dönemi konumundan onu elestirmeye baslayan ve kendilerini sosyalist niteleyen çokça kisi görürüz! [Gerici sosyalizmin] Iran Solu içindeki birçok sahsiyeti bulunuyor.
Marx bunlarin simdiye geçmisin açisindan baktiklarini, burjuvaziyi aristokrasi açisindan elestirdiklerini ancak eskiden kendi ümmetleri sayilan, bunlarin kefili oldugu kesime, isçilere asildiklarini söylüyor. Eski iliskilerin hasretiyle yaniyorlar. Insanlarin kefili olmalari haklarinin yadsinmasini, sözümona özgürlesip toplumda çalisabilmelerini ve sikinti çekmelerini elestiriyorlar, kendi geri kalmis toplumlarini, aga-irgat iliskilerini sosyalizm adi altinda ortaya atiyorlar. Bu çesit sosyalizmin kapitalizme elestirilerinden biri "siz [burjuvalarin] yaptigi sonucunda devrimci bir yigin olusuyor", "sizler halki asilestiriyorsunuz", "topluma karsi devrim yapacak emekçi kitleler üretiyorsunuz" biçimindedir. Feodal sosyalizmin burjuvaziyle kavgasi iste budur.
(O dönem Avrupa'nin toplumsal durumu ve atmosferinin günümüz Iran'inkinden oldukça farkli oldugunu söylememe karsin) Iran'daki sosyalizm benzeri, anti-emperyalist [hareketin] önemli kollariyla çok sayida ortak özgüllüge sahip oldugundan kanimca üzerinde durmamiz gereken, eski toplumun çözülmekte olan kesimleri tarafindan -çiftçiler ve proleterlestirilen zanaatçilar konumundan- ortaya atilan sosyalizmlerden biri küçük-burjuva sosyalizmidir. Marx bu çesit sosyalizmin hem gerici hem de ütopik oldugunu söylüyor. [Bu sosyalizm] yok olmaktaki küçük-burjuvazinin kaygilarini tasiyor. Marx'in bu egilimi betimlemesini okudugumuzda Al-i Ahmet'ler(14), Iran'in Bati karsiti aydinlari ve popülistlerinin açik bir görüntüsüyle karsilasiriz. Bu sosyalizm ekonomik büyüme karsiti, büyük üretim karsiti, teknik düsmanidir. Eski üretim iliskilerinin korunmasini ve [iktisadi] faaliyetin bu çerçevede gerçeklestirilmesini istemektedir. Yine de geçmise dönük bu elestiri sosyalist örtüyle sunulur, çözülmekte olan bu kesimlerin çikarlari toplumun çikarlari olarak ortaya atilir ve sosyalizmle bezenir. (Marx bu gerici sosyalizmin sahsiyetleri arasinda Sismondi'yi anmaktadir, "Halkin Dostlari Kimlerdir"i okuduysaniz Narodnikler'in tartismalariyla benzerliklerini görürsünüz, Iran halkçi sosyalistlerine de baktiginizda 79 Devrimi öncesi tartismalarinin bunlara benzedigini görürsünüz).
Bir baskasi Marx'in hakiki veya Alman sosyalizmi diye nitelendirdigidir. Marx Fransiz devrimci sosyalizminin ülkülerinin Fransa'dan Almanya'ya gittigini ancak Fransa'nin kendisinin gitmedigini söylüyor. Bu düsünceler Almanya'ya gidip profesörlerin eline geçti. Filozoflarin, salt usu arayanlarin, Alman azametçiligini gerekçelendirmek, Alman ulusunu kutsamak, Alman toplumunun sözümona üstünlügü ve kutsalligini göstermek pesinde olanlarin eline geçti. Mutlak monarsileri savunmak bu sosyalizmin altindaki temeldi. Artik proletarya vs. ile ilgisi olmayan bir sosyalizm ortaya çikti. Sosyalizm usun cisimlenmesiydi, devlet eliyle uygulanmasi gereken ussal bir sistemdi. Bu, gerici sosyalizmin yukaridan bir çesididir. Marx böyle bir sosyalizmin de sinifsal temelinin küçük-burjuvazi oldugunu söylüyor.
Marx'in sözünü ettigi bir baska sosyalizm tutucu veya burjuva sosyalizmidir. Bunun önceki biçimlerle farki kapitalizm çerçevesinde ortadan kalkmamasidir. Oysa feodal ve küçük-burjuva sosyalizmlerinin belirli bir dönemleri bulunuyor ve son çözümlemede ortadan kalkacaklardir. Tutucu, burjuva sosyalizmi oldugu yerinde kalir ve yeni kosullarda yeni biçimlere bürünür, yeni konulardan beslenir. Temeli oldugu gibi kalir. Bu sosyalizmi günümüzde açikça görebiliriz. Bu, burjuva toplumunda çok sayida güçlük ve sorun bulundugunu ayirteden ve bunlari ortadan kaldirmak isteyen sosyalizmdir. Yoksul, ayaklar altinda çignenmis kesimlerin olmamasini isteyen sosyalizmdir. Marx bunlar toplumun iyilikseverleridir, prolatarya olmaksizin burjuva toplumu isterler diyor! Toplumda açikça sömürülen ve kendi emeginin ürününden yoksun birakilan proletarya olmaksizin burjuvazi ve kapitalizmin yerli yerinde durmasini isterler. Bu iyilikseverler kimlerden olusuyor diye sorarsaniz: Hümanistler, toplumcu iyilikseverler, saglik durumunu iyilrstirmek isteyenler, hayvanlari koruma dernekleri vs. [Tüm bunlari Marx] dünyada bir çesitten burjuva sosyalizmini temsil edenler arasinda sayiyor. Bu [sosyalizmin] ana ilkesi proletaryayi görmemek, proletaryayi proletarya konumunda istememek ve her seyin adim adim ilerlemesini istemektir. Hiçbir seyin biresiminin bozulmasini istemezler, devrim istemezler, siddete basvurulmasini istemezler. Daha önce de söyledigim gibi, bunlarin bir kismi devrimi prolataryanin gözünden düsürmek pesindeler. Çünkü devrim siyasal bir konudur oysa isçi sinifinin durumunda ve kosularinda ekonomik gelismeler gerçeklesmelidir. Ancak bu gelismeler özel mülkiyetin, ücretli isin, burjuva toplumunun ekonomik temellerinin ortadan kaldirilmasina varmaz. Bu burjuva sosyalizminin içerigini sosyal sigortalar, yönetsel reformlar vb. olusturuyor.
Üsüncü tür sosyalizm elestirel-ütopik sosyalizmdir. Burada Marx Owen, Fourier ve Saint Simon'u örnek gösteriyor. Bunlarin sorunu isçi sinifinin nesnel olarak toplumun küçük bir kesimi oldugu ve proletaryanin daha gelismedigi bir dönemde sosyalizmden söz etmeleridir diyor [Marx]. Bundan dolayi bu kisiler sosyalizmin toplumu dönüstürmenin ülküsel ve ussal bir tasarimi oldugunu, daha iyi bir yasamin örnegi oldugunu söylemek disinda sosyalist ülkülerini gerçeklestirmenin hiçbir maddi yolunu bulamiyorlar. Bunu da genelde gelip bu yöntemleri edinmeleri için üst siniflara sunuyorlar. Bunlar isçi sinifinin baskisini gösteriyorlar, günden güne artan sinifin baskisini gösteriyorlar. Ancak kendileri isçi sinifinin temsilcisi degiller, sosyalist tasarimlari insan böyle yasayabilir diye ortaya atiyorlar. Ayni zamanda siddeti de kiniyorlar, siddete inanmiyorlar. Küçük ölçeklerde, kooperatifler vb. biçimlerde bu örnekleri gerçeklestirip deneyimlemeye girisiyorlar.
