Status             Fa   Ar   Tu   Ku   En   De   Sv   It   Fr   Sp  

Isçi Komünizminin Temelleri

isçi komünizmi birinci semineri
Mart 1989

Bu seminer Mart 1989'da Isveç'in Malmo kentinde Mansur Hikmet'in kurucularindan ve önderlik kadrolarindan oldugu Iran Komünist Partisi'nin birçok kadrosunun da katilimiyla gerçeklesti. Mansur Hikmet Ekim 1991'de Iran Komünist-Isçi Partisi'ni kurmak üzere IKP'den ayrildi. Bu ayrilmaya iliskin kaleme aldigi belgeler, yazilar ve makaleler Toplu Yapitlari'nin sonraki ciltlerinde yayimlanmistir.

Bu seminerin metni ilk kez bu derlemede, [Toplu Yapitlar, VI. Cilt], yayimlaniyor.

Türkçe'ye çevirenin notu: Bu yazi Mansur Hikmet'in Toplu Yapitlar'inin VI. Cilt'inde yayimlanan Farsça aslindan Türkçe'ye çevirildi. Metindeki bütün vurgular, italikler ve ayraç "()" içindeki ifadeler yazara aittir. Köseli ayraç "[]" içindeki ifadeler ise Türkçe metnin okunmasi ve anlasilmasini kolaylastirmak üzere çevirmen tarafindan eklendi. Metnin sonundaki bütün notlar da Türkçe çevirmen tarafindan eklenmistir.




Giris: Tartismanin eregi ve çerçevesi

Yoldaslar, her seyden önce bir noktayi açiklamam gerekir. Bu seminer bugün partililerden olusan bu topluluga sunuluyor ancak bugün burada sizlere Iran Komünist Partisi üyeleri veya belirli örgütsel sorulari olan belirli parti örgütleri üyeleri olarak konusmadigimi dile getirmeliyim. Sizlere düsünce sahibi, konuyu bilen ve yüregi komünizm için atan kisiler olarak konusuyorum. Bu tartismanin muhatabi yalnizca bu topluluk degil bu toplantinin disindaki siyasal ve toplumsal bir hareketin bütünüdür. Bu toplantinin bir egitim veya propaganda toplantisi olmadigini, bir parti okulunun bir kolu olmadigini da eklemeliyim. Bu tartismada belirli kisilerin kuramsal sorunlarina ve güçlüklerine yanit verme veya belirli kisilere belirli kuramsal kavramlari açiklama görevini üstlenmis degilim. Herhalde yoldaslar farkli gerekçelerle bu oturuma katilmislar ve bunu gerekli görmüslerdir. Ancak bu tartismalarin sonunda belirli yönelimleri ve görüsleri olan bir grup insanin sunulan tartismalarin lehinde veya aleyhinde tartismalara katilip sorunlara iliskin görüs sahibi oldugu veya görüs edindigi bir yöne gitmesini umuyorum. Her ne olursa olsun bu oturumlari egitim veya propaganda seminerleri olarak düsünmemek gerekir.

Bu oturumda isçi komünizminin genel bir görüntüsünü sunmak istiyorum. En azindan tartisma konusunun ne oldugunu, hangi alanlar ve sorunlari kapsadigini açikliga kavusturmak istiyorum. Bu tartismayi iki farkli açidan sunmak olanaklidir. Birincisi sorunun benim için ortaya çiktigi belirli biçimidir. Bir baska deyisle bu bizim bu yorumlar ve tartismalara varmamizin gerçek sürecidir. Ikincisi, kendine [özgü] öncülleri ve sonuçlari olan düsünülmüs bir sistem olarak bu tartismanin ortaya çikmasidir. Bir baska deyisle bu bakisin olusum sürecinin açisindan ele alinmasinin yerine olusmus nihai biçiminin açiklanmasidir. Dogal olarak konusmamin daha büyük bir bölümü sözü edilen ikinci yön üzerine, es deyisiyle sorunun olumlu biçimde ortaya atilmasi üzerine yogunlasmasi gerekir: Bu tartisma hangi yargilari kapsar, hangi sorunlari içerir, nesnel, gerçek süreçlere iliskin ne gibi degerlendirmeler sunar vb. Ancak bu tartismanin ve bu yorumun tarihsel olarak ortaya atilmasinin özgül biçimleri -en azindan benim için [ortaya çikisinin özgül biçimleri]- açiklanmaksizin bu olumlu tartismayi yerli yerine oturtmaniz, ona salt kuramsal, soyut bir tartisma olarak bakmamaniz için gereken yeterli ilgiyi ve katilimi saglayabilecegimi düsünmüyorum.

Bu yüzden tartismamin iki genel bölümü olacaktir: Birinci bölüm isçi komünizmi tartismasinin neyi yanitladigi, hangi belirli kosullarda, hangi belirli gözlemler ve deneyimler ile iliskili olarak ortaya çiktigi ile ilgilidir. Konusmamin ikinci bölümü ise olumlu bir konu olarak isçi komünizmiyle ilgili olacaktir.

Bu tartismanin sonunda yoldaslarin isçi komünizmi tartismasinin "Iran Komünist Partisi'nin yeterince proleter olmayisi"na iliskin bir yakinma veya "IKP'de isçi sayisinin azligi"na iliskin bir tartisma olmadigini farketmelerini saglayabilmis olmayi umuyorum. [Bu tartisma] Iran Komünist Partisi'ni "isçicilige" itmeye yönelik daha fazli baski yapmak amaciyla yapilmamaktadir. [Amaci] farkli siyasal ve toplumsal bir bakis açisini tanitmak ve öncelemektir. Bu bakis açisi oldukça kapsamli ve genis çapli siyasal ve pratik gelismelere ve sonuçlara yol açacaktir. Bu bakis açisinin eregi günümüzde komünizm adiyla gerek Iran Komünist Partisi'nin disinda süren gerek IKP içinde gerçeklesen seyle oldukça farklidir.

Sorunun ortaya çikis süreci

Isçi komünizmi tartismasi belirli olarak benim için nasil ortaya çikti? Biz çevremizdeki dünya ve bu dünyada gerçeklestirmek istedigimiz degisiklikler konusunda belirli düsünceleri ve belirli yorumlari bulunan kisiler oldugumuzdan dolayi siyasal faaliyet alanina girdik. Bir yasama ve mücadele yöntemi, bir kuram ve bir ideoloji olarak komünizmi seçmemizde ayni kökten beslenir. Bu mücadelede belirli kazanimlar elde ettik. Her birimiz kendi siyasal yasamini düsünüp nereye vardigini, kendisini bu yöne çeken erekler ve ülküler dogrultusunda ne kadar ilerledigini anlayabilir. Isçi komünizmi tartismasi benim kendi siyasal yasamimin ve kendimi bir parçasi saydigim siyasal faaliyetin bu yönüne iliskin üç yillik degerlendirmemin sonucudur.

Siyasal aktivistlerin her an, her ugrakta ereklerini gerçeklestirme yönünde adim attiklari yolda ne denli ilerlediklerini veya hala dogru yönde ilerleyip ilerlemediklerini görmek için durup geriye bakmalari pek yaygin olmayabilir. Su an ilerledikleri yol veya gerçeklestirdikleri etkinlik onlari düsündükleri yöne götürür mü, götürmez mi? Özellikle kisinin üyesi oldugu siyasal bir partinin varligi insanda basini parti yastigina yaslayip "bu gemi nasilsa ilerliyor, ben de tayfalarindan veya dümencilerinden biriyim" egilimini dogurabilir. Belki tek bir kisiye tamam, sen böyle düsün, rahatina bak denebilir. Ancak kanimca bir partinin varolmasi böyle düsünmeyen yeterli büyüklükte bir toplulugun varligindan kaynaklanmaktadir. Arada bir dogru yönde ilerleyip ilerlemediklerini denetlemek için pusulaya bakan birileri vardir.

Geçen on yila baktigimda önemli olaylarda payim oldugunu görüyorum. Biz Iran Solu'nu degistirdik , düsünüsünü, dünyaya bakisini ve siyasal pratigini dönüsüme ugrattik. Dogal olarak bu olay birkaç yil sürdü, genis çapli, çesitli düzeylerde bir mücadeleyi gerektirdi. Bizim açimizdan bu etkinliklerin tümü Iran Komünist Partisi'nin kurulusuna yönlikti. Bastan beri bu çabalarin sonucu Iran Komünist Partisi'nin kurulusu olacagini biliyorduk ve bunu dile getiriyorduk. Bu parti kuruldu. Ancak parti kuruldugunda sorunun biçimi, en azindan bu partiyi bir bölümüyle kendi çabamin sonucu olarak gördügüm benim için degismeliydi. Simdi artik "bu parti nereye dogru gidiyor?" diye sormak gerekiyordu. "Iran'in hangi siyasi gerçeginin bir parçasidir? Toplumsal konumu nedir, hangi ufka dogru bakmaktadir?" En azindan son üç dört yil nereye dogru gittigimiz sorusu benim kafami kurcaliyordu. Popülizm karsiti mücadele döneminde, Iran'da halkçi sol ve küçük-burjuva sosyalizmine karsi yeni bir hareketi olusturup büyütürken ne yaptigimizi biliyordum. Bütün adimlarini biliyor ve dogruluguna güveniyordum. Komünist Parti'nin kurulusundan sonra dogal olarak "sonraki adimlar hangileri?", "parti gerektigi gibi bu yeni karsilasmalara adim atabildi mi?" sorulariyla karsilasiliyor. Partinin olusmasiyla bu partinin de bir parçasi oldugu hareketin gelecekteki seyri ve stratejisinin ne olacagi sorularini düsünmeye baslayacak bir konuma yerlesiyoruz. "Bu harekette bize düsen nedir?" sorusunu sorma konumuna yerlesiyoruz.

Isin dogrusu önemli, yeni sorularin hala yanitlamalari gerektigine beni ilk ikna eden sey suydu: Ben komünizmi bir proleter ülküsü olarak benimsemistim, Iran komünist hareketinin bir aktivisti olarak alti yedi yillik etkin pratikte bulunmama karsin gerçekte bu gündelik eylemimin benimle yasayan, benim çagdasim olan isçi kusaginin yazgisina hiçbir etkisi olmadigini görüyordum. Bu etkisizlik için iyi kuramlar üretilebilir. Asama kurami öne sürülebilir. Örnegin ilk asama sosyalist bilinç tohumlarini serpme asamasidir, sonra sira komünist partilerin kurulusuna gelir, ondan sonra bu partiler gider çalisir ve o isçileri alir getirirler vs. Ben sahsen yasamima iliskin böyle bir yoruma sahip degilim, böyle bir yorumu kimseden de kabul etmem. Böyle bir senaryoyu kabul etmem. Alti yildir örgütlü komünistim, alti yildan sonra o günkü on yasindaki çocuk bugünkü on alti yasinda isçiye dönüstü. Bu alti yilda devlet istatistiklerine dayanarak kaç isçinin öldügünü, kaç kisinin kolunun koptugunu, kaç çocuk dogdugunu, konusmaya basladigini, toplumsal hurafeleri kabul edip yineledigini göstermek olanaklidir. Bu alti yilda milyonlarca insanin sabahi nasil aksam, bugünü nasil yarin ettiklerini göstermek olanaklidir. Bu alti yilda sokak basinda oturan haci beyin oglunun nasil Hizbullahçi oldugunu, milyonlarca insanin yasamini nasil kararttigini, öldürdügünü veya ölüme gönderdigini, ekmeklerini kestigini, beyinlerini hurafelerle doldurdugunu görmek olanaklidir. Ve sen, çagdasi oldugun toplumun devrimci dönüsümünün bayragini tasidigina, toplumun öncüsü olduguna, bugünde yasayan gelecegin parçasi olduguna inanan sen bu anin durumunu igne ucu kadar bile etkileyememissin.

Toplumsal mücadeleye katkisi olmayan komünizm etkinliginin felsefesini toplumun degistirilmesi olarak kurgulayan kisiyi kesinlikle düsündürmelidir. Benim için bu böyleydi. Ancak çözümsel açidan bu noktaya ulasmak için bu süreci yasamak zorunlu degildir. Azicik düsünceyle isin bir yerinin aksadigi kavranabilir. Yanitlanmasi gereken sorular oldugu anlasilabilir. Komünist Parti'nin kurulusu bu sorularin yaniti olmadigi gibi bu sorulari da vurgulamaktadir.

Size düsünmeniz ve yanitlamaniz gerektigini düsündügüm bazi gözlemleri aktarmak istiyorum. Disimizdan bizlere "Komünist Manifesto'nun yazilmasinda yüz bilemem kaç yil geçti, nerede kaldi su devrimimizin? Saka yapiyorsunuz, kendinizi kandiriyorsunuz, hani su devriminiz?" diye soruyorlar. Disimizdan bizlere "öyleyse Marx'in öndeyileri yanlislandi. Sosyalist devrim önce Ingiltere'de sonra da Almanya'da ve baska yerlerde gerçeklesmeyecek miydi? Devrim Avrupa'da degil yer kürenin uzak bir yerinde gerçeklesti, dört yil sonra da sizler bile sosyalist devrim diye altina imza atmaya yanasmiyordunuz!" diyorlar. Komünizm ve komünist devrim hayalidir, eski kavramlardir diyorlar. Bunlari disimizda, yüksek sesle söylüyorlar. Geri kalanlarini ise kendimiz söylemeliyiz kendimize. Isçi devrimi partisinde isçi simya misalidir. Dönüp baktiginda temelde toplumdaki aydinlar tarafindan olusturuldugunu görürsünüz. Neden böyle? Isçi devrimi partisi neden isçileri örgütleyemiyor. Bu hareketin dünya ve toplum konusunda temel gerçekleri, hakikati ifade ettigini söylüyoruz. Burjuvazinin bin bir gize sarip sakladigi kapitalist dünyaya iliskin kavranilabilir, yalin gerçekleri dile getirdigimizi söylüyoruz. O zaman sözümüzün alicisi neden yok? Neden mahalle mollasi deccal esek hikayesini gerçirebiliyor da biz bu gerçekleri geçiremiyoruz? Bin bir hurafe neden sagduyu olarak kabul ediliyor da benimle sizlerin gerçek sözleri sagduyu olarak kabul edilmiyor? Sonra da toplumun duvarlarindan yankilanip dönen sözlerimize kulak verdigimizde o kadar da anlasilabilir gerçekler gibi durmadiklarini ayirt ediyoruz. Bu sözleri anlamak için uzmanlik gerektigini, bu sözlere inanacak müminler gerektigini görüyoruz. Nasil oldu da gerçekleri ifade etme hareketi, temelleri kapitalist toplumun gerçeklerini desifre etmeye dayanan hareket bu güne düstü? Kendi sözünü kendisi bile anlamiyor gibi! Niçin sözünü kimseye geçiremiyor? Devrimin ve varolan dünyanin temelden degistirilip dönüstürülmesinin hareketi oldugumuzu söylüyoruz. Su oturdugumuz anda denizlerinde yüzlerce kaç bin yüz tonluk tankerin bazi ufak köselerinin yakitini tasimakta oldugu, dört bir yani elektronik iletisim yoluyla birbirine bagli oldugu ve milyarlara insanin çalisma düzenini belirledigi bu görkemli dünyayi temellerinden degistirmek istedigimizi sözylüyoruz! Kendi hakkimizda böyle konusuyoruz yoksa bir araya toplanmazdik, ancak baktigimizda bu dünyanin temellerinden dönüstürülmesi hareketinin çagdasi oldugu kusagin yasaminda en ufak bir degisiklik yaratmaktan aciz oldugunu görüyoruz. Bizim damgamizi tasiyan seylerin sayisi çok az. Insanlik biz olmaksizin yasamini sürdürüyor. Biz olmadan uslaniyor, biz olmadan karar veriyor, is basina gidiyor, üretiyor, duygulari ve inançlarina kavusuyor. Biz bu gerçegin neresinde duruyoruz? Bu soruyu yanitlayabilmeliyiz. Çogunlugun, isçi ve emekçi genis kitlelerinin hareketi oldugumuz söyleniyor. Bense sunu soruyorum: Öyleyse bu hareket niçin toplumun marjinlerine yerlesiyor? Büyük insan kitlelerinin, çogunlugun hareketi niçin bu toplumun marjinlerine sürükleniyor? Geri kalanlar [bizden farkli] ne yapiyor? Insanligin üretici güçlerini göz kamastirici biçimde degistirme hareketi oldugumuzu savliyoruz. Gerçek buysa niçin bu hareket çagdasi oldugu teknolojiyi bile alimlamaktan aciz? Günümüzde sosyalizm diye nitelenen sey teknikten korkuyor. Dünyanin her yönüyle degistirilmesinin hareketi oldugumuzu, uluslararasi, kapsamli, evrensel degisimin hareketi oldugumuzu ileri sürüyoruz. Ancak bu hareketin partilerine baktigimizda, etkinligine baktiginizda, insanligin en sinirli, en kapali, en bölgesel isleriyle ugrastigini görüyoruz: Bir yerde bir ülkenin komünistlerinin iki kusagi yasamlarini bir ulusun bagimsizligi için feda etmiser ve temel olarak da yalnizca bununla ugrasmislar. Bu konu üzerine birlesip ayrilmislar. Örgütlenip fesh olmuslar. Insan toplumunun dönüstürülmesinin küçücük ugraklari -ki bunlar çok dogal olarak kendinde ve bunlardan etkilenen belirli bir takim insanlar için oldukça önemlidirler- bu önemli tarih yaratmanin yazgisini degistiriyorlar. Falanca siyasi partinin zamani uzun süre birkaç milyonluk falanca ülkede yalnizca emperyalizmin o ülkenin dogal kaynaklarina müdahalesini önleyecek bir devletin is basina gelmesiyle veya bir baska ülkede hükümetin tutucu sag partiden merkez sol partiye el degistirmesiyle geçiyor. Dünyayi degistirme hareketi bu mu? Isin dogrusu uzun süreden beri kimse dünyayi degistirmekten de söz etmiyor artik. Bu günlerde bir komünist "insanlara eziyet etmeyin, düskünleri bastirmayin" diyen iyi yürekli, demokrat bir kisidir. Dünyayi ayaklari üzerine oturtmak isteyen o coskulu devrimciler bulunmuyor artik.