Iste Marx tüm bunlari elestirerek, kendini tüm bu hareketlerden ayirarak sinifsal bir komünizmden söz ettigini gösteriyor. Daha önce de dedigim gibi Engels Komünist Manifesto nitelendirmesinin seçilmesine iliskin sosyalizmin adini kullananlara göndermede bulunuyor, isçi sinifinin ortaya attigi, isçiyi temsil eden ve isçinin aradigi sosyalizmden söz etmek istiyorsak kendimizi komünist diye adlandirmaliyiz, manifestomuzun da adini Komünist Manifesto koymaliyiz diyor.
Bu noktalar Manifesto'da açik, seçik biçimde ifade edilmistir. [Konu] farkli toplumsal çerçevelerdeki düsüncelerin tarihsel sürekliligini tanima açisindan özellikle ilginçtir. Günümüzde küçük-burjuva sosyalizmi endüstriyel Avrupa ülkelerinde artik etkili degil ancak bagimli ülkelerde baska toplumsal çerçevelerde bunlarin yeniden ortaya çiktiklarina tanik oluyoruz. [Marx'in] dönemindeki burjuva sosyalizmi burjuva toplumunun insancil bir yüze bürünmek istedigi döneme aittir. Kadinlarin ve çocuklarin siddetli sömürüsüne dayali, sekiz yasindaki çocuklari çalistiran atölyeler yerlerini çalisma saatleri belirlenmis daha insancil atölyelere vermeliydi. Burjuva toplumu kendine saygi gösterebilmeliydi. Bunlar o dönemin tartismalari. Ne var ki günümüzde burjuva sosyalizmi (daha sonra dönecegim) baska bir konu, yine de iki dönemin [burjuvaz sosyalizmlerinin] temel düsünsel benzerlikleri görülebilir. Bu düsüncelerin arkasindaki sinifin toplumsal konumu görülebilir. Iran teknik düsmani ve anti-modernist halkçi burjuvazisi Marx'in sözünü ettigi Sismondi'nin küçük-burjuva sosyalizmine epey benziyor. Ancak toplumsal kosullarin degistigini ve bu ikisinin farkli toplumsal temelleri olduklarini görmemiz gerektigi açiktir.
Bugün ortaya koymaya çalistigimiz isçi komünizmi tam da bunu yapmak istiyor, çevresindeki bütün sosyalizmlerle farklarini bildirmek istiyor. Tartismamin sonucu, öyleyse, buna dönüsüyor: Marksizm, sosyalizmin toplumsal ve sinifsal hareketi ve bu anlamda bu toplumsal hareketin yükselttigi Marksist kuram sinirlarini belirlemek istiyorsa yüz otuz yillik tarihi içine sindirmelidir. Yüz yildan fazla bir sürenin tarihini yanitlamalidir, öteki siniflarin sosyalizmleriyle arasindaki sinirlari, ayriliklari ve ayrimlari çagdas dünyada belirlemeli, baska egilimler konusunda ne düsündügünü, bugün ne yapilmasi gerektigini açiklamalidir.
Dünya çapinda genel durum degisiklige ugramistir. Günümüzde karsilastigimiz isçi olmayan sosyalizmlerin sinifsal içerigi ve toplumsal-ekonomik temelleri farklilasmistir ve biz bu farkliliklari tanimaliyiz. Ikinci nokta su: Marx döneminin bu isçi komünizmi bir süreç sonunda damgasini kendi döneminin sosyalizmine basti. Ekim Devrimi gerçeklestiginde komünist hareket sosyal-demokrasi karsisinda bilfiil üstün konuma geçmistir, öyle ki Ekim Devrimi komünizminin ayrildigi sosyal-demokrasi ancak daha sonra bildigimiz su etki alanini yeniden elde edebildi. Yirminci Yüzyil'in yirmili yillarinda sosyal-demokrasi gerçekte komünist hareketin gölgesindeydi. Ikinci Enternasyonal zaten Marksizm adina kurulmustu. Ancak ortaya çikan sorun Marx döneminde [komünist] hareketin sinifsal özelliklerini öteki siniflardan ayiran komünizmin günümüzde artik bu sinifsal ayrimlari çizememesidir. Bizzat [komünizm] çesitli toplumsal sosyalist ve sosyalist benzeri hareketlerin kendilerini nitelemek için kullandiklari genel geçer sifata dönüsmüstür. Öyleyse tirnak içindeki komünizmlerden, öteki siniflarin komünizminden söz ediyoruz, bunu göstermeliyiz, tanitlayabilmeliyiz. Isçi komünizmi tartismasi bunu göstermeye yöneliktir.
Isçi komünizminin nesnel konumu da degismis durumdadir. Tartismamin basinda da söyledigim gibi isçi komünizmi günümüzün yasayan bir gerçegidir. Marx'in döneminde Fransa isçi hareketi kendi düsünsel önderlerine, Almanya [isçi hareketi] kendi düsünsel önderlerine sahipti. Günümüzde, Yirminci Yüzyil'da, isçi komünist hareketi Marksizm'in bayragini yükseltmektedir. Marksizm isçi sosyalizmi ve isçi komünizminin iliklerine islemis durumdadir.
Dönemimizin proleter olmayan, burjuva sosyalizminin kaynaklari nelerdir? Ben birkaç basliga deginecegim. Marx'in kendi döneminde bunlarin benzerlerini siraladigindan söz etmistim. Ben kendi çagdasimiz proleter olmayan sosyalizmlerin sinifsal ve toplumsal kaynaklari konusunda konusacagim.
Eski burjuva sosyalizminin devami niteliginde olan çagdas sosyalizmdeki egilimlerden biri kapitalist toplumun bir kesimine ait olan, kendi içindeki çeliskileri ve ayrimlari yok ederek sinif savasimini hafifletmek ve saygin bir topluma kavusmak isteyen [egilimdir]. Bu egilim günümüzde ender olarak Marksizm adina konusuyor. Bir baska deyisle Marksizm adina konusanlar genelde bu egilimin temsilcisi degiller. [Bu] burjuva sosyalizminin yeni kökleri bulunuyor. Bunlardan biri geçen yüzyilin ikinci yarisiyla bu yüzyilin ilk yazrisinda Bati Avrupa ülkelerinde gerçeklesen ve bu ülkeler arasindaki nasyonalist çekismeleri ve pazar elde etme mücadele ve rekabetlerini siddetlendiren kapitalist ve endüstüriyel gelisimdir. Bu durumda bu rekabet ve çekismelerde kendi ulusu ve ülkesinin üstünlügünü savunan bir çesit sosyalizmle karsilasiyoruz. Bunu Ikinci Enternasyonal'de gördük. Sosyal-demokrasi aslinda Birinci Dünya Savasi sorunu ve bu konudaki tutumu sonucunda baska bir görüngüye dönüstü. Sosyal-demokrat partiler nitelikleri geregi nasyonalistirler. Bu nasyonalizm ileri, endüstüryel kapitalist ülkelerde, emek aristokrasisi ve bu ülkelerin emperyalist konumlarinin iç pazarda isçi sinifinin bir kesimine verilen ödünler gibi olgulara dayanarak bir çesit sosyalizmin köküne dönüsüyor. Daha önce de söyledigim gibi bu egilim artik pek Marksizm adina konusmamaktadir, gerçi sol kanatlari hala Marksizm'e el atiyor. Sosyalizm örtüsü altinda nasyonalizmin bu gibi örneklerini sosyal-demokrat hareketin sol kanadinda, zaman zaman Yeni Sol'da, Bati Avrupa komünist partilerinde, özellikle de Avrupa Komünizmi'nde görüyoruz.
Burjuva sosyalizminin bir baska kaynagi kanimca Ekim Devrimi sonrasi gelismelerdir. (Sovyetler Tartismalari Bülteni'nde bu konuda epey yazip çizdik, ben de burada bu tartismanin o yönlerine girmeyecegim). Yalnizca sunu söyleyecegim: Biz Ekim Devrimi'ni Rusya toplumunun gerçek egilimlerinin -isçi komünizminin, nasyonalizm ve burjuva reformizminin- kesisim noktasi olarak degerlendiriyoruz. Rus Devrimi'nin nihai yenilgisi temelleri nasyonalizm, reformizm ve Rusya emperyalist azametçiligi olan bir sosyalizm modelini olusturacak hareketin baslangiç noktasidir. Bu sosyalizmin toplumsal içerigi ulusal ekonomiyi yapilandirmak ve belirli bir devlet modeli biçiminde geri kalmis bir ülkenin ekonomik gelismesini saglamaktir. Rus sosyalizmi kökleri Yirminci Yüzyil'da olan burjuva sosyalizminin yeni bir damaridir. Rusya'da isçi devriminin yenilgisi bu sosyalizmin baslangicidir. Bu sosyalizm dünyaya karsi sosyalist görüntüsünü korudu zira bu yararinaydi. Bu temelde bir blok olusturabildi, dünya çapindaki ekonomik ve siyasal rakiplerine karsi bir kutuplasma gerçeklestirebildi. Tüm bunlari da sosyalizmin kutbu oldugu ve bir çesit sosyalizmin bayragini yükselttigi savina dayanarak yapabildi. Günümüzde bu durum degisime ugramistir ve Gorbaçev çizgisinin ortaya çikisiyla [bu sosyalizm] yazgisinin belirleyici bir dönemine adim atmistir (buna dönecegim).
Dönemimizin burjuva sosyalizminin bir baska temeli Ikinci Dünya Savasi sonrasi Bati Avrupa'nin gelismesidir. Sosyal Devlet kavrami bu egilimin düsünce odagidir. Bu Marx'in kendi döneminde sözünü ettigi -burjuva sosyalizmi çeliskileri hafifletmek istiyor- seyin yinelenmesidir. Ancak burada yeni bir öge isin içine giriyor. Bu da ekonomik bunalimi hafifletmek sorunudur. Programa dayali ekonomi veya devletin endüstriye ve sosyal hizmetler alanina genis çapli müdahalesi, mali ve parasal politikalar ve bütçelendirme yardimiyla ulusal ekonominin düzenlenmesi, burjuva ekonomisinin yönetimi konusunda karar alma sürecine sendikal hareketin dahil edilmesi vb. Ikinci Dünya Savasi sonrasi Bati Avrupa'daki burjuva sosyalizminin dayanaklaridir. Dönemimizin burjuva sosyalizminin temellerinden biri budur.
Bir sonraki kaynagi bagimli ülkelerde aramak gerekir. Emperyalizme bagimli ülkelerdeki gelismemislik sorunsalinda. Gerçek su ki emperyalizm Bati Avrupa ve Kuzey Amerika'da bir çesit toplumsal, ekonomik ve kültürel gerçeklik olusturmakta ve dünyadaki baska bölgelerde baska türlü. Emperyalizme bagimli konumda olan bölgelerde ekonomik ve toplumsal iliskiler baska türlü gelisiyor, burjuvazi baska türlü ve isçi sinifi da baska türlü. Ekonomik gelisme ülküsü, kendi ekonomimizin gelisimi, kendi ülkemizin bagimsizligi, kendi ülkemizde reformlar, kendi ülkemizde bir çesit toplumsal adaletin saglanmasi, yetki sahibi olmak, endüstrilesmek vb. bu geri kalmis ülkelerdeki eski, köklü ülkülerdir. Iran'da Yirminci Yüzyil'in baslarindan itibaren -hatta Ondokuzuncu Yüzyil'in sonlarindan- bu ülkü ve egilimleri toplumun okumus, aydin kesimi arasinda görebiliriz. Burada Marksizm özellikle yerli burjuvazinin bu ülküleriyle iliskili olarak yer edinmistir. Bu Üçüncü Dünyaci, Iranli Marksizm'in bu sosyalizm disi, proleter olmayan egilimlerle örtüsmek için Marksizm'in birçok önemli boyutunu elemek, çarpitmak veya tepe taklak göstermek zorunda oldugu açiktir. Açik olan su: Bagimli ülkelerde Marksizm baska bir toplumsal kesimin kurami, ideolojisi ve siyasetine dönüsüyor. Bu kesim bu ülkelerin gelismekte olan burjuvazisi, memleketlerini "ilerletmek" ve gelismis, ileri, emperyalist Avrupa ve Amerika'yla esit bir konuma gelmek isteyen bu ülkelerin aydinlar, okumuslar ve mürekkep yalamislarindan olusuyor. Gelismemislik sorunsali bu Marksizm ve bu ülkelerin bütün radikal solu ve halkçi sosyalizminin arkasinda yer almaktadir. Ayni düsünce Maoizm ve Latin Amerika'nin gerilla sosyalist hareketlerinin temelidir: Anti-kolonyalizm, anti-emperyalizm ve gelismemislik sorunsali.