Komünizm varolan topluma temelli bir saldiri hareketidir, insanligi kapitalizmden kurtaracak kapitalizme yöneltilmis temel bir elestiri ve büyük bir saldiridir. Yeni bir sinifin hareketidir -bu görünürde bizim kendimize söyledigimiz seydir- o zaman nasil oluyor da bu komünizm savunma konumundadir? Niçin uzun süreden beri gerçekten varolan komünizm borçlarini azaltmaya çalismakta? Ona demokrat degilsin diyorlar, oldugunu göstermeye çabaliyor. Yurtsever degilsin diyorlar, yurtsever oldugunu kanitlamaya çalisiyor. Sen toplumda din kurumunu ortadan kaldirmak istiyorsan deniyor, böyle bir eregi olmadigini göstermeye girisiyor. Insani sevmiyorsun diyorlar, sevdigini göstermekle ugrasiyor. Bu saldiri konumu mu yoksa kapitalist dünyanin samar oglani olmak mi?

Komünizm kapitalist dünyanin antiteziyim, kapitalizm özünde beni yeniden-üretiyor diyor. Sermaye gittigi her yerde kendi karsitini da üretiyor. O zaman nasil oluyor da kapitalizmin bu kürenin bütün gözeneklerini doldurdugu, kapitalist üretim iliskilerinin asla bu kadar gelismip yayginlasmadigi bir durumda bu hareket bunalimda? Bu denli büyük bir kapitalizm ayni büyüklükte bir sosyalizmle karsilasmayacak miydi?! Bunlar çeliskili durumlar, bu çeliskiler yanitlanmayi beklemekte. Bu yanitlanmayi sizlerden beklemekte. Bu yanitlara sahip olmak gerekir. Basini birilerinin omuzuna yaslayip "insallah yanitlar" veya "zafere giden yolda yanitlanir" denemez. Bu sorulari birileri santaj yapmak için ortaya atmadi. Bunlar gerçekten varolan komünizmle ilgili disimizdaki dünyanin çeliskileridir. Yanitimiz yoksa hiç olmazsa birileinin verdigi yanit yanlissa ayaga kalkip "yanlis yanit, soru oldugu yerde duruyor!" diyecek kapasiteye sahip olmaliyiz hiç olmazsa. Yanitini aramamiz gerekir.

Bu da beni baska bir çeliskiye götürüyor. Deginmek istedigim son çeliski ne bu sorulara sahip ne de yanitlarini arayan komünistler yelpazesine iliskindir. Komünizm bir meslege, bir yasam biçimine dönüsmüs. Iyi bilinmenin yöntemine dönüsmüs. Aydinlarin issizler ordusudur. Toplumun asiri aydinlarini üretimde bir yer bulabilecekleri zamana kadar yaslari ilerleyip geçim derdi onlari yola sokana dek içinde barindirip örgütledigi bir harekete dönüsmüstür.

Kisacasi sorun buradan basliyor. Benim savim isçi komünizmi tartismasinin bu çeliskileri yanitlayabildigi veya bu yanitlara götürecek önemli ip uçlarina sahip oldugudur. Isçi komünizmi tartismasi bu sorularin yanitidir. Maddi, kuramsal, çözümsel, siyasal ve pratik yanitidir. Bu yüzden de kanimca bu tartisma bu oturumun çok ötesine gitmektedir diyorum.

Izlenen sürece dönelim. Biz siyasi faaliyet alanina bu beklentilerle adim attik. Kendimizi nasil degerlendiriyorsak, anladigimiz kuram her neyse öyle. Ancak ne olursa olsun büyük erekleri olan coskulu insanlardik. Biz o dönemin sol hareketini degistirdik, dönüsüme ugrattik. Kendimiz de bu degisimin ürünüyüz. Komünist Parti kuruldu. Halkçi sol hareket bitti ve parti basladi. Iran Komünist Partisi Iran Solu'nu sol radikalizmin bu partiyle sinirlandigi bir asamaya tasidi. Bu parti Iran sol radikalizminin yatagina dönüstü. Ancak bu olay o radikalizmin sonraki evrimini önlemedi. Tersine bu siyasal ve kuramsal evrimin sürdürülmesinin uzamini ve çerçevesini degistirdi. Parti'nin kendisi Iran sol radikalizminin seyri ve bu radikalizmin evriminin ürünüydü. Ancak parti ortaya çikip bu radikalizmin tarihini kendi iç tarihine dönüstürdügünde, parti bu radikalizmin neredeyse tümünü özümseyip örgütledigi çerçeveye dönüstügünde ister istemez bu radikalizmin sonraki gelisimi ve evrimi bu partinin içinde gerçeklesecekti. Iran Komünist Partisi'nin kurulmasi Iran sol radikalizminin evrim sürecini son noktasina ulastirmadi, durdurmadi, Iran Komünist Partisi'ni bu gidisin gerçeklestigi zemine dönüstürdü. Bu önemli bir degisiklik yaratti. Önceleri, çesitli sol örgütlerin tartisma ve karsilasmalarinda kutuplu bir ortam ortaya çikmisti, bu radikalizasyon bagimsiz hareketlerin karsi karsiya gelmeleri yolundan ilerliyordu. O dönemde her örgüt ve çevre kendi kösesini savunuyordu. Ancak parti kuruldugunda her ne olursa olsun bu partiyi korumalari gerekirmis gibi bireylerin ötesinde bir çikar ortaya çikmis gibi oldu. Bu da eskiden bir partinin yoklugunda çesitli örgütler ve hareketler arasindaki mücadelede gerçeklesen evrim sürecinin önüne yapay bir engel koydu. Öteki sol çizgi ve egilimlere radikal elestirinin devami simdi Iran Komünist Partisi'nin bazi paraçalarina, boyut ve egilimlerine yönelik bir elestiri biçiminde ortaya çikiyordu.

Bununla isçi komünizminin benim açimdan belirli bir tarihin devami oldugunu söylemek istiyorun. Burada sözünü ettigimiz sinirli çerçevede Iran'da komünizmin gelisim tarihinin devamidir. Bu gelisme Iran Komünist Partisi'nin içinde ve kurulusundan önce olusturulmasi eregimiz olan partiye karsin yine de sürdü. Bu oldukça dogal ve beklenilebilir bir durumdur. Çünkü 1983 yilina kadar Devrimci Marksizm tartismalari çerçevesinde elde ettigimiz bakis açilari ve pratigin komünist devrimin önündeki engellerin ve simdiye kadarki komünizmin çeliskilerinin üstesinden gelinmesi için gerekli ve yeterli oldugunu düsünen kisi günümüzde komünizmin güçlükleri ve önümüzde duran görevlerimiz konusunda safdilce bir imgeye sahiptir.

Daha önce saydigim çeliskiler gerçek tarihin ürünüdürler. Demek istedigim hatalar, ciddiyetsizlik, tesadüfler ve raslantilarin sonucu olmadiklaridir. Bu durumu uluslararasi çapta doguran ekonomik ve siyasal süreç ve gelismelere sahip, toplumsal siniflarin mücadelesi temelinde gerçek bir tarih[ten söz ediyorum]. Ancak ayni zamanda bugünün komünizminin bu çeliskileri, rehaveti ve yetersizlikleri bu ayni tarihin sonraki süreçlerini belirliyor. Bu yüzden sizler, ben, hepimiz, bu dönemin komünistleri olarak fazla seçenege sahip degiliz. Ya bu çeliskilerin deneyimsiz, bilinçsiz kurbanlari olmaliyiz veya degistirilmeleri için ise girismeliyiz. Isçi komünizmi bu duruma vermek istedigimiz karsiliktir. Benim ulastigim yanittir. Bu, isçi komünizmi tartismasinin baslangiç noktasidir. Isçi komünizmi komünist hareket içindeki bütün çiplakligiyla ortada olan ve yadsinamaz gerçek bir bosluga karsilik vermektedir. Kimse kafasini kuma gömüp bu boslugu görmezden gelemez. Bu bosluk gerçekten vardir, bir komünist olarak meydana çikip faaliyet etmek istediginiz anda onunla karsilasir ona karsilik vermeniz gerektigini anlarsizniz. Isçi komünizmi bir yanittir, olasi yanitlardan biridir. Gökten inmis vahiy degil, bir karsilik, bir yorum ve bir ufuktur. Dogal olarak bin bir baska yanitla da karsitlanabilir. Bu tartismanin komünizmin o tarihsel çeliskilerinin üstesinden gelmek için bir adim olup olmadigini sizler degerlendirip karara baglamalisiniz. Bu belirli karsilik birileri açisindan yeterli, açiklayici olabilir veya olmayabilir. Ancak sorun su ki yorum ancak yorumla, yanit ancak yanitla karsilanabilir. Görüssüzlük, yanitsizlik günümüzde gerçekten var olan, topluma ve tarihe etkin müdahaleden aciz komünizmin yetrsizliklerine teslim olmaktan baska bir anlam tasimamaktadir.

Günümüz komünizminin degerlendirilmesinde göze batan ilk sey bütün düzeylerde gerçekten var olan komünizmle Marx'in göz önünde bulundurdugu komünizm arasindaki derin ayriliktir. Karsimizda duran komünizm, komünizm adiyla ortaya konulan görüsler ve eylemler Marx ve Marksizm'in komünizmden sundugu imgeyle karsitlik içindedir. Bir yanda günümüzde gerçekten var olan komünizmin toplumsal, kuramsal ve pratik gerçekligi öte yanda bizim bildigimiz Marksizm [durmaktadir]. Bunlar kesinlikle özdes degillerdir. Bunlar arasindaki ayrim, hatta çeliski, bizim için açik ve yadsinamazdir. Böyle bir gözlemden ussal bir insan asagidaki sonuçlardan birine varir: Ya oturup kurami gözden geçirmek gerektigini, bir baska deyisle Marksizm'in gerçeklikle uyusmadigini, gerçege uygun olmadigini, elden geçirilip revizyona ugratilmasi gerektigini, düsünsel süreçlerle harmanlanmasi gerektigini, varolan duruma uydurulmasi gerektigini, bir yana birakilmasi gerektigini vs. söylemeli ki bu gözlemin olasi, olanakli sonuçlarindan biri budur veya bir baska çikarimda bulunmali: Marksist kuram sorunlu degildir, çözümlemeleri, erekleri ve ülkülerinin bir sorunu yoktur. Ancak bunlar gerçekte çarpitilmistir, gerçekten pratige dönüstürülmemistir. Bir isçi devrimi kurami olarak Marksizm yerli yerinde duruyor, önemli olan nokta bu görüsleri gerçekten edimsellestirmekte. Ilk damar bizim söz dagarcigimizda revizyonistler ve burjuvalardir, hepimiz bunlar hakkinda konusuyoruz. Ikinci damar ise bizler ve birçok baska sol harekettir. Marksizm dogrudur diyoruz, ancak bu ad altinda ortaya çikan komünizmi kabul etmiyoruz, bu yüzden de farkli partiler kuruyoruz.

Uluslararasi kutuplariyla vs. komünist hareketin ana, resmi yatagi diye adlandirilan seyin gerçek Marksizm'in temsilcisi olmadigi, devrimci bir hareket, gerçek komünizm olmadigina inanç çok sayida partinin ortaya çikisinin kaynagi olmustur. Baslangiç noktalari "önceki partinin yaptigi ya da falan ülkede sosyalizm adi altinda varolan gerçeklik bizim sözünü ettigimiz sosyalizm degildir, bu sosyalizm degil, Marx bundan söz etmiyor, bu devrimci kuram degil, durumun devrimci yorumu bu degil, devrimci, sinifsal kuram bu degil, bu Marksizm'den ödün vermektir" olan birçok sol parti ve hareket mevcuttur. Öteki hareketlerin Marksizm'den ödün vermelerini protesto etmek ve elestirmek "anti revizyonist" gelenekteki partilerin bir özgüllügüne dönüsmüsütür. Dogal olarak bu elestiriler ve savlari her zaman görünürdeki biçimde kabul etmemek gerekir. Çünkü "Marksizm bu degil, gerçek Marksizm-Leninizm bu degil" savlarinin birçogunun altinda oldukça somut çikarlar yatmaktadir. Çin ve Sovyetler'in sinir kavgalari ve Çin'in uluslararasi ölçekte uydulari ve etkinlik alanlariyla siyasal ve ekonomik bir kutup olarak ortaya çikma çabalari Sovyetler kutbunun "gerçek Marksizm'in temsilcisi olmadigi"ni ilan etmesine neden oldu. Çin'in Arnavutluk'a mali yardimlarinin kesilmesi de Arnavutluk'un Çin'in gerçek sosyalizmin temsilcisi olmadigini ilan etmesine yol açti. Bunlarin ardinda somut nedenler vardir. Ancak yine de bu maddi nedenlerden bagimsiz olarak "revizyonizm" ile mücadele ve anti revizyonist gelenek simdiye kadarki sosyalizm ve komünizm tarihinin ve deneyiminin bütününün ayrilamaz bir parçasi olmustur.

Iran Komünist Partisi'nin resmen onun düsünsel ve pratik temelleri üzerine kuruldugu ve bizim kendimizi tanimlamak için kullandigimiz ad olan Devrimci Marksizm hareketi de "anti revizyonist" bir hareketti. Komünizmin yalancil kutuplarina karsi kendisini gerçek Marksizm'in temsilcisi olarak tanimliyor ve mevcut radikal sol bakislari Marksizm'e yabanci olarak görüyordu. Bugün burada özelliklerini ifade etmekte oldugum hareket olan isçi komünizmi de genelinde bu gözleme katilmaktadir. Biz de komünist oldugunu iddia eden hareketin büyük bölümünün Marksizm'e yabanci oldugu görüsündeyiz. Ancak buradan sonra isçi komünizminin yolu Devrimci Marksizm dahil her türden anti revizyonist hareketin yolundan ayriliyor. Anti revizyonist gelenek, son çözümlemede, bir düsünce ve kuram olarak Marksizm'in yazgisinin bir yorumuna dayanmaktadir. Bu gelenek güçlüklerin ve çarpitmalarin temelini Marksizm'in yöntem olarak revizyonu saymaktadir. Kuramsal dönüsümleri, kuramsal ilkelerden ödün vermeyi ve kuramsal kaymalari pratikteki kaymalarin kaynagi olarak görmektedir. Marksizm'in bir kuram, bir görüs olarak çarpitilip çignenmesini sosyalist oldugunu iddia eden ülkelerin ve komünist diye nitelenen partilerin istenmeyen sonlarinin nedeni saymaktadir. Bu bakis açisi, son çözümlemede, güçlügü kuram ve siyasette bir gözden geçirme olarak revizyonizmde aramaktadir. Ben bu yötemi kabul etmiyorum. Bizim için durum bunun tam tersinedir.

"Devrimci Marksizm" de anti revizyonist bir hareket olarak son çözümlemede topluma ideolojik bir gözenekten bakar. Toplumsal yorum ve toplumsal gözlem bu düsüncede ideolojik gözlem temelinde kurulur. Ideolojik gözlem toplumsal gözlemi önceler. Bunun tersine biz ideolojik gözlemimizi toplumsal gözlemden çikarsariz. Kanimca isçi komünizmi ile Devrimci Marksist diye bilinen bakis açilarinin en öenmli ayrimi buradan kaynaklanir. Benim bakis açima göre simdiye kadarki komünizm ve sosyalist hareketin durumuyla ilgili saydigim çeliskiler kuramin belli bir türünün çignenmesinden veya gözden geçirilmeisnden kaynaklanmamaktadir, tersine toplumsal bir görüngü olarak sosyalizmin ta kendisi farkli bir sinifsal islev yüklenmektedir. Toplumsal sosyalist hareketin açisindan baktigimizda gerçekte var olan komünizmin toplumsal sosyalist hareket olmadigini söylüyoruz. [Varolan komünizm] baska siniflarin hareketidir, Marksizm'in kuramsal yargilari baska siniflar tarafindan yorumlanip islevsellesmektedir. Toplumsal sosyalist hareket bu degil, sinifsal sosyalist hareket orada degil buradadir. Marksizm ve devrimci sosyalist kuramin sosyalizmin bu toplumsal ve sinifsal hareketinden (isçi komünizminden) nakli ve baska siniflarin toplumsal hareketinin eline geçmesi bu kuramlarin gözden geçirilmesinin gerçek nedenidir. Çünkü bu kuram o toplumsal ve sinifsal gereksinime uygun yaratilmamistir.

Benim tartismam gerçekte Marksizm'in toplumsal kullanilisinin degistigi bu yüzden de kaçinilmaz olarak ondan ödün verildigi ve çarpitildigi biçimindedir. Önce Marksist kuramdan ödünler verilerek toplumsal kullaniminin baska bir seye dönüsmesi söz konusu degildir. Süreç bunun tam tersine [islemektedir]. Sosyalist devrim kuraminin burjuvazi tarafindan baskalastirilmis biçimde kullanilabilmesine ve sosyalizm ile komünizm adi altinda baska bir seyin ortaya çikmasina yol açan sey sinifin sosyalist hareketinin içler acisi durumudur. Öyleyse biz sözümona komünist kutuplari yalnizca düsünce boyutunda degil özgül toplumsal hareketler olarak yadsiyoruz. Biz revizyonizmi baska siniflarin toplumsal hareketi olarak niteliyoruz. Bu hareket, simdiye kadarki komünizm diye adlandirdigimiz sey, sosyalizm yolunda bir toplumsal hareket degildir. Sosyalizm yolunda toplumsal hareket bu görüngüye kosut ve onunla eszamanli olarak tüm somutluguyla süregelmistir. Biz yalnizca kuram veya ideoloji açisindan degil bu farkli sinifsal ve toplumsal hareketin açisindan komünizm diye bilinen kutuplar ve egilimlere bakiyoruz. Bu söz Marksist kurama ilgisizlik ve ona daha az öncelik tanimak anlamina mi gelmektedir? Tam tersine. Bugünkü tartismada açiklamak istedigim oldukça önemli bir nokta Marx'in kuramini yorumlamasinin dogrulugundan hiç kusku duymadigim bizim kendi anti revizyonist ve Devrimci Marksist hareketimizin Marksizm'in güçsüz, çelimsiz bir savunucusu oldugudur. Çünkü Marksizm'in baska bir sey oldugunu göstermek isteyen kisi, devrimci bir kuram olarak Marksizm'in dogrulugunu kanitlamak isteyen biri tam da Marx'in yaptigini yapmalidir, es deyisiyle kuramin dogrulugunun ve gerçekliginin ölçütünü son kertede pratikte aramalidir. Üstelik Marksizm'in özgül bir sinifsal toplumsal pratigin kurami oldugunu teslim edersek yalnizca Marksizm'i pratige döken bir hareket Marx'in devrimci kuraminin dogrulugunu kanitlayabilecegini de [olumlamamiz gerekir]. Marx'in kendi tanimina uygun olarak Marx'in komünizmi proleter veya isçi komünizmiyse simdiye kadarki komünist egilimlerin baska siniflarin toplumsal hareketine aidiyetine vurgu yapmak bu komünizme yöneltilebilen en güçlü Marksist elestiri olur. Öyleyse Marksizm'in gerçekligini de kanitlayabilen ve onun isçi devrimi kurami oldugunu gösterebilen bizim toplumsal hareketimizdir. Bir baska deyisle biz Marksist kuramin burjuvaziden geri alinmasindan söz etmekteyiz. Biz Marksizm'in toplumsal isleyisini degistirmeliyiz; Marksizm'in toplumsal isleyisinin degisebilmesi içinse Marksizm'e öncel toplumsal bir konu var olmalidir. Marksizm de tam böyle kosullarda ortaya çikti. Marksizm'in onun için bir kuram ve bir elestiri olarak ortaya çiktigi toplumsal konu Marksizm'den önce var olmustur, varligini halen sürdürmektedir, Marksizm'in disinda bir nesnelliktir, Marksizm'in icat ettigi veya uydurdugu bir sey degildir. Öyleyse biz bu toplumsal konu açisindan Marksizm'e iliskin konusuyor ve bunu kendi devrimimizin kuramina dönüstürmeliyiz diyoruz.

Bizim revizyonizme iliskin tartismamiz skolastik bir tartisma degildir. Revizyonizm bizim için bir [düsünce] okulu degildir. Bizim mezhebimizle çelisen baska bir mezhep degildir. Yalnizca kendi toplumsal hareketimizle karsilayabilecegimiz baska bir toplumsal harekettir. Benim savim isçi komünizminin dönemimizin biricik gerçek Marksizm'i oldugudur, Devrimci Marksizm'in anti revizyonist hareketi olarak sözünü ettigimiz seyin bile toplumsal olarak baska bir sinifsal kutupta durdugudur. Marksist oldugundan kusku duymadigimi söyledigim düsüncelerinden söz etmiyorum. Vurguyu "toplumsal" sözcügüne yapiyorum. Siyasal ve kuramsal bir hareketin konumu, örgütlü bir hareketin ölçütüyle konustugumuzda 79 Devrimi döneminde bizim Devrimci Marksizm'imiz su an sözünü ettigim isçi komünizmiyle karsilastirildiginda toplumsal olarak toplumun baska bir odaginda yer alan bir örgütlenmedir [diyoruz]. Öyleyse isçi komünizmi ile "Devrimci Marksizm" hareketi arasindaki ayrim, anti revizyonist partilere iliskin konustugumuz anlaminda, derin bir ayrimdir. Büyük toplumsal bir ayrimdir.

Kuramsal açidan bizim Devrimci Marksizm hareketimiz isçi komünizminin belirli bir durumuydu, kendi belirli yasam ugraginda isçi komünizminin belirli bir olanagiydi: Kuramsal çarpitmalara savas açma ve Devrimci Marksizm konumunda belirme boyutundaki isçi komünizmiydi. Bundan kusku duyulamaz. Ancak bu anlamda Devrimci Marksizm yalnizca belirli bir durum ve çok boyutlu bir gerçekligin iki boyutlu bir imgesidir. Isçi komünizmine yönlerinden birinden baktigimizda Devrimci Marksist bir hareket görünümünde belirir. Bu anlamda Devrimci Marksizm ve anti revizyonist mücadelenin tarihi isçi komünizminin tarihinin bir bölümü ve bir boyutu olabilir. Ne var ki toplumsal, siyasal ve örgütsel bir hareket olarak isçi komünizmi bu biçimde sinirlanip özetlenemez. Burada sunmak istedigim tartisma tam da bu: 79 Devrimi'nden sonra Devrimci Marksizm'in Iran'da ilerleyisi toplum çapinda var olan daha genis çapli bir isçi komünist hareketinin temelinde gerçeklesebilmistir.

Her ne olursa olsun anti revizyonist hareket bir ideoloji ve bir sekt olarak Marksizm'i savunmak, dogrulugunu dile getirmek istemektedir. Ancak isçi komünizmi için Marksizm sürmekte olan bir devrimin ve sürmekte olan bir hareketin kuramidir ve Marksizm'i bu baglamda savunmaktadir. Daha sonra isçi komünizminin düsünsel temelleri konusundaki tartismamin girisinde geri dönüp Marksizm konusunda konusacagim.

Revizyonizm ve Marksizm'de kuramin konumuna böyle bir bakis kanimca geleneksel bir tepe taklakligi düzeltir ve sorunu ayaklari üzerine oturtur. Bu, yalnizca yöntem ve yöntembilime iliskin bir tartisma degildir. En öncü komünist hareket ve mevcut en devrimci Marksist örgüt olarak partimizin (Iran komünist Partisi'nin) edimlerine iliskin oldukça farkli çikarimlarda bulunmaya da yol açar.

Isçi komünizmi tartismasinda sinif mücadelesine iliskin baska bir yorum sunacagim. Bu yorum belli ölçülerde IKP'nin yayinlari ve edebiyatinda görünmektedir. Bu [yorum] kurama baska bir bakisi içermektedir. Isçi komünizminin partiye, toplumsal karakterine, görevlerine, örgüsüne, yapisina ve çalisma biçimine bakisi baskadir. Komünist hareketin tarihine, genel olarak solun tarihine ve isçi hareketi tarihine baska türlü bakmaktadir. Komünist devrim ve bir sistem olarak sosyalizmi kavramlastirmasi farklidir. Komünist partilerin önüne farkli pratik öncelikler koymaktadir. Gerçekten var olan pratikler ve partilerin sözde veya gerçekte çizdiginden oldukça farkli bir ufuk, perspektif ve gelecek tasarlayip çagdas komünizme sunmaktadir. Son olarak bu tartismanin temsil ettigi ivedilik, önem ve zindelik duygusu günümüz solunun yakasina yapisan ölgünlük ve solgunlukla karsitlik içindedir.

Bu bölümde söylediklerimin özeti söyledir: Isçi komünizmi her komünistin temel olarak sormasi ve yanitlayabilmesi gerektigi sorularin karsiligidir. Ben soru sorma hareketinin yandasi degilim, karsilik verebilme hareketinin yandasiyim ve kanimca bu [-isçi komünizmi-] karsiliktir. Isçi komünizmi bu sorunun siyasal, kuramsal ve pratik boyutlarindaki çok yönlü yanitidir. [Isçi komünizmi] bir seylerin kuramsal düzeltilmesi degildir, bir yönelim degildir, ayri bir yorum ve ayri bir çalisma yöntemidir. Isçi komünizmi, örnegin bizim partimizi de doguran toplumun evriminin devaminda ve çagdas dünyanin sinif mücadelesinin sürecinde ortaya çikar ve olusur, özel olarak Iran'da ise devrimci solun ve isçi hareketinin gelismesinin devaminda, o sürecin sonunda belirir. Vakti geldiginden kaçinilmaz olarak ortaya atilmaktadir. Bizim geçmekte oldugumuz evrim halkarindan biridir. Parti'nin kurulusu, popülizmin elestirilmesi vb. gibi. Isçi komünizmi ayni yönde yeni bir basamaktir. Son olarak isçi komünizmi belirli bir durus, belirli bir bakis ve belirli bir faaliyet için komünistlere yönelik belirli bir çagridir.

Konusmamin ikinci bölümünde isçi komünizmini olumlu biçimde açiklayacagim. Toplumsal bir gerçeklik olarak, siyasal bir kuram olarak, bakislar ve degerlendirmelerin bir kümesi olarak, belirli bir güç olarak isçi komünizminden söz edecegim.

Isçi komünizmi nedir?

Konusmamin ilk bölümünde isçi komünizminin hangi özgül kosullarda ortaya çiktigini, niye ve nasil ortaya çiktigini açiklamaya çalistim. Simdiyse isçi komünizmi konusunda olumlu bir tartisma sunmak istiyorum. "Isçi komünizmi nedir?" sorusunu yanitlamak istiyorum. [Isçi komünizmi] farkli düzeylerde anlasilan bir terimdir. Kanimca bu terim bir sorunlar ve görüngüler kümesiyle iliskidir ve bu kümeyi içermektedir.

Her seyden önce isçi komünizmi, tipki burjuva liberalizmi gibi, toplumsal bir gerçekliktir. Nasil ki burjuva liberalizmi toplumda fiilen varolan bir hareketse isçi komünizmi de toplumda fiilen varolan nesnel bir harekettir. Nasil ki burjuva demokrasisi nesnel toplumsal bir hareketse veya örnegin burjuva hümanizmi ya da burjuva liberalizmi etkinliklerini ve varoluslarinin farkli yönlerini her ülkede imleyebildigimiz nesnel toplumsal hareketler iseler isçi komünizmi de öyle bir görüngüdür. Toplumsaldir, nesneldir, partiler ve örgütlerle zaman zaman iliskiliyse de onlarin disinda vardir. Bu yüzden isçi komünizminin bir anlami isçi-komünist hareketi veya isçi komünizminin toplumsal hareketidir. Isçi komünizmi olarak nitelendirilebilen belirli toplumsal çekismedir. Bu isçi komünizmi, nesnel bir görüngü olarak, tarihsel bir görüngü ve gerçekliktir, sürekli hareket halinde olmustur, maddidir ve kendi tarihine sahiptir, kendi tarihsel ugraklari, olaylari ve kisilkileri bulunmaktadir.

Bunun yani sira isçi komünizmi bir düsünce sistemidir. Genel, kapsamli bir düsünce sistemidir (bu düzeyini de ele alacagim, toplumsal, kapsamli bir düsünce sisteminin degerlendirmesi gereken konulara iliskin görüslerini ve kuramsal temellerini degerlendirecegim).

Isçi komünizmi ayrica gerçekte varolan sosyalizmin bir elestirisi ve çagdas sosyalizmin tarihsel bir degerlendirmesidir. Bundan dolayi kuramsal-elestirel bir harekettir.

Isçi komünizmi ayrica sosyalizm ve sinif savasiminin özsel sorunlarina iliskin bir dizi belirli degerlendirmeler dizisidir.

Isçi komünizmi bir eylem, siyasal eylem yönergesidir. Bütün toplumsal, siyasal düsünsel görüsler gibi biri dizi siyasal eylemler yönergesidir ve bu kapasitede tanimlanabilir.

Isçi komünizmi ayrica komünizm için farkli bir parti gelecegi düsünen bir parti hareketidir. Isçi komünizmi bu bakis açilari, programlar ve siyasetler temelinde komünist partiler kurma hareketidir.

Son olarak isçi komünizmi Iran komünist Partisi'ne yönelik belirli bir çagridir. Belirli bir bakis açisi ve belirli faaliyet yöntemleri edinmesine yönelik bir çagridir.

Isçi komünizminden söz ederken salt kuramsal bir bakis açisini veya edinilmeleri gereken belirli bir dizi faaliyet yöntemlerini vs.den degil bütün bu kümeyi göz önünde bulunduruyorum. Komünizm toplumsal bir gerçeklikten, kuramsal bir bakis açisi vs.den olusan bir kümedir. Nasil ki komünizmi "isçi" öneki olmaksizin öyle anliyorsak, nasil ki komünizm tüm bunlarsa isçi komünizmi de sözünü ettigim bütün bu boyutlara sahiptir. Tartismamin devaminda açik biçimde isçi komünizmi kavramini komünizm kavrami yerine kullandigimi da açiklayacagim. Bugünkü tartismamda isçi komünizmini tanimlarken saydigim tüm bu boyutlari ele alacagim.

Toplumsal bir gerçeklik olarak isçi komünizmi

Toplumsal bir gerçeklik olarak isçi komünizmi nedir? Bana göre isçi komünizmi isçinin kapitaliste karsi direnisinin yansimasidir. Kapitalist toplum birkaç yüz yil önce ortaya çikti, bu toplumun içinde, onunla birlikte yeni bir isçi sinifi, proletarya, ortaya çikti ve bu sinif sermayeyle sürekli çekisme halindedir. Bu sürekli, rutin çekisme isçi sinifi içinde varolan duruma alternatifler sunan hareketleri ve bu gündelik çekismenin ülkülerinin ötesinde ülküler sunan egilimleri dogruruyor, isçi komünizmi bu hareketlerden biridir. Isçilerin komünizmi[dir]. Bu hareket vardir, süreklidir. Sermaye ve kapitalizmin niteliginden kaynaklanmaktadir, toplumsal bir kesim olarak isçi sinifindan türemektedir ve salt bir dizi inanci degil belirli bir hareketi imlemektedir, bir çekismeyi, toplumda sürmekte olan bir savasimi göstermektedir.

Isçi komünizminin ortaya çikis zemini iki yüz yildan daha eski olan ve Marx'in Manifesto'da ona göndermede bulunarak söze basladigi (buna daha sonra dönecegim) isçi sinifinin sosyalizmidir. Toplumsal bir gerçeklik olarak isçi komünizmi sinif içinde sermayeye karsi olusan bilinçli harekettir. Bu mücadelenin kendi ugraklari ve dönüm noktalari bulunmaktadir. Bu isçi komünizminin birçok ugragi komünist hareketin ugraklariyla örtüsmektedir. Birinci Enternasyonal kesinlikle bu hareketin ugraklarindan biri ve bu harekete ait bir olgudur. Ekim Devrimi kuskusuz bu egilimin ugraklarindan ve hareketlerinden biridir. Ancak isçi komünizmi yalnizca bu ve böyle gerçekler ve gelismelerle sinirlanmaz. Dedigim gibi isçi komünizmi çagdas toplumun sürekli, kaçinilmaz bir hareketidir. Ben Ingiliz maden isçilerinin bir yillik grevini de bu gelenegin içine yerlestiriyorum. Hareketleri dile getirdigi sloganlar ve sundugu inançlarla disaridan yargilamayi ögrenen kisi için madencilerin grevi komünizmle hiçbir ilgisi bulunmayabilir. Ancak isçi sinifinin toplumsal hareketi kesinlikle madencilerin grevini kendisinin bir parçasi sayar. Madenci issiz birakilip kendi çalistigi maden çivarindan buraya oraya saçilan kömür parçalarini toplamak zorunda kaldiginda ve polis gelip bunu önlemek istediginde bence Komünist Manifesto'nun yinelenmesinden baska bir sey olmayan su cümleyi söylüyor: "Ben bu kömürlerin parasini kusaklar boyu kendi ve babamin kaniyla ödedim. Bunlar benim." Bu isçi komünizmidir. Bu, Marksizm'in isçi sinifi içinde icat ettigi bir inanç degildir, Marksizm'in uydurdugu revizyonizmin ise elinden alabilecegi bir bakis degildir. Isçi sinifi direnise geçtiginde, sermayeyle karsi karsiya geldiginde, dünyanin neresinde olursa olsun bu hareketi içermektedir, bu yargiyi ve bu cümleyi yinelemektedir: "Bunlar bizim, bunlari biz ürettik." Bu yargi burjuva mülkiyetine karsidir. Bu anlamda isçi komünizminin kendi ugraklari bulunmaktadir. Bir hareket olarak araliksizdir. Ancak isçi komünizmi yalnizca sürmekte olan bu direnisin, kapitalizme karsi bu direncin ve "kendiliginden" hareketin tarihi degil toplumun sosyalist ve komünist elestirisinin de tarihidir. Sosyalizm ve komünizm bilinçli düsünce, elestiri ve dünyaya bakis biçiminde ancak bu hareketin içinde anlasilabilir. Sosyalist düsünürler, sosyalist ve komünist partiler bu tarihin bir parçasi olarak yükselirler. Bunlara daha sonra dönecegim. Ancak tartismanin bu düzeyinde yalnizca isçi komünizminin temel toplumsal dayanaklarina göndermede bulunmak istiyorum. Isçi sinifinin hareketinin içinde burjuvazi sorgulandiginda, sömürü ve burjuva mülkiyetinin mesruiyeti sorgulandiginda ve alternatifi önerildiginde, direnildiginde ve bu direnis sosyalist, sinifsal açidan gerçeklestiginde; iste bu nesnel bir görüngü olarak isçi komünizminin varolusu ve ortaya çikisinin sürekli, araliksiz temelidir.