Özetleyecek olursam: Ekim Devrimi'yle dünyadaki her türden devrimci sosyalizmin bayragina dönüsen ve kaçinilmaz biçimde sosyalizmle özdeslesen Marksizm nesnel toplumsal gelismeler sonucunda sonraki asamalarda adim adim baska siniflarin eline geçti ve baska bir toplumsal eregin aracina dönüstürüldü. Isçi sinifinin sosyalist hareketi bu süreçte tam anlamiyla boguldu. Bir kuram ve bakis açisi olarak Marksizm bu sinifin elinden alindi ve baska siniflarin eline geçti. Marksizm'in toplumsal islevi baskalasti. Örnegin az gelismis ülkelerin geri kalmisligi sorununu yanitlamaya çalistigini görüyoruz, endüstriyel Avrupa'da Ikinci Dünya Savasi sonrasinda ekonomik büyüme, siniflar arasindaki uçurum ve sonraki yillarin ekonomik bunalimlarinin sorunlariyla ugrastigina tanik oluyoruz, Rusya'nin ekonomik yapilandirilmasi sorununa karsilik verdigini, Amerikan ve Avrupali aydinlarin sözümona felsefi umutsuzluklari sorununa, Sovyetler, Çin vs. deneyimlere demokratik, hümanist açidan elestirme sorununa yanit vermeye çalistigini gözlemliyoruz. Ne var ki bu toplumlarda sinif savasimi sorunu bu resmi Marksizm'in önündeki ana sorun degildir. Artik o özgül sinifsal ve toplumsal konumda çagdas Marksizm'in ana ve resmi damarlarini göremiyoruz. Toplumsal bir görüngü olarak Marksizm ulusallastiriliyor. Burjuvazi tarafindan el konulup ulusallastiriliyor, artik, Marx'in bu düsüncenin odagina yerlestirdigi bütün sinifsal dünyaya bakis ve yorumuyla isçi devrimine yönelik, ücretli emege karsi bir isçi görüngüsü olarak ortaya çikmiyor. Tarih yaratan ülküleri, çagdas dünyaya yönelttigi elestiri, üstlendigi görev yok olup gidiyor. Iste bu yüzden kendisine Marksist diyen her hareket ve egilimi gerçekten Marksist niteleyemeyecegimiz, isçi sinifi hareketinin veya komünist devrim yönündeki hareketin bir parçasi sayamayacagimiz sonucuna ulasiyorum. Öncelikle [bu hareketlerin] toplumsal konumlarini belirlemeliyiz. Komünist hareketlerin hangi sinifin hareketi olduklari, hangi erekleri izledikleri yargisina bu konumdan varmaliyiz. Benim savim günümüze kadarki komünizmin toplumsal islevinin burjuvazinin sinirlari içinde bazi dönüsümler yaratmak oldugu, son çözümlemede burjuva komünizmi oldugu biçimindedir. Isçi komünizmi bu sorunla karsilasmak istemektedir.
Bu [hareketler] niçin Marksizm'e el attilar? Bu nasyonalist veya reformist ülküler kendi adi ve bayragi altinda neden ilerleyemezdi? Bence bunun nedeni karsilarinda sosyalizmin muazzam toplumsal gücünü görmeleridir. Marksizm'i bayragi sayan gücü [karsilarinda görmeleridir]. Bütün olay çesitli durumlarda burjuvaziyi -bir seylerden rahatsiz olan ve isçi sinifi hareketini kuyruguna takmak isteyen burjuvazinin sol kanadini- emellerini sosyalizm adi altinda izlemeye zorlayanin isçi sinifinin ve sosyalizm yolunda isçi sinifinin hareketinin gücünün olmasidir. Bu, Marksizm'in etkinliginin, Marksizm'in gerçekten isçi sinifina ait oldugunun ve isçi sinifinin Marksizm'e gerçekten egiliminin göstergesidir.
Günümüzde moda her seyi insan haklari basligi altinda toplamaktir. Her seyi çevre sorunuyla iliskilendirmektir [moda olan]. Günümüzde issizlik çevre kirliginin biçimlerinden biridir deniyor! Alti yil önce çevre sorunu günümüzde oldugu gibi haberlerin eksenindeki sorun degildi, bu yüzden issizlik is-sizlikti. Ancak günümüzde çevre partisi adinda bir parti çikiyor ortaya, toplumsal kampanyasinin eksenlerinden biri de issizliktir zira issizligi çevre kirliliginin biçimlerinden biri olarak saymakta: "Kirlilik biçimlerinden biri de budur. Toplum toplumsal boyutlarinda bile çevredir, bu da toplumsal bir kirliliktir!" Simdilerde herkes çevre hareketinin sözcükleri ve diliyle konusmak zorunda gibidir. Burjuvalarin seksen yönden birbirlerine ve bizlere dogrulttuklari nükleer bombalar ve üretimlerinden kaynaklanan toz duman "Yer küremize ne olacaktir?", "Yasadigimiz bu gezegenin basina ne gelecektir?" sorularini insanlarinin zihinlerinin odagina yerlestirmis durumdadir. Bu, günümüzün gerçek kaygilarindan biridir, herkes de bu konu hakkinda konusmaktadir. Benzer biçimde insan haklari kavrami da revaçta, moda bir kavrama dönüsmüs durumdadir. Siyasal özgürlük isteyen herkes insan haklari adina konusuyor. Düne kadar egemen resmi ideolojilerde insan haklari baska önceliklerin ikincil yönüydü. En gelismis demokrasilerde bile insan haklarina uyulmuyordu. Ancak günümüzde herkes insan haklarici. Yakinan herkes insan haklari çerçevesinde konusuyor zira kapitalizme insancil bir yüz kazandirilmak istenmektedir. Yalnizca itirazi olan burjuvazi degil Batili güçler, binlerce insani vurup bastiran devletler bile insan haklari savunucusu kesilmislerdir, üretimde rekabetten siyasal baski uygulamaya kadar her olguyu insan haklarina iliskin mücadelenin bir parçasi olarak ilerletmekteler.
Marksizm de benzer biçimde, daha genis ölçekte uzun yillarin modasi oldu. Rusya'da devrim oldugunda bu Marksizm, Leninizm, Lenin'in fotografi ve Leninci çalisma biçimi dünyanin en uzak köselerinde bile ünlendi. Melik-el Süera-yi Bahar(15) [bile] Lenin'i öven siir yazdi. Böyle bir ülkenin oyuna dahil edilmeyen burjuvazisinin sol kanadinin ve itirazi olan aydinin ne söyleyecegini artik varin siz düsünün. Marksizm ve komünizmin dünya çapinda toplumsal ölçekteki baskisi çesitli isçi olmayan hareketi uzun yillar boyunca komünizmin erekleri ve dünya bakisini paylasmaksizin veya isçi sinifina dayanarak olusmaksizin Marksizm'e el atmaya, kendilerini sosyalist ve Marksist nitelemeye zorlamistir.
Bu yüzden, bana göre, çagdas sosyalizm ve komünizmin çesitli kollarinin Marxçi, Manifestocu anlaminda bir sosyalizm istememeleri anlasilir ve beklenilir bir durumdur. Burjuva sosyalizminin bazi kesimleri Marksizm ve komünizm ifadelerini kullansa da "proletarya diktatörlügü istemiyorum", "ortaklasmaci toplum istemiyorum", "ortak mülkiyet istemiyorum", "komünizm piyasa, para ve kapitalist ekonominin birçok ögesiyle uyum içindedir" ifadelerini resmen dile getirmektedir.