Isçi komünizmi sinif mücadelesinin nesnelliginden dolayi nesnel bir olgudur. Devrimci komünizm ve sosyalizm bayragi ve sözcülügünün isçi sinifindan varsil siniflara tasinmasinin olumsuzluklarindan biri sinifsal savasimin anlaminin da burjuvazinin, burjuva aydin ve düsünürün konumuna göre degismesidir. Ben IKP Üçüncü Kongresi'nde(1) de buna degindim. Sinif savasimi sürekli, araliksiz bir mücadeledir. Marx, sömürü olan yerde sömürüye karsi direnis de mevcuttur der. Sinif savasimi tarihin lokomotifidir der. Tarihin lokomotifi tarihi sürekli ileriye götüren seydir. Sinif savasimi araliksizdir. Gerçek tarih bu sinif savasiminin tarihidir. Bu, tarihin en önemli konusudur. Birçoklari sürekli bir sinif savasimi oldugunu kabul etmiyor. Ulusal mücadele var diyorlar, irk mücadelesi, siyasal ve kültürel vs. mücadeleler var diyorlar. Ancak Marx'in bütün tartismasi bütün bunlarin arkasinda toplumun o dönemindeki ve üretim biçimindeki siniflari arasinda temel bir çekisme bulundugudur. Tarih tarihin yasalligindan baska bir sey degildir. Bir Marksist tarihten söz ederken tarihin yasalligindan, dinamizminden söz etmektedir. Tarihi açiklamak istediginizde toplumun niçin degistigini, bu olaylarin niye gerçeklestigini, toplumun bir biçimden baska bir biçime niçin büründügünü de açiklamaniz gerekir. Bütün bunlarin altinda sinif mücadelesi yatiyor. Öyleyse sinif savasimini görmek için yalnizca alanlara çikip sloganlari ve bayraklariyla isçileri görmenize gerek yok. Sinif savasimini burjuvazideki yansimasinda görebilirsiniz. Bu örnegi Kongre'de de vermistim: Bütün dünyada burjuvazi öncelikle kendi talepleri bulunan bir isçi sinifini karsilamaya hazirlaniyor, daha baslamamis ekonomik bir mücadelenin yeni halkalarina verecegi yanitlarini önceden hazirliyor. Nehru, bagimsizliktan konusulan Baglantisiz Ülkeler'in ilk konferanslarindan birinde söyle diyor: "Bu kadar tartmaksizin bagimsizlik diye tutturmayin, ülkenizi elinize verirler sonra siz gidip bagimsizligin ertesinde ekmek, konut, saglik isteyen isçinin yanitini vermek zorunda kalirsiniz." Biz Nehru gibi birinin uyarisinda sinif savasiminin yansimasini görüyoruz. Nehru -kaç tane fabrikasi bulundugu, proletaryasinin kaç kisi oldugu belirsiz- bagimsizligini yeni kazanmis bir ülkenin burjuvazisine er geç karsilasacagi bir nesnellik konusunda uyarida bulunmaktadir. Ülkeniz sizin elinize geçtiginde sürekli bir ugrasi olarak sinif savasimini yanitlamalisiniz diyor. O bu çatismanin bir gerçeklik oldugunu, fabrika olan veya fabrika kurulacak yerde isçinin önünde sonunda gelip taleplerini ortaya atacagini anliyor.

Bu sinif savasimi ve toplumu dönüstüren gerçek güç olan bu çekisme temelinde düsünceler, siyasetler ve partiler olusur ve yazgilari belirlenir. Isçi sinifi içindeki komünist egilim bu nesnel, maddi çekisme temelinde ortaya çikar ve islev görür. Bu söz iki yüz yil öncesi için, makina kiran Jack dönemi için biraz asiri görünse de artik öyle degildir. Marx'in kitaplarinin yüz binlercesinin çesitli ülkelerde dagitildigi yüz otuz, yüz kirk yildan sonra, herkesin sosyalizm ve komünizmin adini duydugu dönemde, her ülkenin isçi sinifinin bulundugu ve belirli talepleri oldugu konusunda kesin güvence verilebilirken isçi sinifi içinde de komünist egilim mevcuttur. Birileri bunlar pro-Rus veya pro-Çin vs. komünistlerdir diyebilir. Ancak isçinin pro-Rus veya pro-Çin olmasinin nedeni isçinin temelde sosyalist olmasindan ve bunlari sosyalizmin bayraklari ve kutuplari olarak kabul ettiginden kaynaklaniyor. Çin veya Sovyetler Birligi bu egilimi isçi sinifi içinde icat etmiyor, onu kendine yönlendirmeye çalisiyor. [Sözü edilen] sosyalist egilim sosyalizmin iki yüz yili askin nesnel varligi, sosyalist devrim ve hareketlerin varligi temelinde ortaya çikmistir ve sosyalizmin sözümona skolastik kutuplari bu baglamda çalismaktadirlar. Ancak isçi sinifi içindeki komünist egilim kendi ayaklari üzerinde durmaktadir, temelleri Çin veya Sovyetler Birligi'nin çagrisi degil üzerinde durdugu sinif mücadelesidir. Son çözümlemede ayak bastiginiz bütün kapitalist ülkelerde belli ölçülerde direnen ve itiraz eden, kapitalistlere karsi belli bir hareketliligi olan bir isçi sinifinin bulundugu konusunda güvence verilebilir. Bu isçiler arasinda sosyalist yönelimlerin bulunabileceginden de kesinlikle kusku duymamak gerekir. Yirminci Yüzyil'in sonunda bu sosyalist yönelimleri arastirdiginizda Lasal'in degil Marx'in yapitlariyla karsilasacaginiz konusunda ben güvence veriyorum. Isçi komünist egilimi nesnel bir gerçekliktir. Sinif içinde faaliyet eden bütün partilerin disinda, onlara öncel bir gerçekliktir.

Sinif içindeki bu sosyalizm toplumun yapisal degisiminin yansimasidir. Kapitalist öncesi toplumun kapitalizme dönüsmesi ve kapitalizme karsi antitezinin de zorunlu olarak ortaya çikisinin, dönüsmesinin temellerinin belirisinin [yansimasidir]. Marx'in Manifesto'daki bütün tartismasi kapitalizmin ortaya çikisiyla sosyalizmin maddi, nesnel temeli olan, sosyalizm bayragini elinde tutan, sosyalizm isteyen, kapitalizmin yikilmasini isteyen ve kapitalizmin üzerinde yükseldigi temelleri -üretim araçlarnin özel mülkiyetini- yikmak için çabalayan yeni bir proletaryanin olustugudur. Bu anlamda sosyalizm kapitalizm kadar gerçek ve nesneldir. Bu sosyalist hareket en az kapitalizm kadar ciddi ve gerçektir. Bence bu hareket ve bu sinif savasimi çagdas tarihin temelidir. Bir parti kurup basariya ulasmak isteyen kisi bu mücadeledeki yerini bulmalidir. Bir siyasal parti bir yerde büyüyorsa bu mücadelenin bazi sorularini yanitlayabildigindendir. Ben Kürdistan'da Komala'nin Altinci Kongresi'nden(2) önce (Kongre'nin bildirgelerinde de yer alan) su tartismayi sunmustum(3): Komala'nin büyümesinin nedeni bizim uzgörümüzden çok nesnel olarak güçlenmkte olan bir sinifin örgütü olmasidir. Nesnel olarak güçlenmekte olan bir sinifin yaninda durdugundandir. Bu yüzden büyüyor ve bu yüzden Demokrat Parti'nin bize karsi etkinligi zayifliyor. Bunu anladigimizda artik bu süreci bilinçli biçimde ilerletmeliyiz. Komala gibi bir örgütün güç kaynagini sinifta, bu sinifin yogun, örgütlü oldugu yerlerde ve sinifin direnis biçimlerinde aramak gerekir. Komala'nin güç kaynagini baska yerde arayanlar yollarini sasirmislardir. Çagdas tarihi tanimamislardir, bu tarihi etkileyip partisini ilerletebilmek için çagdas tarihin dinamizmini taniyamamislardir.

Bu konuya tartismanin sonunda dönmem gerekecektir. Burada isçi komünizmi çagdas tarihte sahne önünde br harekettir sözüne iliskin daha nesnel bir imgeniz olmasini saglamak istedim. [Isçi komünizmi] benim arkeologlar veya baska arastirmacilar yardimiyla bilimsel yollardan kanitlamam gereken bir sey degildir. Bu görüngü her gün burjuvazinin ne yaptigina, üretim ve siyasette ne yaptigina, hangi ideolojiyi yayginlastirdigina, hangi ahlaki kendi içinde güçlendirdigine, dine ne kadar yol verdigine, liberalizme ne kadar alan tanidigina vs.ye damgasini basmaktadir. Burjuva sinifin bütün hareket ve eylemleri sosyalizmden konusan bir sinifin karsisinda durmasindan etkilenmektedir. Çagdas toplumun özü budur. Gidip burjuva özgür gazetelerin altinda ne yattigina bakin: Anti-komünizm, komünizm, sosyalizm, Marx ve isçi sinifina karsi düsmanlik. Bu, [günümüz] toplumunun kültürel ve üstyapisal kurumlarinin, yönetim biçimlerinin temlidir. Bu ülkelerde demokrasi veya diktatörlüklerin [is basinda] olmasinin nedeni de budur. Bütün hikaye bu. Temel hikaye bu ve isçi komünizmi egilimi iste bu temel hikayede -isçi sinifinin burjuvaziyle karsilasmasinda- belirleyici, canli bir konuma sahiptir.

Sonunda Marksizm'in bu egilimin kendi bilincine varmasindan baka bir sey olmadigi noktasina variyoruz. Engels Komünist Manifesto'nun önsözünde sunlari diyor "Niçin komünist manifesto adini seçtiniz diye soruyorlar. Niçin sosyalist manifesto adini seçmediniz?" Söyle karsilik veriyor Engels: O dönemde sosyalizm belirli bir seydi, temsilcileri bulunuyordu, burjuva toplumunu islah etmek isteyen o saygin hareketti, tam da kapitalizm is basida kalabilsin diye asagi siniflarin durumunu iyilstirmek istiyordu. Bunlara karsi ise isçiler duruyordu. Bunlar kaba saba biçimde burjuva mülkiyetine karsi duran bir çesit sosyalizm getirmislerdi (sahsiyetlerini aniyor sonra, Almanya'da Weitling, Fransa'da Cabet vb.). Biz söylediklerimize baktigimizda bu hareketin adini almamiz gerektigini gördük. Bu bildirgenin adi yalnizca komünist olabilir. Bunlar kendilerine komünist diyorlardi, bu yüzden biz de bu bakis, kuram ve perspektifin bütününü komünizm olarak adlandirdik. Bir baska deyisle Marksizm temelde kendini bu toplumsal egilimin özbilinci ve ifadesinin en üst biçimi olarak tanitiyor. Bildirdigi manifesto bunlarin manifestosudur diyor. Fiilen mevcut olan bu toplumsal egilimin manifestosudur. Marksizm'le birlikte artk bu hareket güçlü kuramsal bir temele kavusmus durumdadir. Engels Manifesto'nun yayimlanmasi ugraginda sosyalizm hiç olmazsa Avrupa Kitasi'nda saygindi diyor oysa komünizm için durum bunun tam tersineydi. Okumus burjvalar sinifinin sosyalizmi karsisnda isçilerin komünizmi vardi. Komünizm isçi sinifinin toplumun radikal yeniden yapilandirilmasni talep eden, siyasal devrim yeterli degil, toplumsal bir devrim gerçeklestirilmelidir diyen kesiminin sözüydü. Bu kesim kendini komünist olarak adlandiriyordu ve komünist toplumsal devrimi ülküsünü ortaya atiyordu. Marksizm bu temelde konsuyor. Bu yüzden bu bildirgenin adi Komünist Manifesto'dur. Çünkü burjuva sosyalizminin adi olan sosyalizmle arasindaki sinirlarni çizebilmeli ve komünist olarak, isçi sosyalizminin savuncusu olarak kendini belirginlestirmeliydi.

O dönemde komünistler isçilerdi. Günümüzde, Manifesto'nun yayimlanmasindan yaklasik yüz kirk yil sonra gerçekte varolan komünizm artik isçilerin özgüllügü degildir, Marx'in kendi döneminde sözünü ettigi sosyalizm gibi burjuvalara aittir. Bu yüzden biz "isçi" sözcügünü ekleyip "isçi komünizmi" diyoruz, böylece Manifesto'da Engels'in sözünü ettigi toplumsal konuma dönemk istiyoruz. Eger Komünist Manifesto'yu yeniden yayimlamak istesem adini Isçi Komünizmi Manifestosu koyarim. Ancak daha sonra bunun yüz otuz yil önceki isçi komünizmi manifestosu oldugunu, günümüz isçi komünizminin günümüz dünyasinin yeni bir yorumun gereksinimi oldugunu ve günümüz dünyasi için çalisma yöntemi belirlemesi gerektigini açiklayacagim.

Marksist düsünce sisteminin temelleri ve çerçevesi

Her ne olursa olsun söz konusu tartisma beni bu soruya yöneltiyor: Bir bakis açisi, bir görüs ve düsünsel bir sistem olarak isçi komünizmi nedir? Buraya kadar sorunun yanitini zaten vermis oldugumu düsünüyorum: Isçi komünizmi Marksizm'dir. Düsünsel bir sistem olarak bütünsel ve kapsayicidir, çünkü Marksizm ile aynidir ve Marksizm de bütünsel ve kapsayicidir. Bu anlamda isçi komünizmi yönelimi, isçi komünizmi bakisi, kuramsal açidan Marksist ortdokslukta ayak diretiyor. Benim burada ekleyecegim tek sey isçi komünizminin bu Marksizm'i 20. Yüzyil'in sonunda uygulamaya çabalamasidir. [Isçi komünizmi] toplumdaki nesnel degisimlere bakiyor, sosyalist harekete bakiyor, bunlari kendi sistemi içinde irdeleyip yanitliyor. Yanitlamak zorundadir da. Bu, proleter olmayan, isçi olmayan sosyalizmlerden ayri olarak ortaya attigimiz isçi komünizmidir. Isçi komünizminin düsünsel aygiti Marksizm'dir, kendi zamansal kesisiminde, 20. Yüzyil'in sonundaki Marksizm'dir. Bayragini Komünist Manfesto'nun yükselttigi Marksizm'dir.

Bunu söyledigimde bazilari Iran Devrimci Marksist hareketi de ayni seyi dile getiriyordu diyebilir: Marksizm'in dogrulugu ve ilkeselliginin vurgulanmasi. Bu soruyu yanitlayabilmek için kendimi Marksizm, isçi komünizmi ve isçi komünizminin ekonomi ve felsefe konusundaki yorumlari konusunda bazi açiklamalar yapmakla yükümlü görüyorum. Bu hareketin, isçi komünizminin, Marx'i tanitmak istedigi biçimde burada Marx'i sunabilmek ve ayni zamanda bu Marksizm'in isçi komünizmi hareketinin kurami oldugunu gösterebilmek için Marx'in sosyalizm kurami ve sosyalizm konusundaki yorumlarina iliskin bazi noktalara deginmek zorundayim.

Burada, örnegin, Marksist felsefeden konustugumda genel olarak Marksist felsefe hakkinda bir seminer sunmus olmak istemiyorum. Eregim Marksist felsefenin, Marx'in siyasal ekonomi elestirisinin, Marx'in siyaset kuraminin, sosyalizm yorumunun sinifsal özünü açiklamaktir. Bu kuramin niçin sonuçta toplumsal bir varlik ve öge olan isçi sinifinin kurami oldugunu, bunun tersinin olmadigini göstermek istiyorum. Marksizm yalnizca isçi sinifina yarayan bir kuramdir. Bir kuram olarak Marksist kuramin olumlu temellerinin belirli toplumsal-sinifsal bir varolusun, es deyisiyle isçi sinifinin varligi ve pratigi oldugunu göstermek istiyorum.

Marksist felsefe konusunda birkaç noktayla baslamak istiyorum. Hepimiz Marksizm'in materyalizm oldugunu biliyor ve yineliyoruz. Bu, maddenin düsünceye ve nesnel dünyanin zihinsel dünyaya önceligi vs. anlamina gelmektedir. Ayrica hepimiz Marx'in yalnizca bunu söylemedigini, bu materyalizmin basina bir de diyalektik sözünü ekledigimizi, kendimizi diyalektik olmayan baska materyalistlerden ayirdigimizi da biliyoruz. Marx'in kendisinden önce ve kendi dönemindeki materyalizme elestirisinin ekseni olan bu diyalektigin özü nedir?

Marx bu konuyu Feuerbach elestirisinde açikliga kavusturuyor. Ben bu elestirinin belirli iki (Marx'in elestirisi oldukça kapsamli ve bütünseldir) yönüne deginmek istiyorum. Marx'tan önceki materyalizm için nesnel dünya önceldir. Bir nesnellik vardir ve insanin öznelligi (zihni) bilinç olarak, insani bilinç olarak bunun karsisinda yer alir ve onu yansitir. Marx'in bu materyalizmle ilk anlasmazligi bu ifadenin dogru olmadigi konusundadir(4). "Öznellik" nesnel dünyayi yansitmakla kalmaz onu degistirir. Böylece denklemin bu tarafi da nesnel temelde nedir, niçin oldugu gibidir sorusuyla iliski içinde etkin bir ögeye dönüsür. Nesnel, öznelligin karsisinda bir ayna gibi yer alacagi öncel, önsel bir veri degildir. Bu öznel öge degisimin etkin ögesidir. Bu yüzden Marx pratik kavramini ortaya atiyor. Marx falanca yerin üzüm baglari sizin için insanlarin zihninin yansittigi bir nesnelliktir diyor. Ama kendi gününde bu baglar belirli insanlarin çalismasinin ürünü olarak ortaya çikmistir(5). Nesnelligini algiladigimiz her sey etkin, bilinçli öge tarafindan gerçeklestirilen bir degisim sürecinin ürünüdür. Bu yüzden Marksizm'i ve Marx'in materyalizmini kendisinden önceki materyalizmlerden ayiran ilk sey pratik kavramidir. Marx Alman Ideolojisi'nde Feuerbach elestirisinde bir yerde komünizm ve "pratik materyalizm"i esanlamli olarak kullaniyor, "biz komünistler, es deyisiyle pratik materyalistler"den söz ediyor(6).

Bu yüzden ilk kavram pratik kavramidir. Marx'in Feuerbach'la tartismasinin baslangiç noktasi pratik kavrami ve gerçeklik ile pratik arasindaki iliski konusundadir. Bir seyin gerçek olup olmadigi kendinde belirlenmez(7). Konuya iliskin pratikle gerçekligini kanitlamak gerekir. Kanitlama pratik bir sorundur. Pratik ilk ayrim noktasidir. Pek iyi ama pratik nedir? Bu özellikle bizim tartismamizla baglantili olan bir sorudur.

Marx'in Feuerbach'la ikinci anlasmazligi Insan konusundadir. Insanin pratigiyle nesnel dünyayi dönüstürdügünü kabul ettik. Ancak soru su: Bu insan nedir? Marx'in Feuerbach'la anlasmazligi sudur: Marx, Feuerbach için insan soyut, dogal ve içgüdüsel bir görüngüdür diyor, oysa insan toplumsal bir görüngüdür. Feuerbach insanin özüne variyor(8). Feuerbach'in felsefesinde sözü edilen nesnel dünya karsisinda onu yansitan insan yer aliyor, bu insanin da örnek bir tanimini vermek gereklidir. Insani kendi özüyle açiklamak gerekir(9). Mekanik materyalizm bunu yapmak zorundadir, görüngüleri özleriyle açiklamaya girisir. Marx bunu yapmaz. Marx insanin bu özü kendi disindaki bir durumun sonucudur diyor(10). Marx, Feuerbach'in dogal, özsel insani karsisinda toplumsal insani çikariyor. Insan basindan geçen toplumsal iliskilerin kesisim noktasindan baska bir sey degildir diyor. Bu görüngü nesnel dünyanin karsisinda yer aliyor ve bu dünya onu etkiliyor. Marx için insan toplumsal bir kavramdir, toplumun ürünüdür, her ugrakta o insani etkileyen toplumsal iliskilerin (gidisin) bileskesidir. Feuerbach'in deyisiyle nesnel dünyayi yansitan insan Feuerbach için belirli duyulari, belirli içgüdüleri ve kendi disindaki dünya konusunda belirli duyarliliklari olan biyolojik bir varliktir. Ancak Marx için insan çagdasi oldugu toplumun yogunlasmasi ve içinde yer aldigi toplumsal konumun ürünüdür. Bu noktada toplum kavrami Marx'in yorumuna katiliyor. Toplum basindan beri Marksizm'in insan taniminda bulunuyor. Önce insanla baslayip sonra toplum, üretim biçimi vs.den konusuyor degiliz. Marx'in çözümlemesinde insana öncel olarak toplum insan kavraminin tanimina ta bastan katiliyor. Ancak bu tartismanin tümü degil. Bir sonraki adimda Marx toplumu nasil tanimliyor diye sormak gerekir. Alman Ideolojisi'ne gidip Marx'in toplumu nasil tanimladigina bakmaliyiz. Marx için toplum -burjuva siyaset bilimi derslerinin öne sürdügü gibi "birlikte cadde yapmaya, birbirlerinin haklarina saygi göstermeye, isbölümü yapmaya karar veren insanlar toplulugunun sözlesmesi"- yan yana yasamaya ve çalismaya karar vermis bireylerin dogrusal bir toplami degildir. Alman Ideolojisi'nde Marx toplum var olmazdan önce insanlar yasamali ve kendilerini yeniden üretebilmelidir diyor(11). Marx sorunu ivedilikle üretim ve yeniden-üretimle iliskilendiriyor(12). Bu yüzden temeli üretim olan toplumun ana dayanaklarindan söz ediyor. Bu yüzden insan toplumsal özelliklere sahiptir dedigimizde hemencecik, bu toplumsal özelligin arkasinda o belli insanin çagdasi oldugu önemli ve belirleyici üretim iliskilerinin yer aldigi anlasiliyor. Dolayisiyla Marx için toplumun toplumbilimsel bir anlami yoktur. [Marx için toplum] dolayimsiz olarak altyapisinda üretimsel ve ekonomik bir anlama kavusur. Marx altyapi ve üstyapi arasindaki iliskiyi de açikliyor (ne var ki sözcügün özel anlaminda bu konu buradaki tartismamizla ilgili degildir).

Ne var ki henüz sorunu bütünüyle açiklamis degiliz. Üretim bize neyi anlatiyor? Iste bu noktada sinif kavrami toplumun her ugraktaki üretimsel sürecinin ayrilmaz ögesi olarak insan tanimina katiliyor. Bu yüzden Marksist felsefede baslangiç, algi ve kavramanin baslangici bile, kisinin gerçegin ne oldugunu anlayabilmesinin baslangici, felsefeden konusabilmeye baslamanin bile veya bir felsefeye sahip olabilmenin baslangici siniftir(13). Marksist kuramda sinif kavrayistan da önce sisteme katiliyor. Sinif Marksist felsefenin basindan beri vardir. Sinif insanlarin sonradan içinde yer alip siniflandirilacaklari bir kategori, bir siniflandirma degildir. Burjuva toplumbilimi için böyledir, [burjuva toplumbilimi] soyut insanlardan baslar, daha sonra insanlarin ve bireylerin çizgisel toplamiyla topluma varir, oradan da insanlari siniflandirarak sinif ve toplumsal siniflar kavramlarina ulasir. Marx için sinif kavramini ise katmadiginizda felsefesi çevresindeki dünyayi açiklamak için hemen basta tökezler. Felsefesi tökezler zira insanin toplumsal iliskilerinin ürünü oldugunu iddia etmektedir, bu toplumsal iliskilerin sinifsal oldugunu ileri sürmektedir. Bu toplumsal ve sinifsal iliskilerin ürünü insan, toplumsal nesnelligin karsisina konuldugunda pratiginin, gerçekliginin vs. ne oldugu görülür. Marx'in insan kavrayisinda sinif mevcuttur. Marx'in pratik kavrayisinda, materyalizm kavrayisinda sinif hep mevcuttur.

Ya siyasal ekonomi alani? Marx'in kapitalist topluma yönelttigi bir elestirisi mevcut. Marx'in Kapital'i ve öteki ekonomi kitaplari ekonomi egitimi degildir. Kendi disindaki dünyanin elestirisidir. O toplumun iktisadiyatinin elestirisidir. Marx açisindan söz konusu toplumun temelleri, toplumun ortaya çikmasinin kosulu sayilan toplumun üretimsel temellerinin elestirisidir. Marx'in kapitalist siyasal ekonomiye yönelttigi elestiri nedir? Baktigimizda yine bu elestirinin ekseninin sinif kavrami oldugunu görürüz. Marx'in kapitalizme yönelttigi elestirinin temeli arti-deger kurami ve sermaye birikimi kuramidir. Marx sermaye kendisini artiran degerdir diyor. Büyüyen degerdir. Pek iyi ama niçin deger büyüyor? Birikim nasil gerçeklesiyor? Bu "artmis olan" deger nereden geliyor? Bu konuyu çözümlediginde Marx derhal is gücünün alim satimina variyor. Is gücü adinda bir metaya, kapitalist toplumda is gücünü satan isçi adinda bir görüngüye variyor. Bu yüzden isçi Marx'in siyasal ekonomiyi elestirisiyle isin içine giriyor. Arti-deger kurami isçi kavrami olmaksizin anlamsizdir. Marx'in ekonomik elestirisinin ekseni isçi sinifidir. Isçi sinifi is gücünü satmak zorunda olan toplumsal bir siniftir, halk kitlesinin bir kismi, toplumun bir kesimidir. Marx bu sinifi nesnel olarak tanimliyor. Bazilari Marx'in isçi sinifi taniminin belirsiz oldugunu iddia ediyorlar. Ücret alan herkes, örnegin polisler ve papazlar da mi isçi? Isin püf noktasi surada: Marx basindan itibaren ekonomi alanini toplumsal siniflarin belirlendikleri bir alan olarak tanimlamaktadir. Marx için herhangi bir is karsiliginda ücret alan kisi degil ister taksit halinde, ister aylik veya gündelik biçimde ekonomi alaninda ücret alan kisi isçidir. Marx için ekonomi alani siyaset alanindan açik biçimde ayrilabilmektedir. Kapital'de bunlar açikça görülebilir. Marx'i ekonomiden siyasete ve toplumun iktisadi olmayan üstyapisina tasiyan halkalarin hepsi tartismalarinda açikça bellidir. Isbölümünden basliyor, sonra mülkiyeti açikliyor vs.

Isçi, özellikle de proletarya, tanimlanmis nesnel bir kavramdir. Engels'in Komünizmin Ilkeleri'nin 17 sorusundan 11'i nesnel bir görüngü olarak bu olgunun açiklanmasina yöneliktir. Proletarya hangi özgül biçimlerde düsünen kisidir denmiyor, hangi belirli nesnel ekonomik konumda yer alan kisidir deniyor. Bu nesnel konum da anlasilabilirdir.

Marx'in siyasal mücadele alanina, es deyisiyle tarihe bakisinda da yine ayni biçimde sinifin eksendeki konumu görülebilir. Sinif savasimi ve bu savasimin yazgisi Marx'in tarihe ve toplumun gelisim sürecine bakisinin eksenindeki noktadir. Marx'in devlet kavramina ve devletin ortaya çikisina bakisi özünde sinif kavramini tasimaktadir. Devletin ortaya çikmasi artik-ürünün -dogrudan üreticinin yeniden çalisip üretebilmesi için tüketmesi gerekenin fazlasi olan ürünün- orataya çikmasinin sonucudur. Insan toplumu artik-ürüne sahip olmadigi sürece, kisinin yasayip sonra da yeni bir seyler bulmasi için ürettigini oldugu gibi tüketmesi gerektigi durumda devlet de söz konusu degildir. Böyle bir durumda devletin bir islevinden söz edilemez. Devlet bir seyleri birilerinin elinde almak istedikleri döneme aittir. Üretici yok olmaksizin, üretim durmaksizin üretenin elinden çikarilmasi gereken bir artik oldugunda devlet ortaya çikar. Bir baska deyisle tarihsel ölçekte çalisan kitle açisindan üretiminin bir bölümü elinden alindiginda yasamasini saglayan bir seyler kalmalidir. Bir toplulugun üyelerini yok edip ellerindeki almak olanaklidir, ancak süregen bir toplumda devlet artik-ürüne dayanmaktadir. Burjuva toplumunun devleti arti-degere dayanan bir gerçekliktir, dogrudan üreticiler olan isçilerin tüketiminin fazlasinin artik-üretimine dayanmaktadir. Marksist bakista devlet bir sinifin devletidir. Devlet Marksizm'de temelde sinifsal bir görüngü olarak tanimlanmaktadir. Marksist kuramda bu sinifsal savasim son çözümlemede -devlet ve siniflarin bulundugu bir toplumdan siniflar ve toplumun bulunmadigi bir topluma geçisin öncülü olarak- bir isçi sinifi devletiyle sonuçlanir. [Iste bu noktada] Marx isçi sinifi diktatörlügünü ortaya atiyor.

Temeli sinif savasimi olan bu hareketin, bu tarihin eregi ve bu tarihin yönü nedir? Tarihte yasalliktan söz ediliyorsa bu yasallik hangi yöndedir? Bu soru bizi sonraki basliga vardiriyor: Marx ve Marxçi sosyalizm. Bu oldukça ilginç bir konu. Günümüzde nelere sosyalizm dendigine bir bakalim. Marx bu konuda oldukça açik konusuyor. Komünist Manifesto'da ve öteki metinlerde Marx onlarca kez komünistlerin üretim araçlarinin özel mülkiyetini ortadan kaldirilmasiyla belirlendiklerini yaziyor. Komünistlerin ayirici özelligi burjuva mülkiyetini ortadan kaldirmalari, ücretli isi ve ücretli köleligi yok etmeleridir. Es deyisiyle bu sinif savasiminin sonucu, bu sinif savasiminin zafere ulasmasi bir mülkiyet düzeninin ortadan kaldirilmasidir (söylenenler göz önünde tutuldugunda bunun Marx'in felsefi ve toplumsal bakis açisiyla nasil dogrudan baglantili oldugu görülür). Insani böyle bir konuma sürükleyen bu belirli üretim iliskilerini dönüstürmek gerekir. Bundan dolayi Marx'in sözünü ettigi devrim basit bir siyasal devrim degildir, toplumun ekonomik altyapisina el atan, üretimin özel mülkiyetini ve onunla birlikte burjuva ve proleter olmanin özünü ortadan kaldiran bir devrimdir. Marx hiçbir yerde bundan azini söylemis degildir. Komünist devrim için bundan daha küçük bir görev tanimlamamistir. Burjuva sosyalizmi de ekonomik dönüsüm ve gelisim istiyor. Ancak ekonomik durumdaki bu degisimin kesinlikle üretimin burjuva mülkiyetini ve ücretli isi ortadan kaldiracagini tasarlamiyor, bu da yönetsel reformlardan baska bir anlama gelmez. Toplumsal devrimin ekonomik içerigi Marx için oldukça açik biçimde tanimlanmistir, bu da üretim araçlarinin özel mülkiyetinin ve ücretli isçin ortadan kaldirilmasidir. Bu, toplumun bir kesimini varolmak için is gücünü satmak zorunda birakin durumun sona ermesi demektir.

Bu yüzden Marx'in göz önünde tuttugu devrimin ve Marx sosyalizminin özgüllügü düsünüldügünde isçi sinifi kavrami ve isçi sinifinin nesnel varolusu eksende yer alir. Bu sinifin konumu degisime ugrayacaktir. Burada kastettigim degisim gönenç, tüketim vb. konularda degil bu sinifin toplumsal konumudur. Toplum siniflara bölünmemelidir. Yasayabilmek için is gücünü satmak zorunda olan bir sinifin varligina yol açan durum yok edilmelidir. Marx'in sosyalizmi isçi devriminin ürünüdür.

Burada açikça bir isçi elestirisi görüyoruz. Durum, iyiliksever düsünsel bir sistemin, elinde fenerle toplum içinde devrime yarayacak toplumsal bir kesim aradigi ve isçi sinifini buldugu, bastan sosyalizmi istedigi, simdi hangi sinifin bunu sonuca ulastirabildigini ve sosyalizmin yürütme gücü olacagini ögrendigi biçiminde degildir. Tam tersine bu, kuramsal bir dille konusan toplumsal bir harekettir. Toplumsal karsiligini bulan kuram degil bu kuramda konusan isçinin ta kendisidir, Marksizm'in bütün önemi de buradadir: Iyice incelendiginde konusanin isçinin ta kendisi oldugu görülür. [Marksizm] felsefesini varlik nedenini varsaymaksizin açiklayamaz. Marksist kuramda isçi sinifi çözümlemenin hiçbir asamasinda disaridan ithal edilmez, basindan beri zaten mevcuttur, çözümleyenin ta kendisidir. Isler söyle yürümüyor: Kurami ürettik, simdi de en sürekli falanca kesimi belirlememiz gerekiyor, toplumsal siniflarin nerede durduguna bakiyoruz sonra da "iste isçi sinifi, iste en sürekli demokrat!", "iste isçi sinifi, iste en esitlikçi sinif!", "kadin özgürlügü mücadelesinin en sürekli savunucusu!", "iste isçi sinifi iste bilmem hangi sorunun en sürekli yandasi!" demiyoruz. Durum kesinlikle böyle degildir. Konu düsünsel bir okulun göz önünde bulundurmak istedigi toplumsal siniflari bulmasi veya toplum konusunda yargisini bildirmesi degildir, tam tersine bu toplumun belirli bir kesiminin felsefe ve kurama iliskin yargisidir. Toplumun belirli bir kesiminin bütün bunlar ve toplumun gelecegi konusundaki yargisidir. Marksizm'in bütün güzelligi ve önemi burada yatmaktadir. Iste bu yüzden bana göre Komünist Manifesto'yu okumak isteyen kisi önce kitabin adini Isçi-Komünist Manisfesto olarak degistirmelidir. Marx'in tartismasinin hiçbir yerinde sinifin varligi kanitlanmiyor, bastan varsayiliyor. Sinifin çikarlari hiçbir yerde kanitlanmiyor, bastan varsayiliyor. Hiçbir yerde bu çikarlarin hakliligi ve mesruiyeti için uslamlamada bulunulmuyor, bunlar bastan varsayiliyor. Isçi sinifinin özgürlesmesi gerektigi bastan varsayiliyor. Bunun için uslamlamada bulunulmuyor. Burjuva sosyalizmi toplumun varsil ve yoksula bölünmesinin iyi olmadigini söylüyor, buradan da yoksun kesimlere yardim etmeye variyor. Marksizm'de söz konusu olan sey kesinlikle bu degildir. Marksist kuram, Marksist felsefe isçinin sözüdür. Belirli kisiler olarak degil böyle bir toplum istemeyen belirli bir sinif olarak isçi sinifinin sözüdür. Marksizm toplumsal bir sinifin baskaldirisinin dokusu ve içerigidir. Isçi sinifini Marksizm'den çikardigimizda geriye hiçbir sey kalmaz. Isçi sinifini Marksizm'den çikardigimizda Marksizm uygulayicisiz bir kurama, uygulanamaz bir kurama dönüsüyor degildir, isçi kavramini Marksizm'den çikardigimizda geriye hiçbir kuram, hiçbir felsefi açiklama, kendisinden önceki felsefeye hiçbir elestiri, siyasal ekonomiye hiçbir elestiri kalmaz. Uygulanip uygulanamayacak hiçbir sey kalmaz. Isçiyi Marksizm'den çikardiginizda geriye Marksizm kalmaz. Durum burjuvaziyi çikarip yine de liberal kuram ileri sürmek istemeye benzer. Nasil ki liberalizmde, muhafazakarlikta, fasizmde burjuvazinin toplumsal varligi varsayiliyorsa Marksizm'de de isçi sinifinin toplumsal varligi varsayiliyor ve hiçbir yerde tartisma konusu edilmiyor. Bunun tersi bir durum düsünülmemistir. Bir toplumda isçi yoksa kapitalizm de yoktur, Marksizm de yoktur. Ancak kapitalizmden konustugumuz yerde Marksizm o toplumdaki isçinin felsefi, siyasal, ekonomik ve toplumsal sözüdür.