Burjuva komünizmine bu geçisin gerçeklesmesi için ve bu geçis gerçeklestigi ölçüde bir bakis açisi, kuram ve düsünce [sistemi] olarak Marksizm'i elden geçirmek gerekiyordu. Marksizm, dünya sahnesinde belirli toplumsal ereklerin isçi sinifinin toplumsal eregine karsi öncelik kazandigi biçiminde [yeniden] tanimlandi. Burjuvazi gündem ve önceliklerini toplumun siyasal sahnesine, itirazi olan sinif ve kesimlere bile dayatabildi. Bir yandan baskiyla öte yandan çarpitma yoluyla isçi sinifi sosyalizminin eregini marjinallestirebildi. Burjuva komünizminde sinif savasimi kavrami burjuvazinin farkli kesimlerinin önerdigi dogrultuda bazi degisiklikler yönünde baski kurmakla yer degistirdi. Bu durumda bu ise yarayabilmesi için Marksizm'in de sagi solu budanmaliydi. Iste bu yüzden Marksizm'de çarpitmalarin öteki toplumsal hareketlerin öne geçmesi ve üste çikmasindan, Marksizm'deki bu çarpitma ve revizyonun öteki toplumsal hareketlerin kullanimiyla örtüsmesi [zorunlulugundan] kaynaklandigini, bunun tersinin dogru olmadigini, bir baska deyisle sorun önce Marksizm'in kuramsal açidan çarpitildigi, daha sonra [buna dayanarak] ilgili proleter hareketin agir agir burjuvalastigi biçiminde olmadigini söylüyorum. Asla böyle bir sey olmaz. Proleter hareket o sürekli çekismede yerli yerinde duruyor, sorun çesitli ülkelerde sosyalizm iddiasindaki hareketlerin o özgül toplumsal-sinifsal konumda kalmamalari, kapitalist toplumu reforme etmek, kapitalist topluma vaaz vermek, bu toplumda bölgesel (sinirli) dönüsümler yaratmak konumunda yer almalari ve burjuvazinin sol kanadinin hareketine dönüsmeleridir.
Burjuva komünizminin çesitli damarlari birçok Marksist kavrami gözden geçirdiler, burada bunlardan birkaçina kisaca deginecegim:
sinif savasimi. Sinif savasimi, tuhaf, taninmaz, mitolojik bir kavrama dönüstürüldü. Bazi hareketlerin kuraminda sinif savasimi herkesin gerçeklestiremeyecegi ideal bir görünüme bürünüyor. Görünürde her direnis sinif savasiminin bir parçasi degildir. [Bu görünüme göre] sinif savasimi nitelenebilmek için sinif savasimi su veya bu özelliklere sahip olmali veya su ya da bu asgarileri yerine getirmis olmalidir. Bir yandan "sinif savasimi" konusunda öylesine bir bilinç ögesi varsayiliyor ki buna göre bir materyalist artik [sinif savasimini] tarihin lokomotifi olarak niteleyemez. Sinif savasimi isçinin önceden sonal eregini bildigi, hangi toplumu kurmak istedigi ve hangi "izm"in arkasinda oldugunu bildigi [mücadele]dir. Sinif savasimi bu olsaydi Marx hiçbir zaman onu tarihin itici gücü olarak tanimlayamazdi. Bazen de halk ile emperyalizm arasindaki mücadeleden, bagimsizlik, özerklik, irk ayrimciligi, isgal vs.ye karsi mücadeleden sözde sinif savasiminin yerine geçen mücadele alanlari olarak söz ediliyor. Bir baska deyisle sinif savasiminin yalnizca özgül dönemlerde, belirli düsünsel, siyasal, örgütsel gerekliliklerin gerçeklesmesi kosuluyla ortaya çiktigini varsayiyorlar. Bu ve buna benzer yorumlar toplumun ana siniflari olan proletarya ve burjuvazi arasinda sürekli bir sinif savasiminin sürmekte oldugunun yadisnmasinin göstergesidir. Bütün bunlarin temeli su ya da bu biçimde sinifin, varolusunun ve sürmekte olan direnisinin yadsinmasidir. Toplumsal bir hareket olarak isçi sinifinin sosyalist hareketinin yadsinmasi, bunun kaçinilmaz sonucu olarak da Marksizm'in isçi sinifinin sosyalist ve komünist hareketine aidiyetinin reddinin [göstergesidir]. Bütün bu kuramlar bu bayragin baskalarinin elinde kalabilmesi içindir. Biri çikip "baski sinif savasiminin olmasi gerektigi gibi sürmesini engelliyor, falanca mutlagi yikmak gerek vs." dediginde Marksizm'in bayragi benim elimde olmali, sen (ey sinif) bunu yapamazsin demek istiyor. [Bu bakisa göre] günümüzde sunu veya bunu yapan devrimciler komünizmin ve Marksizm'in bayragini toplumda tasiyabilirler; buysa gerçekte isçi sinifina ideolojik zoralim uygulamaktir. Marksizm'in isçi sinifinin ulasamayacagi ve bu öteki hareketlerin aracili olmaksizin elde edemeyecegi bir seye dönüstürülmesiyle isçi devrim kuramindan yoksun birakiliyor.
proletarya. Proletarya kavrami da çesitli burjuva komünizmlerinde elden geçirilip çarpitilan kavramlardan biridir. Proletarya da idealize ediliyor. Marksizm için proletarya nesnel bir görüngü, kapitalizmin ortaya çikisinin maddi bir ürünüdür. Komünizmin Ilkeleri'ni okurken Engels'in proletaryayi tanimlarken nesnel toplumsal bir konumdan söz ettigini görürsünüz, Kapitalizm Öncesi Üretim Biçimleri'ni de okurken ayni seyle karsilasirsiniz. Alman Ideolojisi ve Komünist Manifesto'da da öyle. Proletarya nesnel bir görüngüdür. Isçi olmayan solun bakis açisinda proletarya bilincin insani cisimlesmesine dönüsüyor. Bu bakis açisinin kökeni belki de bizzat Marx'in elestirdigi Alman felsefesindeki "kendilik" kavramidir. [Isçi olmayan solun bakisina göre] proletarya özel ussal ve uzgörülü toplumsal tasarimlarin gerçeklesmesinin insani öznesine dönüsüyor. Kuramin öngörülerini gerçeklestirecek nur yüzlü insani ögeye ve özneye dönüsüyor. Ne var ki Marx'in tanimladigi proletarya nesnel toplumsal bir görüngüdür. Isin dogrusu Marx'in proletaryayi tanimlamadigi, proletaryayi gözlemledigi ve ise onunla basladigidir. Simdilerdeyse bu çesit [burjuva] solun edebiyatinda proletarya artik yogun üretimin ürünü olan isçiye benzemiyor. Proletarya artik isçi olmayabilen bir seye dönüstü. Bu dönüsümlerin insani öznesi olmak istemesi kosuluyla herhangi biri [proletarya] olabilir. Proleter partilere baska kesimlerden insanlarin da katildigi dogru. Sinifsal kökeni ve konumundan bagimsiz her komünistin proleter sinif savasimina katilan bir öge oldugu dogru. Ancak bir örgütü proleter mücadeleye katilan, proleter devrim yolunun savasçisi bir örgüt sayabilmek için basta proletaryaya iliskin ilkesel, kuramsal bir yoruma sahip olmak gerekir. Proletaryanin nesnel tanimlanmasinin özgüllügü toplum bazinda sosyalist mücadelenin, özellikle de sosyalist mücadelenin ekonomik ereklerinin kavranmasinin köse tasidir. Bu kavram çarpitildiginda komünist mücadelenin toplumsal özgüllügünün ve komünist devrimin ekonomik temellerinin çarpitilmasinin yolu daha da açilir.