Bu anlamda bir düsünce sistemi olarak Marksizm isçi sinifina iliskin bir düsünsel sistem degil isçi sinifinin düsünsel sistemidir. Isçiler için devrim kurami degil isçilerin devrim kuramidir. Isçi sinifinin Marksizm'deki anahtar rolü toplumsal adalet, ilerleme, büyüme, üretici güçlerin gelisimi vb.den çikarsanmis degildir. Örnegin "toplumsal gelisim için isçiler devrim yapmali", "toplumsal adalet için isçiler devrim yapmali", "toplumsal adalet için isçi sinifi önderligi ele geçirmelidir" biçiminde degildir. Isçi kavrami hiçbir yerde adalet, esitlik vb. gibi isçi kavramina öncel oldugu düsünülen kavramlardan kaynaklanmaz. Durum bunun tam tersidir. Esitlige, adalete, ilerleme ve gelisime, tarihe ve topluma gerçek anlamlarini kazandiran sey isçi kavrami, es deyisiyle isçinin ücretli isine dayanan toplumdur.

Marksizm, tanim geregi, dünyaya bakisi temelinde kendisine iliskin sundugu tanim geregi, proleter bir bakis açisi ve düsünsel sistemdir. Yalnizca temel dayanaklari yok edildiginde isçi ve proleter olmayan bir isleyisi olabilecegi tasarlanabilir. Bu da gerçekte son yüz yilda olup biten seydir. Marksizm, belirli nedenlerden dolayi, burjuva sinifinin bazi kesimlerince kullanildi. Örnegin burjuvazinin sol kanadi Marksizm'i siddetli siyasal eylem kurami olarak, isçi sinifini kendi siyasal gündemi dogrultusunda seferber etme kurami olarak kullaniyor. Göz önünde bulundurdugu degisimi gerçeklestirmek için toplumun yoksun kitlelerini seferber etmek isteyen burjuvazinin belirli kesimleri kaçinilmaz olarak Marksizm'e basvruyorlar. Bu konulara daha sonra dönecegiz. Ancak önemli nokta su: Marksizm'in isçi sinifi hareketinden çesitli burjuva hareketlerinin eline geçisi bu sistem ve düsüncenin revizyonu ve çarpitilmasi olmaksizin olanakli degildir, ayni biçimde Marksizm'in isçi sinifinin sosyalist hareketi tarafindan yeniden ele geçirilmesi Marksizm'in ilkelerine dönüs olmaksizin olanakli degildir. Ideoloji ve kuram iste bu noktada bizim için önem kazaniyor. Biz kuramin kutsal hükümranliginin bekçileri olan partiler olusturmaktan yana degiliz ancak isçi partileri olarak Marksist ortodokslugu ve Marksizm'in kuramsal dogrulugunun bütününü ciddi biçimde gereksiniyoruz.

Isçi komünizminin varolan sosyalizme elestirisi

Isçi komünzminin kapsayici bir dünya görüsü ve düsünel sistem olduguna iliskin sav benim söyleyeceklerime iliskin bir sav degildir. Söz konusu olan isçi komünizminin Marx'in yorumladigi sinifsal bakis açisi ve elestiri olmasidir. Bu sinifsal bakis açisi mevcuttur. Mevcut olmayan sey bu bakis açisinin Yirminci Yüzyil'in sonunda konusmasidir. Ancak bu da bizim hareketimizin baslangici degildir. Bizim hareket noktamiz son çözümlemede isçi komünizminin toplumsal bir hareket olarak varligi ve bu düsünüs biçimi ve düsünce sisteminin kendi hareketini burjuvaziden kurtarmasinin zamaninin geldigidir. Komünist partilerin tarihini ilgendirdigi kadariyla isçi komünist partisi isçi sinifinin sosyalist, toplumsal hareketinin Marksizm'in bayragini yükselttiginde ortaya çikar. Bu hareketin içindeki kisilerin konumundan baktigimizda bu soruna el atmak gerektigi sonucuna varilir. Marksizm'in bayragi gerçekten varolan komünizmin elestirisi olmaksizin yükseltilemez.

Dedigim gibi isçi komünizmi ayrica çagdasi oldugu, gerçekten varolan sosyalizmin de bir elestisidir. Göstermek istedigim sey isçi komünizminin Marksizm oldugu ve manifestosunun da bildirildigidir. [Isçi Komünizmi] kendi döneminde mevcut sosyalizmin elestirisi olarak yükselise geçti, su anda da mevcut sosyalizmin elestirisi olarak yeniden yükselise geçmelidir. Bu bakis açisi gerçekten varolan sosyalizm ve komünizmi gerçek konumuna yerlestirmek istemektedir. Ancak bu görev ancak ve ancak bu hareket bu elestiriyi gerçeklestirebilecek toplumsal hareketin bayragi olduguda yerine getirilebilir. Marx'in döneminde durum gerçekten de böyleydi.

Su noktanin altini çizmem gerekiyor: Özellikle pro-Rus yelpazenin edebiyatinda gerçekten varolan (veya reel) sosyalizme blok sosyalizmi denmektedir. Bense bu nitelemeyi bu anlamda kullanmiyorum. Benim kastettigim su ana kadar hakkinda konusup tartistigimiz her türden komünist parti ve örgütlenmedir. Kastettigim sey benim isçi-olmayan diye niteledigim komünizmdir.

Son çözümlemede Marx da kendi sosyalizmi ve komünizmini ve Komünist Manifesto'yu öteki sosyalizmlere karsit olarak ortaya atti. [Manifesto'nun] birinci bölümü hortlaktan sonra (bu hortlak hakkinda kesinlikle toplumsal bir yoruma sahip olmak gerekir) proleterler ve burjuvalar kismina giriyor. Daha sonra, kitabin sonunda, öteki sosyalizmlere -sosyalist ve komünist edbiyata- deginiyor. Marx'in buradaki öbeklemesi oldukça ilginçtir, her ne kadar o günkü kosullar günümüzdekinden çok daha farkliysa da kanimca Komünist Manifesto'nun bu bölümüne dikkat etmek bize ve günümüzün kosllarini anlamamiza büyük yardimi dokunabilir.

Marx kendinin sözünü ettigi komünizm disinda kendi dönemindeki sosyalizmi üç öbege ayiriyor: Önce gerici sosyalizm [gelir]. Bu gerici sosyalizm ikiye ayriliyor: Feodal sosyalizm ve küçük-burjuva sosyalizmi. Feodal sosyalizm burjuvazinin yükselise geçtigi ugrakta atölyeler ve öteki yerlerdeki isçilerin karsilastigi güçlükleri göz önünde tutarak burjuvazi ve yeni toplumu elestirmeye ve yadsimaya girisen aristokrasi ve esrafin sosyalizmidir. [Bu sosyalizm] burjuva düzenine bütün ilkeleri, hesap kitabi çignedigi, herkesi ise kostugu, yoksulluk yarattigi vb. nedenlerden dolayi itiraz etmektedir, burjuvaziyi geçmisin, yikilan rejimin konumundan elestirmektedir. Bu geriye dönük, geçmise yönelik, eski varsil siniflarin açisindan bakan sosyalizmi günümüzde de Iran gibi geri kalmis ülkelerde görebiliriz. Kapitalizm gelismeye basladiginda Kacarlar dönemi konumundan onu elestirmeye baslayan ve kendilerini sosyalist niteleyen çokça kisi görürüz! [Gerici sosyalizmin] Iran Solu içindeki birçok sahsiyeti bulunuyor.

Marx bunlarin simdiye geçmisin açisindan baktiklarini, burjuvaziyi aristokrasi açisindan elestirdiklerini ancak eskiden kendi ümmetleri sayilan, bunlarin kefili oldugu kesime, isçilere asildiklarini söylüyor. Eski iliskilerin hasretiyle yaniyorlar. Insanlarin kefili olmalari haklarinin yadsinmasini, sözümona özgürlesip toplumda çalisabilmelerini ve sikinti çekmelerini elestiriyorlar, kendi geri kalmis toplumlarini, aga-irgat iliskilerini sosyalizm adi altinda ortaya atiyorlar. Bu çesit sosyalizmin kapitalizme elestirilerinden biri "siz [burjuvalarin] yaptigi sonucunda devrimci bir yigin olusuyor", "sizler halki asilestiriyorsunuz", "topluma karsi devrim yapacak emekçi kitleler üretiyorsunuz" biçimindedir. Feodal sosyalizmin burjuvaziyle kavgasi iste budur.

(O dönem Avrupa'nin toplumsal durumu ve atmosferinin günümüz Iran'inkinden oldukça farkli oldugunu söylememe karsin) Iran'daki sosyalizm benzeri, anti-emperyalist [hareketin] önemli kollariyla çok sayida ortak özgüllüge sahip oldugundan kanimca üzerinde durmamiz gereken, eski toplumun çözülmekte olan kesimleri tarafindan -çiftçiler ve proleterlestirilen zanaatçilar konumundan- ortaya atilan sosyalizmlerden biri küçük-burjuva sosyalizmidir. Marx bu çesit sosyalizmin hem gerici hem de ütopik oldugunu söylüyor. [Bu sosyalizm] yok olmaktaki küçük-burjuvazinin kaygilarini tasiyor. Marx'in bu egilimi betimlemesini okudugumuzda Al-i Ahmet'ler(14), Iran'in Bati karsiti aydinlari ve popülistlerinin açik bir görüntüsüyle karsilasiriz. Bu sosyalizm ekonomik büyüme karsiti, büyük üretim karsiti, teknik düsmanidir. Eski üretim iliskilerinin korunmasini ve [iktisadi] faaliyetin bu çerçevede gerçeklestirilmesini istemektedir. Yine de geçmise dönük bu elestiri sosyalist örtüyle sunulur, çözülmekte olan bu kesimlerin çikarlari toplumun çikarlari olarak ortaya atilir ve sosyalizmle bezenir. (Marx bu gerici sosyalizmin sahsiyetleri arasinda Sismondi'yi anmaktadir, "Halkin Dostlari Kimlerdir"i okuduysaniz Narodnikler'in tartismalariyla benzerliklerini görürsünüz, Iran halkçi sosyalistlerine de baktiginizda 79 Devrimi öncesi tartismalarinin bunlara benzedigini görürsünüz).

Bir baskasi Marx'in hakiki veya Alman sosyalizmi diye nitelendirdigidir. Marx Fransiz devrimci sosyalizminin ülkülerinin Fransa'dan Almanya'ya gittigini ancak Fransa'nin kendisinin gitmedigini söylüyor. Bu düsünceler Almanya'ya gidip profesörlerin eline geçti. Filozoflarin, salt usu arayanlarin, Alman azametçiligini gerekçelendirmek, Alman ulusunu kutsamak, Alman toplumunun sözümona üstünlügü ve kutsalligini göstermek pesinde olanlarin eline geçti. Mutlak monarsileri savunmak bu sosyalizmin altindaki temeldi. Artik proletarya vs. ile ilgisi olmayan bir sosyalizm ortaya çikti. Sosyalizm usun cisimlenmesiydi, devlet eliyle uygulanmasi gereken ussal bir sistemdi. Bu, gerici sosyalizmin yukaridan bir çesididir. Marx böyle bir sosyalizmin de sinifsal temelinin küçük-burjuvazi oldugunu söylüyor.

Marx'in sözünü ettigi bir baska sosyalizm tutucu veya burjuva sosyalizmidir. Bunun önceki biçimlerle farki kapitalizm çerçevesinde ortadan kalkmamasidir. Oysa feodal ve küçük-burjuva sosyalizmlerinin belirli bir dönemleri bulunuyor ve son çözümlemede ortadan kalkacaklardir. Tutucu, burjuva sosyalizmi oldugu yerinde kalir ve yeni kosullarda yeni biçimlere bürünür, yeni konulardan beslenir. Temeli oldugu gibi kalir. Bu sosyalizmi günümüzde açikça görebiliriz. Bu, burjuva toplumunda çok sayida güçlük ve sorun bulundugunu ayirteden ve bunlari ortadan kaldirmak isteyen sosyalizmdir. Yoksul, ayaklar altinda çignenmis kesimlerin olmamasini isteyen sosyalizmdir. Marx bunlar toplumun iyilikseverleridir, prolatarya olmaksizin burjuva toplumu isterler diyor! Toplumda açikça sömürülen ve kendi emeginin ürününden yoksun birakilan proletarya olmaksizin burjuvazi ve kapitalizmin yerli yerinde durmasini isterler. Bu iyilikseverler kimlerden olusuyor diye sorarsaniz: Hümanistler, toplumcu iyilikseverler, saglik durumunu iyilrstirmek isteyenler, hayvanlari koruma dernekleri vs. [Tüm bunlari Marx] dünyada bir çesitten burjuva sosyalizmini temsil edenler arasinda sayiyor. Bu [sosyalizmin] ana ilkesi proletaryayi görmemek, proletaryayi proletarya konumunda istememek ve her seyin adim adim ilerlemesini istemektir. Hiçbir seyin biresiminin bozulmasini istemezler, devrim istemezler, siddete basvurulmasini istemezler. Daha önce de söyledigim gibi, bunlarin bir kismi devrimi prolataryanin gözünden düsürmek pesindeler. Çünkü devrim siyasal bir konudur oysa isçi sinifinin durumunda ve kosularinda ekonomik gelismeler gerçeklesmelidir. Ancak bu gelismeler özel mülkiyetin, ücretli isin, burjuva toplumunun ekonomik temellerinin ortadan kaldirilmasina varmaz. Bu burjuva sosyalizminin içerigini sosyal sigortalar, yönetsel reformlar vb. olusturuyor. Üsüncü tür sosyalizm elestirel-ütopik sosyalizmdir. Burada Marx Owen, Fourier ve Saint Simon'u örnek gösteriyor. Bunlarin sorunu isçi sinifinin nesnel olarak toplumun küçük bir kesimi oldugu ve proletaryanin daha gelismedigi bir dönemde sosyalizmden söz etmeleridir diyor [Marx]. Bundan dolayi bu kisiler sosyalizmin toplumu dönüstürmenin ülküsel ve ussal bir tasarimi oldugunu, daha iyi bir yasamin örnegi oldugunu söylemek disinda sosyalist ülkülerini gerçeklestirmenin hiçbir maddi yolunu bulamiyorlar. Bunu da genelde gelip bu yöntemleri edinmeleri için üst siniflara sunuyorlar. Bunlar isçi sinifinin baskisini gösteriyorlar, günden güne artan sinifin baskisini gösteriyorlar. Ancak kendileri isçi sinifinin temsilcisi degiller, sosyalist tasarimlari insan böyle yasayabilir diye ortaya atiyorlar. Ayni zamanda siddeti de kiniyorlar, siddete inanmiyorlar. Küçük ölçeklerde, kooperatifler vb. biçimlerde bu örnekleri gerçeklestirip deneyimlemeye girisiyorlar.

Iste Marx tüm bunlari elestirerek, kendini tüm bu hareketlerden ayirarak sinifsal bir komünizmden söz ettigini gösteriyor. Daha önce de dedigim gibi Engels Komünist Manifesto nitelendirmesinin seçilmesine iliskin sosyalizmin adini kullananlara göndermede bulunuyor, isçi sinifinin ortaya attigi, isçiyi temsil eden ve isçinin aradigi sosyalizmden söz etmek istiyorsak kendimizi komünist diye adlandirmaliyiz, manifestomuzun da adini Komünist Manifesto koymaliyiz diyor.

Bu noktalar Manifesto'da açik, seçik biçimde ifade edilmistir. [Konu] farkli toplumsal çerçevelerdeki düsüncelerin tarihsel sürekliligini tanima açisindan özellikle ilginçtir. Günümüzde küçük-burjuva sosyalizmi endüstriyel Avrupa ülkelerinde artik etkili degil ancak bagimli ülkelerde baska toplumsal çerçevelerde bunlarin yeniden ortaya çiktiklarina tanik oluyoruz. [Marx'in] dönemindeki burjuva sosyalizmi burjuva toplumunun insancil bir yüze bürünmek istedigi döneme aittir. Kadinlarin ve çocuklarin siddetli sömürüsüne dayali, sekiz yasindaki çocuklari çalistiran atölyeler yerlerini çalisma saatleri belirlenmis daha insancil atölyelere vermeliydi. Burjuva toplumu kendine saygi gösterebilmeliydi. Bunlar o dönemin tartismalari. Ne var ki günümüzde burjuva sosyalizmi (daha sonra dönecegim) baska bir konu, yine de iki dönemin [burjuvaz sosyalizmlerinin] temel düsünsel benzerlikleri görülebilir. Bu düsüncelerin arkasindaki sinifin toplumsal konumu görülebilir. Iran teknik düsmani ve anti-modernist halkçi burjuvazisi Marx'in sözünü ettigi Sismondi'nin küçük-burjuva sosyalizmine epey benziyor. Ancak toplumsal kosullarin degistigini ve bu ikisinin farkli toplumsal temelleri olduklarini görmemiz gerektigi açiktir.

Bugün ortaya koymaya çalistigimiz isçi komünizmi tam da bunu yapmak istiyor, çevresindeki bütün sosyalizmlerle farklarini bildirmek istiyor. Tartismamin sonucu, öyleyse, buna dönüsüyor: Marksizm, sosyalizmin toplumsal ve sinifsal hareketi ve bu anlamda bu toplumsal hareketin yükselttigi Marksist kuram sinirlarini belirlemek istiyorsa yüz otuz yillik tarihi içine sindirmelidir. Yüz yildan fazla bir sürenin tarihini yanitlamalidir, öteki siniflarin sosyalizmleriyle arasindaki sinirlari, ayriliklari ve ayrimlari çagdas dünyada belirlemeli, baska egilimler konusunda ne düsündügünü, bugün ne yapilmasi gerektigini açiklamalidir.

Dünya çapinda genel durum degisiklige ugramistir. Günümüzde karsilastigimiz isçi olmayan sosyalizmlerin sinifsal içerigi ve toplumsal-ekonomik temelleri farklilasmistir ve biz bu farkliliklari tanimaliyiz. Ikinci nokta su: Marx döneminin bu isçi komünizmi bir süreç sonunda damgasini kendi döneminin sosyalizmine basti. Ekim Devrimi gerçeklestiginde komünist hareket sosyal-demokrasi karsisinda bilfiil üstün konuma geçmistir, öyle ki Ekim Devrimi komünizminin ayrildigi sosyal-demokrasi ancak daha sonra bildigimiz su etki alanini yeniden elde edebildi. Yirminci Yüzyil'in yirmili yillarinda sosyal-demokrasi gerçekte komünist hareketin gölgesindeydi. Ikinci Enternasyonal zaten Marksizm adina kurulmustu. Ancak ortaya çikan sorun Marx döneminde [komünist] hareketin sinifsal özelliklerini öteki siniflardan ayiran komünizmin günümüzde artik bu sinifsal ayrimlari çizememesidir. Bizzat [komünizm] çesitli toplumsal sosyalist ve sosyalist benzeri hareketlerin kendilerini nitelemek için kullandiklari genel geçer sifata dönüsmüstür. Öyleyse tirnak içindeki komünizmlerden, öteki siniflarin komünizminden söz ediyoruz, bunu göstermeliyiz, tanitlayabilmeliyiz. Isçi komünizmi tartismasi bunu göstermeye yöneliktir.

Isçi komünizminin nesnel konumu da degismis durumdadir. Tartismamin basinda da söyledigim gibi isçi komünizmi günümüzün yasayan bir gerçegidir. Marx'in döneminde Fransa isçi hareketi kendi düsünsel önderlerine, Almanya [isçi hareketi] kendi düsünsel önderlerine sahipti. Günümüzde, Yirminci Yüzyil'da, isçi komünist hareketi Marksizm'in bayragini yükseltmektedir. Marksizm isçi sosyalizmi ve isçi komünizminin iliklerine islemis durumdadir.

Dönemimizin proleter olmayan, burjuva sosyalizminin kaynaklari nelerdir? Ben birkaç basliga deginecegim. Marx'in kendi döneminde bunlarin benzerlerini siraladigindan söz etmistim. Ben kendi çagdasimiz proleter olmayan sosyalizmlerin sinifsal ve toplumsal kaynaklari konusunda konusacagim.

Eski burjuva sosyalizminin devami niteliginde olan çagdas sosyalizmdeki egilimlerden biri kapitalist toplumun bir kesimine ait olan, kendi içindeki çeliskileri ve ayrimlari yok ederek sinif savasimini hafifletmek ve saygin bir topluma kavusmak isteyen [egilimdir]. Bu egilim günümüzde ender olarak Marksizm adina konusuyor. Bir baska deyisle Marksizm adina konusanlar genelde bu egilimin temsilcisi degiller. [Bu] burjuva sosyalizminin yeni kökleri bulunuyor. Bunlardan biri geçen yüzyilin ikinci yarisiyla bu yüzyilin ilk yazrisinda Bati Avrupa ülkelerinde gerçeklesen ve bu ülkeler arasindaki nasyonalist çekismeleri ve pazar elde etme mücadele ve rekabetlerini siddetlendiren kapitalist ve endüstüriyel gelisimdir. Bu durumda bu rekabet ve çekismelerde kendi ulusu ve ülkesinin üstünlügünü savunan bir çesit sosyalizmle karsilasiyoruz. Bunu Ikinci Enternasyonal'de gördük. Sosyal-demokrasi aslinda Birinci Dünya Savasi sorunu ve bu konudaki tutumu sonucunda baska bir görüngüye dönüstü. Sosyal-demokrat partiler nitelikleri geregi nasyonalistirler. Bu nasyonalizm ileri, endüstüryel kapitalist ülkelerde, emek aristokrasisi ve bu ülkelerin emperyalist konumlarinin iç pazarda isçi sinifinin bir kesimine verilen ödünler gibi olgulara dayanarak bir çesit sosyalizmin köküne dönüsüyor. Daha önce de söyledigim gibi bu egilim artik pek Marksizm adina konusmamaktadir, gerçi sol kanatlari hala Marksizm'e el atiyor. Sosyalizm örtüsü altinda nasyonalizmin bu gibi örneklerini sosyal-demokrat hareketin sol kanadinda, zaman zaman Yeni Sol'da, Bati Avrupa komünist partilerinde, özellikle de Avrupa Komünizmi'nde görüyoruz.

Burjuva sosyalizminin bir baska kaynagi kanimca Ekim Devrimi sonrasi gelismelerdir. (Sovyetler Tartismalari Bülteni'nde bu konuda epey yazip çizdik, ben de burada bu tartismanin o yönlerine girmeyecegim). Yalnizca sunu söyleyecegim: Biz Ekim Devrimi'ni Rusya toplumunun gerçek egilimlerinin -isçi komünizminin, nasyonalizm ve burjuva reformizminin- kesisim noktasi olarak degerlendiriyoruz. Rus Devrimi'nin nihai yenilgisi temelleri nasyonalizm, reformizm ve Rusya emperyalist azametçiligi olan bir sosyalizm modelini olusturacak hareketin baslangiç noktasidir. Bu sosyalizmin toplumsal içerigi ulusal ekonomiyi yapilandirmak ve belirli bir devlet modeli biçiminde geri kalmis bir ülkenin ekonomik gelismesini saglamaktir. Rus sosyalizmi kökleri Yirminci Yüzyil'da olan burjuva sosyalizminin yeni bir damaridir. Rusya'da isçi devriminin yenilgisi bu sosyalizmin baslangicidir. Bu sosyalizm dünyaya karsi sosyalist görüntüsünü korudu zira bu yararinaydi. Bu temelde bir blok olusturabildi, dünya çapindaki ekonomik ve siyasal rakiplerine karsi bir kutuplasma gerçeklestirebildi. Tüm bunlari da sosyalizmin kutbu oldugu ve bir çesit sosyalizmin bayragini yükselttigi savina dayanarak yapabildi. Günümüzde bu durum degisime ugramistir ve Gorbaçev çizgisinin ortaya çikisiyla [bu sosyalizm] yazgisinin belirleyici bir dönemine adim atmistir (buna dönecegim).

Dönemimizin burjuva sosyalizminin bir baska temeli Ikinci Dünya Savasi sonrasi Bati Avrupa'nin gelismesidir. Sosyal Devlet kavrami bu egilimin düsünce odagidir. Bu Marx'in kendi döneminde sözünü ettigi -burjuva sosyalizmi çeliskileri hafifletmek istiyor- seyin yinelenmesidir. Ancak burada yeni bir öge isin içine giriyor. Bu da ekonomik bunalimi hafifletmek sorunudur. Programa dayali ekonomi veya devletin endüstriye ve sosyal hizmetler alanina genis çapli müdahalesi, mali ve parasal politikalar ve bütçelendirme yardimiyla ulusal ekonominin düzenlenmesi, burjuva ekonomisinin yönetimi konusunda karar alma sürecine sendikal hareketin dahil edilmesi vb. Ikinci Dünya Savasi sonrasi Bati Avrupa'daki burjuva sosyalizminin dayanaklaridir. Dönemimizin burjuva sosyalizminin temellerinden biri budur.

Bir sonraki kaynagi bagimli ülkelerde aramak gerekir. Emperyalizme bagimli ülkelerdeki gelismemislik sorunsalinda. Gerçek su ki emperyalizm Bati Avrupa ve Kuzey Amerika'da bir çesit toplumsal, ekonomik ve kültürel gerçeklik olusturmakta ve dünyadaki baska bölgelerde baska türlü. Emperyalizme bagimli konumda olan bölgelerde ekonomik ve toplumsal iliskiler baska türlü gelisiyor, burjuvazi baska türlü ve isçi sinifi da baska türlü. Ekonomik gelisme ülküsü, kendi ekonomimizin gelisimi, kendi ülkemizin bagimsizligi, kendi ülkemizde reformlar, kendi ülkemizde bir çesit toplumsal adaletin saglanmasi, yetki sahibi olmak, endüstrilesmek vb. bu geri kalmis ülkelerdeki eski, köklü ülkülerdir. Iran'da Yirminci Yüzyil'in baslarindan itibaren -hatta Ondokuzuncu Yüzyil'in sonlarindan- bu ülkü ve egilimleri toplumun okumus, aydin kesimi arasinda görebiliriz. Burada Marksizm özellikle yerli burjuvazinin bu ülküleriyle iliskili olarak yer edinmistir. Bu Üçüncü Dünyaci, Iranli Marksizm'in bu sosyalizm disi, proleter olmayan egilimlerle örtüsmek için Marksizm'in birçok önemli boyutunu elemek, çarpitmak veya tepe taklak göstermek zorunda oldugu açiktir. Açik olan su: Bagimli ülkelerde Marksizm baska bir toplumsal kesimin kurami, ideolojisi ve siyasetine dönüsüyor. Bu kesim bu ülkelerin gelismekte olan burjuvazisi, memleketlerini "ilerletmek" ve gelismis, ileri, emperyalist Avrupa ve Amerika'yla esit bir konuma gelmek isteyen bu ülkelerin aydinlar, okumuslar ve mürekkep yalamislarindan olusuyor. Gelismemislik sorunsali bu Marksizm ve bu ülkelerin bütün radikal solu ve halkçi sosyalizminin arkasinda yer almaktadir. Ayni düsünce Maoizm ve Latin Amerika'nin gerilla sosyalist hareketlerinin temelidir: Anti-kolonyalizm, anti-emperyalizm ve gelismemislik sorunsali.

Özetleyecek olursam: Ekim Devrimi'yle dünyadaki her türden devrimci sosyalizmin bayragina dönüsen ve kaçinilmaz biçimde sosyalizmle özdeslesen Marksizm nesnel toplumsal gelismeler sonucunda sonraki asamalarda adim adim baska siniflarin eline geçti ve baska bir toplumsal eregin aracina dönüstürüldü. Isçi sinifinin sosyalist hareketi bu süreçte tam anlamiyla boguldu. Bir kuram ve bakis açisi olarak Marksizm bu sinifin elinden alindi ve baska siniflarin eline geçti. Marksizm'in toplumsal islevi baskalasti. Örnegin az gelismis ülkelerin geri kalmisligi sorununu yanitlamaya çalistigini görüyoruz, endüstriyel Avrupa'da Ikinci Dünya Savasi sonrasinda ekonomik büyüme, siniflar arasindaki uçurum ve sonraki yillarin ekonomik bunalimlarinin sorunlariyla ugrastigina tanik oluyoruz, Rusya'nin ekonomik yapilandirilmasi sorununa karsilik verdigini, Amerikan ve Avrupali aydinlarin sözümona felsefi umutsuzluklari sorununa, Sovyetler, Çin vs. deneyimlere demokratik, hümanist açidan elestirme sorununa yanit vermeye çalistigini gözlemliyoruz. Ne var ki bu toplumlarda sinif savasimi sorunu bu resmi Marksizm'in önündeki ana sorun degildir. Artik o özgül sinifsal ve toplumsal konumda çagdas Marksizm'in ana ve resmi damarlarini göremiyoruz. Toplumsal bir görüngü olarak Marksizm ulusallastiriliyor. Burjuvazi tarafindan el konulup ulusallastiriliyor, artik, Marx'in bu düsüncenin odagina yerlestirdigi bütün sinifsal dünyaya bakis ve yorumuyla isçi devrimine yönelik, ücretli emege karsi bir isçi görüngüsü olarak ortaya çikmiyor. Tarih yaratan ülküleri, çagdas dünyaya yönelttigi elestiri, üstlendigi görev yok olup gidiyor. Iste bu yüzden kendisine Marksist diyen her hareket ve egilimi gerçekten Marksist niteleyemeyecegimiz, isçi sinifi hareketinin veya komünist devrim yönündeki hareketin bir parçasi sayamayacagimiz sonucuna ulasiyorum. Öncelikle [bu hareketlerin] toplumsal konumlarini belirlemeliyiz. Komünist hareketlerin hangi sinifin hareketi olduklari, hangi erekleri izledikleri yargisina bu konumdan varmaliyiz. Benim savim günümüze kadarki komünizmin toplumsal islevinin burjuvazinin sinirlari içinde bazi dönüsümler yaratmak oldugu, son çözümlemede burjuva komünizmi oldugu biçimindedir. Isçi komünizmi bu sorunla karsilasmak istemektedir.

Bu [hareketler] niçin Marksizm'e el attilar? Bu nasyonalist veya reformist ülküler kendi adi ve bayragi altinda neden ilerleyemezdi? Bence bunun nedeni karsilarinda sosyalizmin muazzam toplumsal gücünü görmeleridir. Marksizm'i bayragi sayan gücü [karsilarinda görmeleridir]. Bütün olay çesitli durumlarda burjuvaziyi -bir seylerden rahatsiz olan ve isçi sinifi hareketini kuyruguna takmak isteyen burjuvazinin sol kanadini- emellerini sosyalizm adi altinda izlemeye zorlayanin isçi sinifinin ve sosyalizm yolunda isçi sinifinin hareketinin gücünün olmasidir. Bu, Marksizm'in etkinliginin, Marksizm'in gerçekten isçi sinifina ait oldugunun ve isçi sinifinin Marksizm'e gerçekten egiliminin göstergesidir.

Günümüzde moda her seyi insan haklari basligi altinda toplamaktir. Her seyi çevre sorunuyla iliskilendirmektir [moda olan]. Günümüzde issizlik çevre kirliginin biçimlerinden biridir deniyor! Alti yil önce çevre sorunu günümüzde oldugu gibi haberlerin eksenindeki sorun degildi, bu yüzden issizlik is-sizlikti. Ancak günümüzde çevre partisi adinda bir parti çikiyor ortaya, toplumsal kampanyasinin eksenlerinden biri de issizliktir zira issizligi çevre kirliliginin biçimlerinden biri olarak saymakta: "Kirlilik biçimlerinden biri de budur. Toplum toplumsal boyutlarinda bile çevredir, bu da toplumsal bir kirliliktir!" Simdilerde herkes çevre hareketinin sözcükleri ve diliyle konusmak zorunda gibidir. Burjuvalarin seksen yönden birbirlerine ve bizlere dogrulttuklari nükleer bombalar ve üretimlerinden kaynaklanan toz duman "Yer küremize ne olacaktir?", "Yasadigimiz bu gezegenin basina ne gelecektir?" sorularini insanlarinin zihinlerinin odagina yerlestirmis durumdadir. Bu, günümüzün gerçek kaygilarindan biridir, herkes de bu konu hakkinda konusmaktadir. Benzer biçimde insan haklari kavrami da revaçta, moda bir kavrama dönüsmüs durumdadir. Siyasal özgürlük isteyen herkes insan haklari adina konusuyor. Düne kadar egemen resmi ideolojilerde insan haklari baska önceliklerin ikincil yönüydü. En gelismis demokrasilerde bile insan haklarina uyulmuyordu. Ancak günümüzde herkes insan haklarici. Yakinan herkes insan haklari çerçevesinde konusuyor zira kapitalizme insancil bir yüz kazandirilmak istenmektedir. Yalnizca itirazi olan burjuvazi degil Batili güçler, binlerce insani vurup bastiran devletler bile insan haklari savunucusu kesilmislerdir, üretimde rekabetten siyasal baski uygulamaya kadar her olguyu insan haklarina iliskin mücadelenin bir parçasi olarak ilerletmekteler.

Marksizm de benzer biçimde, daha genis ölçekte uzun yillarin modasi oldu. Rusya'da devrim oldugunda bu Marksizm, Leninizm, Lenin'in fotografi ve Leninci çalisma biçimi dünyanin en uzak köselerinde bile ünlendi. Melik-el Süera-yi Bahar(15) [bile] Lenin'i öven siir yazdi. Böyle bir ülkenin oyuna dahil edilmeyen burjuvazisinin sol kanadinin ve itirazi olan aydinin ne söyleyecegini artik varin siz düsünün. Marksizm ve komünizmin dünya çapinda toplumsal ölçekteki baskisi çesitli isçi olmayan hareketi uzun yillar boyunca komünizmin erekleri ve dünya bakisini paylasmaksizin veya isçi sinifina dayanarak olusmaksizin Marksizm'e el atmaya, kendilerini sosyalist ve Marksist nitelemeye zorlamistir.

Bu yüzden, bana göre, çagdas sosyalizm ve komünizmin çesitli kollarinin Marxçi, Manifestocu anlaminda bir sosyalizm istememeleri anlasilir ve beklenilir bir durumdur. Burjuva sosyalizminin bazi kesimleri Marksizm ve komünizm ifadelerini kullansa da "proletarya diktatörlügü istemiyorum", "ortaklasmaci toplum istemiyorum", "ortak mülkiyet istemiyorum", "komünizm piyasa, para ve kapitalist ekonominin birçok ögesiyle uyum içindedir" ifadelerini resmen dile getirmektedir.

Burjuva komünizmine bu geçisin gerçeklesmesi için ve bu geçis gerçeklestigi ölçüde bir bakis açisi, kuram ve düsünce [sistemi] olarak Marksizm'i elden geçirmek gerekiyordu. Marksizm, dünya sahnesinde belirli toplumsal ereklerin isçi sinifinin toplumsal eregine karsi öncelik kazandigi biçiminde [yeniden] tanimlandi. Burjuvazi gündem ve önceliklerini toplumun siyasal sahnesine, itirazi olan sinif ve kesimlere bile dayatabildi. Bir yandan baskiyla öte yandan çarpitma yoluyla isçi sinifi sosyalizminin eregini marjinallestirebildi. Burjuva komünizminde sinif savasimi kavrami burjuvazinin farkli kesimlerinin önerdigi dogrultuda bazi degisiklikler yönünde baski kurmakla yer degistirdi. Bu durumda bu ise yarayabilmesi için Marksizm'in de sagi solu budanmaliydi. Iste bu yüzden Marksizm'de çarpitmalarin öteki toplumsal hareketlerin öne geçmesi ve üste çikmasindan, Marksizm'deki bu çarpitma ve revizyonun öteki toplumsal hareketlerin kullanimiyla örtüsmesi [zorunlulugundan] kaynaklandigini, bunun tersinin dogru olmadigini, bir baska deyisle sorun önce Marksizm'in kuramsal açidan çarpitildigi, daha sonra [buna dayanarak] ilgili proleter hareketin agir agir burjuvalastigi biçiminde olmadigini söylüyorum. Asla böyle bir sey olmaz. Proleter hareket o sürekli çekismede yerli yerinde duruyor, sorun çesitli ülkelerde sosyalizm iddiasindaki hareketlerin o özgül toplumsal-sinifsal konumda kalmamalari, kapitalist toplumu reforme etmek, kapitalist topluma vaaz vermek, bu toplumda bölgesel (sinirli) dönüsümler yaratmak konumunda yer almalari ve burjuvazinin sol kanadinin hareketine dönüsmeleridir.