tarih. Burjuva komünizmi tarihi çarpitir. Yalnizca geçmis olay ve olgulara iliskin yanlis rivayetler aktarmayi kastetmiyorum. Kastettigim sey çagdas toplumda tarihin dinamizminin çarpitilmasidir, tarihi neyin ilerlettigi sorunudur. Örnegin Maoculuk'taki "ana çeliski, yan çeliski" tartismasi bu çarpitmalarin örneklerinden biridir. Asama kurami adina ve çagdas dönemin özgüllüklerinin tanimlanmasi temelinde kapitalist ekonominin belli bir türünün gelismesi, siniflar arasinda belli türden bir isbirligi, toplumun ekonomik veya siyasi ve kültürel gelisimi için önerilen ve gerekçelendirilen burjuva ereklerin gündeme alinmasi; bütün bunlar sürmekte olan tarihin çarpitilmasinin örneklerindendir. Iran tarihinin itici gücü, Güney Afrika Cumhuriyeti tarihinin itici gücü, Sovyetler, ABD veya Avrupa tarihinin itici gücü, herhangi bir tarihin itici gücü karsi karsiya duran siniflarin savasimidir. Marksizm'in bu ögesini de kabul etmeyeceksek neyini kabul edecegiz? Kapitalizm çaginda siniflar savasimindan daha asal bir sey yoktur. Burjuva komünizmleri bunu saklamaya çalisiyorlar. "Simdi asil olan ülke ekonomisinin yapilanmasidir", "simdi eksen emperyalizmden bagimsizliktir", "simdi tarihin ana halkasi Bati ve Dogu, kapitalist ve sosyalist blok arasindaki rekabettir". Bütün bunlar burjuvazinin tarihin gündemini belirlemeye çalistigi anlamina gelir. Bütün bunlar tarihtir, sinif savasiminin tarihi degil egemen sinifin iç çekismelerinin tarihidir. Bütün bunlar isçi sinifinin simdilik bu çekismelerin kuyrukçusu olmasi gerektigi anlamina gelir. Bütün bunlar isçi sinifini bu kanatlar ve bu çekismelerin izleyicisi olarak örgütleyen sol partiler olusturmak anlamina gelir ve bütün bunlar fiilen varolan Sol demektir.
komünizm ve reform. Çarpitilan bir konu daha komünistlerle reformun iliskisidir. Komünizm ve reform iliskisi. Görünüse göre biz devrimci oldugumuza göre kaçinilmaz biçimde reformdan hoslanmamaliyiz! Toplumu reforma ugratma mücadelesinde yer almayan komünist ve devrimci partiler de örgütlenmis durumda! Bu en zarali çarpitmalardan ve Marksizm'e indirilen en büyük darbelerden biridir. Çünkü toplumun reforme edilmesi mücadelesinde yer almayan biri tanim geregi isçi sinifinin mücadele safinda yer almiyor demektir. Isçi sinifi siyasal, ekonomik ve toplumsal konumu geregi sürekli biçimde toplumu reforme etmek için çabalamak durumundadir. Marx'in kapitalist ekonomiyi elestirisi temelde isçi olmanin kosullari düzeltmek için günlük mücadele etme anlamina geldigini gösteriyor. Çünkü durumun düzelmesi, sömürünün siddetlenmesinin düzenin dinamizminin bir parçasi oldugu bir durumda, durumu korumak ve daha yoksunlasmayi önlemek demektir. Arti-deger kuramini, emek gücünün degeri tartismasini kabul eden kisi ücret artisi için yapilan mücadelenin bu toplumda emek gücünün degerini alabilme sürekli mücadelesi oldugunu anlamalidir. Bu da bu mücadelenin isçi sinifinin geçimini saglama mücadelesinden baska bir sey degildir. Bu yüzden reform için mücadele isçi sinifinin vazgeçemeyecegi gündemi ve varolusunun özgüllüklerinden biridir. Birileri, reformu bin bir kayit ve kosulla, üstelik söz cambazligi yaparak içine alabilen bir parti, çalisma yöntemi veya ideoloji yaratirsa tanim geregi bu parti veya yöntem ve ideoloji proleter olmaz. Bu anarsizmdir, avantürizmdir. Isçi partisi reform ve devrimin her ikisinin de partisidir. Toplumsal devrim partisi toplumu degistirme mücadelesi sahnesinde, toplumun günlük sürekli degistirilmesi mücadelesinde yer almadan olamaz. Isçi partisinin böyle olamamsi olanaksizdir yoksa isçi partisi olamaz. Çünkü isçiler oradalar. Orada olmadan yasayamazlar. Iste bu noktada ekonomik mücadele ve reform kavramlari çagdas sözümona radikal komünizmde soluk duruyor, üstelik bu soluk varolus daha sonra, daha uzakta bir yerlerde çözümlemelere sokuluyor: Partisini olusturup bakis açisini dile getirdikten vs.den sonra reform ve ekonomik mücadele konusunda görüsü ne sorusuna yanit veriyor ancak. Bu soru bir komünist-isçi partisinden sorulamaz zira isçi sinifi gündelik bazda bu sorunla ugrasmaktadir. Kendi devrimini örgütlemek isteyen bir sinif olarak isçi sinifinin varligi kosullarin sürekli iyilestirilmesine baglidir. Ne var ki komünizm adina olusturulan partilerin birçogu reform ve ekonomik mücadeleyi küçümsedikleri gibi bunlari tanimiyorlar bile. Uzun süreden beri bu mücadelelere nasil katilinabilecegini bilmiyorlar. Bu yüzden "tarih gelip geçiyor, bir yerde kadinlar oy hakki elde ediyor, bir yerde sendikalar alenilesip yasallasiyor, ücretsiz ilkögretim ortaya çikiyor, büyük toprak sahiplerinin topragi bölüsülüyor ve bu olaylarin hiçbir yerinde komünist devrim yandasi radikal komünist bir kisinin izine bile rastlanamiyor" diyorum! Reform sahnesi egemen siniflarin hayir kurumlari, kuruluslari ve kisilerinin veya en iyi olasilikla sol burjuva partilerinin elinde. Ne var ki ayni dönemlerde ilgili komünist hareket kendince reform için bu mücadeleye katilmasini önleyen ve meydani eline geçirmesine izin vermeyen "komünist devrim" ile ilgili bir takim konularla ugrasiyor. Bunlar için devrim ve reform yan yana gelemezler. Baska yerde daha ayrintili olarak ele alacagimiz bizim bakis açimiza göreyse devrim ve reform yan yana gelemez olmadiklari gibi devrimci bir ufka sahip olmaksizin toplumsal reformlarin sürekli takipçisi olunamaz, kosullarin iyilesmesinin sürekli savunucusu olmak anlaminda genis ölçekli toplumsal mevcudiyete sahip olmaksizin toplumda toplumsal devrimi gerçeklestirecek bir gücü örgütleyip meydana çikarmaktan söz edilemez. Devrim adina reformu ve reform için mücadeleyi bir yana itmek, bana göre, devrimciligi insanligin kurtulusu ve göneciyle her türden iliskiden koparan ve dinsel görünümlü bir cihada dönüstüren çesitli ülkelerdeki siyasal görünüslü, toplum karsiti marjinal sektlerin ve karni tok aydinlarin tutumudur.
komünizm, demokrasi ve hümanzim. Görünüse göre Marx sosyalizmi eksik tanimlamis, simdi de birilerinin gelip hümanizmini ve demokratizmini artirmasi gerekiyormus! Demokrasiyi [sosyalizmle] baristirmaliymis! Bize komünizmin sorunu içindeki bu demokratik ve insanci materyalin azligidir, bu demokrasiyi sosyalizmle birlestirirsek kurtulus ve özgürlük için daha iyi bir sisteme kavusulur deniyor. Üstelik bu, "kurtulus" ve "insan" kavramlarinin anahtar kavramlarindan olan bir dünya görüsüne karsi söyleniyor. Marksizm'in demokratizasyonu çabasi komünizmi çarpitmanin ana damarlarindan biridir. Birincisi, Marx demokrasi kavrami için herhangi bir kutsallik varsaymiyor. Burjuvazi için durum böyle çünkü yanindaki insanla iliskisini yalnizca güç dengeleri ve güç iliskisi açisindan kavrayabilir. Burjuva için kisinin sayginligi toplumdaki hissesi kadardir. Demokrasi bu hissedarlar arasindaki iliskileri düzenleyen kurallardir. Marksizm içinse kalkis noktasi insan ve insanin sayginligidir. Marksizm insan bireyine saygisini demokrasiden degil insanligindan ve insanciligindan, insanin kurtulusu kurami oldugundan çikarsiyor. Insan [Marksizm] için özünde degerlidir. Marksistler insanlarin ifade özgürlüklerinde ayak diretiyorlarsa insan olduklarindan ve konusmak istemelerindendir. Marksizm insanlarin esitligini istiyor. Bir çogunluk bulunup esitlik insanlar için iyi degildir dese de Marksizm bunu kabul etmez, oysa demokrasi buna boyun egmek zorundadir. Israil toplumunun çogunlugun her gün Araplar ikinci sinif yurttas olmali diye oy kullaniyor. Iste demokrasi! Hem de demokrasinin tarihsel tanimina uygun. Ne kadar çekiçlenirse, azinlik haklarina iliskin ne denli madde eklense de ögelerin çogunlugunun egemenligi kavraminda bir degisiklik gerçeklesmez. Marksizm ise ögelerden yola çikmaz, Marksizm insandan yola çikar. Kelle sayisiyla ilgilenmez, bir insan kisisi bile [Marksizm için] önemli, yüzbinlercesi de önemli. Her seyden öte insan toplumunun varligi [Marksizm için] önemli. Bu yüzden Marksizm'in demokratizasyona gereksinimi yoktur. Zaten insana yaklasimda dar bakisli bir hareket olarak demokrasiyi elestirir. Marksizm insanin özgürlügünden yanadir, insanlarin insani sayginliklarina erismeleri yolunda kurtuluslarinin biricik yoludur. Komünist Manifesto budur. Isçi sinifi tam da bu demokrasinin ötesine geçmek istediginden böyle konusuyor. Demokrasi kendisinin ve insanligin kurtulusu ve esitligi sorununun yaniti olmadigindan Marksizm'e yöneliyor. Bu sinif, Yirminci Yüzyil'in sonunda sosyalizmiyle demokrasiyi birestirme gereksinimi duymuyor. Kabul ediyorum, burjuva Rus, Çin vs. sosyalizmler demokrasi eklenerek iyilesebilirler, ne var ki isçi sosyalizminin demokratizasyona gereksinimi bulunmuyor, sosyalizmin temeli olarak demokrasi kavramina hiç mi hiç gerek duymuyor. Demokrasi insana gökten inen bir armagan degildir. Siniflarin üretisidir. Isçiler toplumun çogunlugunu olusturmuyor, öyleyse devrimleri mesru degildir diyen kisi sosyalizmi burjuva demokrasisi ölçüsüyle kavrayip elestiriyor. Marx isçi devriminin hakliligini isçilerin çogunluk olmasindan çikarsamis degildir. Marx toplumun çogunlugu kavramina basvuruyorsa da Sol'a karsi çogunluk düsüncesine sarilan çagdasi olan demokratlara karsilik verdigindendir. Marksizm iste bu noktada çogunlugun egemenliginin biricik gerçek yolu komünist devrimdir diyor. Komünist devrim insanligin kurtulusunun biricik yoludur. Bu yüzden Marksizm toplumsal bir hareket, siyasal bir düzen, toplumsal bir etik olarak demokrasiye borçlu hissetmiyor kendisini. Isçi komünizminin insancilligi, Marksizm'in insancilligi bu sorunun çok ötesindedir, burada herhangi bir konunun kalkis noktasi insanlik onurudur.
Söylediklerime dayanarak Marksizm'in bazi anahtar kavramlarina deginip bizim bu kavramlari nasil tanimladigimizi açiklamaya çalisacagim.
revizyonizm. Günümüze kadarki radikal komünist ve devrimci Marksist hareket revizyonizm kavramina inanç sapkinligi biçiminde bakti. [Revizyonistler] "zindik", "sapkin" olarak degerlendiriliyor (isin dogrusu bazen bu terimler kullaniliyor). Sanki [revizyonistler] mundarmislar gibi. Ancak bizim için revizyonizm, isçi komünizmi tartismasinda, bütün öteki düsünsel ve siyasal hareketler gibi toplumsal temeli, kökeni ve konumuyla kavranir. Bütün hareketlerle düsünsel mücadele yerli yerinde duruyor, ancak bizim revizyonizme yaklasim yöntemimiz dinsel-skolastik bir yöntem degildir. Revizyonist hareketle mücadelemiz bütün öteki burjva hareketlerle mücadelemiz gibidir. Tek farki, revizyonizm durumunda, karsi tarafin komünist ve Marksist olma iddasini da desifre edip göstermek gerektigidir. Bazi durumlarda falanca revizyonist partinin öne çikip bir yerlerde bir grevin önderligini ele geçirdigi oluyor. Anti-revizyonist sol ve bazen bizzat biz grevin önderligi revizyonistlerin elinde diye propagandamizda grev ve grevcilerin rolünü görmezden gelip zaman zaman elestirdigimiz olmustur. Ne var ki baska bir yerde Marx'in posterini bir yerlere yapistiracak bir revizyonist parti bile yokken ve grevin önderligi resmen sagci bir sendikanin elindeyken ballandira ballandira grevden söz etmisizdir. Bir baska deyisle "revizyonistler"in önderligindeki isçi hareketlerine göre öncelikli oldugunu düsündügümüz "kendiliginden" bir hareketi varsaymisizdir. Oysa bu "kendiliginden" hareketin de burjuvazinin belirli bir kesimi tarafindan yönetildigi gerçegini göz ardi etmisizdir.
Revizyonizm toplumun maddi bir hareketidir. Belirli maddi toplumsal çikarlari ve ereklerini gerçeklestime amaciyla Marksizm'e el atan belirli toplumsal hareketlerin yansimasidir. Biz bu toplmsal hareketleri bir baska din veya okul açisindn degil baska toplumsal bir hareket açisindan degerlendiriyorz; kuramsal kavgamiz da yerli yerinde duruyor.
proletarya diktatörlügü. Sovyetler Bülteni'nde bu konuyu tartistik. Bence isçi yönetimi kurulmalidir. Isçiler yönetimlerini kurduklarinda eldeki malzemeye bakip yönetimlerini o malzemeden yaparlar. Isçi sinifi yönetimi de örnekler temelinde degil -hele burjuvazinin demokrasi kavrami etkisindeki örneker temelinde hiç degil- nesnel ve toplumsal açidan degerlendirilmesi gereken bir olgudur. Bu, proletarya diktatörlügü konusunda bizim yorumumuzla öteki yorumlar arasindaki en temel farklardan biridir. Bana göre proletarya diktatörlügü sinifin direnisinin önderlerini sinifsal devletin önderlerine dönüstüren bir yönetimdir. Devlet ve kitleler arasindaki iliskiler az çok devrim döneminde önderlikle kitleler arasndaki iliskileri belirleyen ayni mekanizmalar tarafindan belirleniyor. Her ne olursa olsun sinifin direnis hareketinin önderleri devlet olusturduklarinda bu isçi devletidir, isçilerin devletidir. Daha önce "Devrimci Dönemlerde Devlet"(16) tartismasinda da dile getirdigim gibi bir devrmin ve sicak siyasal çekismenin içinden dogan proletarya diktatörlügü ile toplumun yönetiminde kitlesel katilimin mekanizmalarini bizim düsündügümüz gibi, olmasi gereketigi gibi kurma olanagi edindigi proletarya diktatörlügünü ayirmak gerekir. Isçi devriminin zaferinin basinda bu mekanizmalarin yoklugu proletarya diktatörlügünün asaletini yadsimanin gerekçesi olamaz.
parti ve sinif iliskisi. Komünist bir parti bir isçi partisi olmali. Isçi olmayan bir komünist parti, bana göre, en iyi durumda geçici, geçis halinde bir görüngüdür, dogal olarak baska bir seye dönüsmelidir. Bunu söylerken "isçi" [sifatiyla] ne kastettigimi açiklamaliyim. Analtmak istedigim isçi partisinin isçi devriminin kuramini elinde tuttugu için veya isçi sinifinin yarari dogrultusunda mücadele ettigi için proleter bir parti sayilabilecegi degildir. Kastettigim sey isçilerin bu partiye üye olmalaridir. Ne var ki isçilerin kitlesel partisi, isçilerin genis ölçekte üyesi olduklari bir parti yalnizca belirli kosullarda ortaya çikabilir. Yalnizca belirli kosullar altinda komünist partiler isçilerin kitlesel partisine dönüsme olanagini elde ediyorlar. Ancak bu parti her durumda isçi sinifinin bir kesiminin partisidir. Burada öncü vb. kavramlarina variyoruz. Bu konuda kisaca görüs bildirmek istiyorum. Öncünün geleneksel yorumunda kuramsal ve düsünsel öncü kestedilmektedir. Bilincin, devrimciligin, kuramin ve dünya görüsünün sözümona temsilcisi olan, genelde disaridan gelip isçi sinifinin önünde yer alacak olana [öncü denir]. Kanimca komünist bir parti bu anlamda ideolojik ve kuramsal öncü partisi degildir. Parti Marksizm, sosyalist ve siyasal programi geregi, sözcügün kuramsal ve düsünsel anlaminda, sinifin öncüsüdür. Ne var ki öncü, bir örgüt veya egilimden degil kisilerden konustutgumuzda, sinifin siyasal ve toplumsal öncüsü olmalidir. Isçinin mücadelesinde, pratikte safin önünde yer alan kisi olmalidir. Komünist bir parti sinifin siyasal ve toplumsal öncülerini örgütleyen parti, sinifin sosyalist öncüsünün partisi olmalidir. Burada sinif sözcügünün altini çizmem gerekiyor. Bu dogrultuda son birkaç yilda isçi önderleri, pratikte önderler kavramlarini tartistik. Öncü sözcügünün geleneksel bir degelendirmesi ve yorumu söyle:
Bariyerleri asmaya giden birileri vardir, dogru düsüncelere ulasmis özverili bir takim kisiler; bunlar bir partide bir araya gelmislerdir vs. Böylesi kisiler bir komünist partide bulunur elbet. Ne var ki temel sorun komünist bir partinin proleter özelligini isçi mücadelesinden almis olmasidir. [Komünist isçi bir parti] isçi mücadelesine katilmali ve isçi mücadelesinin kollarindan biri olmalidir. Marx komünistler nedirler ve ne degillerden konusurken derhal komünistlerle isçi hareketinin öteki kesimleri arasindaki iliskisine deginiyor. Komünistler sinifin bu direnisi ve mücadelesinin tüm ugraklarinda hazir bulunan, isçi sinifinin genel, kapsayici ufkunu hiç bir zaman yitirmeyen, mücadelenin tüm ugraklarinda bu ufku izleyip temsil eden isçi sinifinin kesimdir diyor. Daha önce bu kapsayici, genel ufuk konusunda konustum. Oturup isçi mücadelesinin tüm ugraklarinda hazir bulunan bir komünist partinin nerede oldugunu tartismamiz gerekir. Ben partiyi böyle anliyorum. Bence komünist bir parti, insani bilesimi açisindan isçi sinifinin direnis hareketinin öncülerinin partisi olmalidir. Sinifin direnis hareketinin sosyalistlerinin partisi olmalidir. Son yillarda "Isçiler Arasinda Örgütlenme Siyasetimiz", "Komünist Ajitatör" ve "Isçi Üyeligi"(17) konusunda yapilan tartismalarimiz, kanimca, parti ve parti ile sinifin iliskisi tanimi konusunda önemli bir katkidir. Partiyi düsünsel, ideolojik, skolastik vs. öncü olarak tanimlamak tam da Marksizm iddiasinda olan resmi akimin toplum bazinda isçi sinifindan kopmasina denk düsüyor. Komünist bir parti dogrudan sürmekte olan ve ekonomik mücadelelere katilan sinifin önderleri ve sosyalistlerinin partisi olmalidir.
tek ülkede sosyalizm. Bu konudaki görüslerimizi de Sovyetler Bülteni'nde ifade ettik. Isçi devrimi sosyalist bir toplumun kurulusuyla sonuçlanmalidir. Özel mülkiyetin ve ücretli emegin ortadan kaldirilmasiyla sonuçlanmalidir. Bunu olanakli sayiyoruz; bu konudaki tartismalarimizi daha önce sunduk.
Bütün bunlari isçi sinifi hareketinin yönleri olarak ortaya koydum. Bu alanlarda isçi sinfinin toplumsal hareketi, isçi sosyalizmi ve isçi komünizmi konumundan hareketle komünizmin düsünsel ve siyasal alanlarinin birçogu konusunda bizim açimizdan açik, seçik ortada olan sonuçlara variyoruz. Biz bu sonuçlarin arkasinda duruyoruz. Bence bu konum birçok seyi yanitlayabilmektedir.
|