Burjuva komünizminin çesitli damarlari birçok Marksist kavrami gözden geçirdiler, burada bunlardan birkaçina kisaca deginecegim:

sinif savasimi. Sinif savasimi, tuhaf, taninmaz, mitolojik bir kavrama dönüstürüldü. Bazi hareketlerin kuraminda sinif savasimi herkesin gerçeklestiremeyecegi ideal bir görünüme bürünüyor. Görünürde her direnis sinif savasiminin bir parçasi degildir. [Bu görünüme göre] sinif savasimi nitelenebilmek için sinif savasimi su veya bu özelliklere sahip olmali veya su ya da bu asgarileri yerine getirmis olmalidir. Bir yandan "sinif savasimi" konusunda öylesine bir bilinç ögesi varsayiliyor ki buna göre bir materyalist artik [sinif savasimini] tarihin lokomotifi olarak niteleyemez. Sinif savasimi isçinin önceden sonal eregini bildigi, hangi toplumu kurmak istedigi ve hangi "izm"in arkasinda oldugunu bildigi [mücadele]dir. Sinif savasimi bu olsaydi Marx hiçbir zaman onu tarihin itici gücü olarak tanimlayamazdi. Bazen de halk ile emperyalizm arasindaki mücadeleden, bagimsizlik, özerklik, irk ayrimciligi, isgal vs.ye karsi mücadeleden sözde sinif savasiminin yerine geçen mücadele alanlari olarak söz ediliyor. Bir baska deyisle sinif savasiminin yalnizca özgül dönemlerde, belirli düsünsel, siyasal, örgütsel gerekliliklerin gerçeklesmesi kosuluyla ortaya çiktigini varsayiyorlar. Bu ve buna benzer yorumlar toplumun ana siniflari olan proletarya ve burjuvazi arasinda sürekli bir sinif savasiminin sürmekte oldugunun yadisnmasinin göstergesidir. Bütün bunlarin temeli su ya da bu biçimde sinifin, varolusunun ve sürmekte olan direnisinin yadsinmasidir. Toplumsal bir hareket olarak isçi sinifinin sosyalist hareketinin yadsinmasi, bunun kaçinilmaz sonucu olarak da Marksizm'in isçi sinifinin sosyalist ve komünist hareketine aidiyetinin reddinin [göstergesidir]. Bütün bu kuramlar bu bayragin baskalarinin elinde kalabilmesi içindir. Biri çikip "baski sinif savasiminin olmasi gerektigi gibi sürmesini engelliyor, falanca mutlagi yikmak gerek vs." dediginde Marksizm'in bayragi benim elimde olmali, sen (ey sinif) bunu yapamazsin demek istiyor. [Bu bakisa göre] günümüzde sunu veya bunu yapan devrimciler komünizmin ve Marksizm'in bayragini toplumda tasiyabilirler; buysa gerçekte isçi sinifina ideolojik zoralim uygulamaktir. Marksizm'in isçi sinifinin ulasamayacagi ve bu öteki hareketlerin aracili olmaksizin elde edemeyecegi bir seye dönüstürülmesiyle isçi devrim kuramindan yoksun birakiliyor.

proletarya. Proletarya kavrami da çesitli burjuva komünizmlerinde elden geçirilip çarpitilan kavramlardan biridir. Proletarya da idealize ediliyor. Marksizm için proletarya nesnel bir görüngü, kapitalizmin ortaya çikisinin maddi bir ürünüdür. Komünizmin Ilkeleri'ni okurken Engels'in proletaryayi tanimlarken nesnel toplumsal bir konumdan söz ettigini görürsünüz, Kapitalizm Öncesi Üretim Biçimleri'ni de okurken ayni seyle karsilasirsiniz. Alman Ideolojisi ve Komünist Manifesto'da da öyle. Proletarya nesnel bir görüngüdür. Isçi olmayan solun bakis açisinda proletarya bilincin insani cisimlesmesine dönüsüyor. Bu bakis açisinin kökeni belki de bizzat Marx'in elestirdigi Alman felsefesindeki "kendilik" kavramidir. [Isçi olmayan solun bakisina göre] proletarya özel ussal ve uzgörülü toplumsal tasarimlarin gerçeklesmesinin insani öznesine dönüsüyor. Kuramin öngörülerini gerçeklestirecek nur yüzlü insani ögeye ve özneye dönüsüyor. Ne var ki Marx'in tanimladigi proletarya nesnel toplumsal bir görüngüdür. Isin dogrusu Marx'in proletaryayi tanimlamadigi, proletaryayi gözlemledigi ve ise onunla basladigidir. Simdilerdeyse bu çesit [burjuva] solun edebiyatinda proletarya artik yogun üretimin ürünü olan isçiye benzemiyor. Proletarya artik isçi olmayabilen bir seye dönüstü. Bu dönüsümlerin insani öznesi olmak istemesi kosuluyla herhangi biri [proletarya] olabilir. Proleter partilere baska kesimlerden insanlarin da katildigi dogru. Sinifsal kökeni ve konumundan bagimsiz her komünistin proleter sinif savasimina katilan bir öge oldugu dogru. Ancak bir örgütü proleter mücadeleye katilan, proleter devrim yolunun savasçisi bir örgüt sayabilmek için basta proletaryaya iliskin ilkesel, kuramsal bir yoruma sahip olmak gerekir. Proletaryanin nesnel tanimlanmasinin özgüllügü toplum bazinda sosyalist mücadelenin, özellikle de sosyalist mücadelenin ekonomik ereklerinin kavranmasinin köse tasidir. Bu kavram çarpitildiginda komünist mücadelenin toplumsal özgüllügünün ve komünist devrimin ekonomik temellerinin çarpitilmasinin yolu daha da açilir.

tarih. Burjuva komünizmi tarihi çarpitir. Yalnizca geçmis olay ve olgulara iliskin yanlis rivayetler aktarmayi kastetmiyorum. Kastettigim sey çagdas toplumda tarihin dinamizminin çarpitilmasidir, tarihi neyin ilerlettigi sorunudur. Örnegin Maoculuk'taki "ana çeliski, yan çeliski" tartismasi bu çarpitmalarin örneklerinden biridir. Asama kurami adina ve çagdas dönemin özgüllüklerinin tanimlanmasi temelinde kapitalist ekonominin belli bir türünün gelismesi, siniflar arasinda belli türden bir isbirligi, toplumun ekonomik veya siyasi ve kültürel gelisimi için önerilen ve gerekçelendirilen burjuva ereklerin gündeme alinmasi; bütün bunlar sürmekte olan tarihin çarpitilmasinin örneklerindendir. Iran tarihinin itici gücü, Güney Afrika Cumhuriyeti tarihinin itici gücü, Sovyetler, ABD veya Avrupa tarihinin itici gücü, herhangi bir tarihin itici gücü karsi karsiya duran siniflarin savasimidir. Marksizm'in bu ögesini de kabul etmeyeceksek neyini kabul edecegiz? Kapitalizm çaginda siniflar savasimindan daha asal bir sey yoktur. Burjuva komünizmleri bunu saklamaya çalisiyorlar. "Simdi asil olan ülke ekonomisinin yapilanmasidir", "simdi eksen emperyalizmden bagimsizliktir", "simdi tarihin ana halkasi Bati ve Dogu, kapitalist ve sosyalist blok arasindaki rekabettir". Bütün bunlar burjuvazinin tarihin gündemini belirlemeye çalistigi anlamina gelir. Bütün bunlar tarihtir, sinif savasiminin tarihi degil egemen sinifin iç çekismelerinin tarihidir. Bütün bunlar isçi sinifinin simdilik bu çekismelerin kuyrukçusu olmasi gerektigi anlamina gelir. Bütün bunlar isçi sinifini bu kanatlar ve bu çekismelerin izleyicisi olarak örgütleyen sol partiler olusturmak anlamina gelir ve bütün bunlar fiilen varolan Sol demektir.

komünizm ve reform. Çarpitilan bir konu daha komünistlerle reformun iliskisidir. Komünizm ve reform iliskisi. Görünüse göre biz devrimci oldugumuza göre kaçinilmaz biçimde reformdan hoslanmamaliyiz! Toplumu reforma ugratma mücadelesinde yer almayan komünist ve devrimci partiler de örgütlenmis durumda! Bu en zarali çarpitmalardan ve Marksizm'e indirilen en büyük darbelerden biridir. Çünkü toplumun reforme edilmesi mücadelesinde yer almayan biri tanim geregi isçi sinifinin mücadele safinda yer almiyor demektir. Isçi sinifi siyasal, ekonomik ve toplumsal konumu geregi sürekli biçimde toplumu reforme etmek için çabalamak durumundadir. Marx'in kapitalist ekonomiyi elestirisi temelde isçi olmanin kosullari düzeltmek için günlük mücadele etme anlamina geldigini gösteriyor. Çünkü durumun düzelmesi, sömürünün siddetlenmesinin düzenin dinamizminin bir parçasi oldugu bir durumda, durumu korumak ve daha yoksunlasmayi önlemek demektir. Arti-deger kuramini, emek gücünün degeri tartismasini kabul eden kisi ücret artisi için yapilan mücadelenin bu toplumda emek gücünün degerini alabilme sürekli mücadelesi oldugunu anlamalidir. Bu da bu mücadelenin isçi sinifinin geçimini saglama mücadelesinden baska bir sey degildir. Bu yüzden reform için mücadele isçi sinifinin vazgeçemeyecegi gündemi ve varolusunun özgüllüklerinden biridir. Birileri, reformu bin bir kayit ve kosulla, üstelik söz cambazligi yaparak içine alabilen bir parti, çalisma yöntemi veya ideoloji yaratirsa tanim geregi bu parti veya yöntem ve ideoloji proleter olmaz. Bu anarsizmdir, avantürizmdir. Isçi partisi reform ve devrimin her ikisinin de partisidir. Toplumsal devrim partisi toplumu degistirme mücadelesi sahnesinde, toplumun günlük sürekli degistirilmesi mücadelesinde yer almadan olamaz. Isçi partisinin böyle olamamsi olanaksizdir yoksa isçi partisi olamaz. Çünkü isçiler oradalar. Orada olmadan yasayamazlar. Iste bu noktada ekonomik mücadele ve reform kavramlari çagdas sözümona radikal komünizmde soluk duruyor, üstelik bu soluk varolus daha sonra, daha uzakta bir yerlerde çözümlemelere sokuluyor: Partisini olusturup bakis açisini dile getirdikten vs.den sonra reform ve ekonomik mücadele konusunda görüsü ne sorusuna yanit veriyor ancak. Bu soru bir komünist-isçi partisinden sorulamaz zira isçi sinifi gündelik bazda bu sorunla ugrasmaktadir. Kendi devrimini örgütlemek isteyen bir sinif olarak isçi sinifinin varligi kosullarin sürekli iyilestirilmesine baglidir. Ne var ki komünizm adina olusturulan partilerin birçogu reform ve ekonomik mücadeleyi küçümsedikleri gibi bunlari tanimiyorlar bile. Uzun süreden beri bu mücadelelere nasil katilinabilecegini bilmiyorlar. Bu yüzden "tarih gelip geçiyor, bir yerde kadinlar oy hakki elde ediyor, bir yerde sendikalar alenilesip yasallasiyor, ücretsiz ilkögretim ortaya çikiyor, büyük toprak sahiplerinin topragi bölüsülüyor ve bu olaylarin hiçbir yerinde komünist devrim yandasi radikal komünist bir kisinin izine bile rastlanamiyor" diyorum! Reform sahnesi egemen siniflarin hayir kurumlari, kuruluslari ve kisilerinin veya en iyi olasilikla sol burjuva partilerinin elinde. Ne var ki ayni dönemlerde ilgili komünist hareket kendince reform için bu mücadeleye katilmasini önleyen ve meydani eline geçirmesine izin vermeyen "komünist devrim" ile ilgili bir takim konularla ugrasiyor. Bunlar için devrim ve reform yan yana gelemezler. Baska yerde daha ayrintili olarak ele alacagimiz bizim bakis açimiza göreyse devrim ve reform yan yana gelemez olmadiklari gibi devrimci bir ufka sahip olmaksizin toplumsal reformlarin sürekli takipçisi olunamaz, kosullarin iyilesmesinin sürekli savunucusu olmak anlaminda genis ölçekli toplumsal mevcudiyete sahip olmaksizin toplumda toplumsal devrimi gerçeklestirecek bir gücü örgütleyip meydana çikarmaktan söz edilemez. Devrim adina reformu ve reform için mücadeleyi bir yana itmek, bana göre, devrimciligi insanligin kurtulusu ve göneciyle her türden iliskiden koparan ve dinsel görünümlü bir cihada dönüstüren çesitli ülkelerdeki siyasal görünüslü, toplum karsiti marjinal sektlerin ve karni tok aydinlarin tutumudur.

komünizm, demokrasi ve hümanzim. Görünüse göre Marx sosyalizmi eksik tanimlamis, simdi de birilerinin gelip hümanizmini ve demokratizmini artirmasi gerekiyormus! Demokrasiyi [sosyalizmle] baristirmaliymis! Bize komünizmin sorunu içindeki bu demokratik ve insanci materyalin azligidir, bu demokrasiyi sosyalizmle birlestirirsek kurtulus ve özgürlük için daha iyi bir sisteme kavusulur deniyor. Üstelik bu, "kurtulus" ve "insan" kavramlarinin anahtar kavramlarindan olan bir dünya görüsüne karsi söyleniyor. Marksizm'in demokratizasyonu çabasi komünizmi çarpitmanin ana damarlarindan biridir. Birincisi, Marx demokrasi kavrami için herhangi bir kutsallik varsaymiyor. Burjuvazi için durum böyle çünkü yanindaki insanla iliskisini yalnizca güç dengeleri ve güç iliskisi açisindan kavrayabilir. Burjuva için kisinin sayginligi toplumdaki hissesi kadardir. Demokrasi bu hissedarlar arasindaki iliskileri düzenleyen kurallardir. Marksizm içinse kalkis noktasi insan ve insanin sayginligidir. Marksizm insan bireyine saygisini demokrasiden degil insanligindan ve insanciligindan, insanin kurtulusu kurami oldugundan çikarsiyor. Insan [Marksizm] için özünde degerlidir. Marksistler insanlarin ifade özgürlüklerinde ayak diretiyorlarsa insan olduklarindan ve konusmak istemelerindendir. Marksizm insanlarin esitligini istiyor. Bir çogunluk bulunup esitlik insanlar için iyi degildir dese de Marksizm bunu kabul etmez, oysa demokrasi buna boyun egmek zorundadir. Israil toplumunun çogunlugun her gün Araplar ikinci sinif yurttas olmali diye oy kullaniyor. Iste demokrasi! Hem de demokrasinin tarihsel tanimina uygun. Ne kadar çekiçlenirse, azinlik haklarina iliskin ne denli madde eklense de ögelerin çogunlugunun egemenligi kavraminda bir degisiklik gerçeklesmez. Marksizm ise ögelerden yola çikmaz, Marksizm insandan yola çikar. Kelle sayisiyla ilgilenmez, bir insan kisisi bile [Marksizm için] önemli, yüzbinlercesi de önemli. Her seyden öte insan toplumunun varligi [Marksizm için] önemli. Bu yüzden Marksizm'in demokratizasyona gereksinimi yoktur. Zaten insana yaklasimda dar bakisli bir hareket olarak demokrasiyi elestirir. Marksizm insanin özgürlügünden yanadir, insanlarin insani sayginliklarina erismeleri yolunda kurtuluslarinin biricik yoludur. Komünist Manifesto budur. Isçi sinifi tam da bu demokrasinin ötesine geçmek istediginden böyle konusuyor. Demokrasi kendisinin ve insanligin kurtulusu ve esitligi sorununun yaniti olmadigindan Marksizm'e yöneliyor. Bu sinif, Yirminci Yüzyil'in sonunda sosyalizmiyle demokrasiyi birestirme gereksinimi duymuyor. Kabul ediyorum, burjuva Rus, Çin vs. sosyalizmler demokrasi eklenerek iyilesebilirler, ne var ki isçi sosyalizminin demokratizasyona gereksinimi bulunmuyor, sosyalizmin temeli olarak demokrasi kavramina hiç mi hiç gerek duymuyor. Demokrasi insana gökten inen bir armagan degildir. Siniflarin üretisidir. Isçiler toplumun çogunlugunu olusturmuyor, öyleyse devrimleri mesru degildir diyen kisi sosyalizmi burjuva demokrasisi ölçüsüyle kavrayip elestiriyor. Marx isçi devriminin hakliligini isçilerin çogunluk olmasindan çikarsamis degildir. Marx toplumun çogunlugu kavramina basvuruyorsa da Sol'a karsi çogunluk düsüncesine sarilan çagdasi olan demokratlara karsilik verdigindendir. Marksizm iste bu noktada çogunlugun egemenliginin biricik gerçek yolu komünist devrimdir diyor. Komünist devrim insanligin kurtulusunun biricik yoludur. Bu yüzden Marksizm toplumsal bir hareket, siyasal bir düzen, toplumsal bir etik olarak demokrasiye borçlu hissetmiyor kendisini. Isçi komünizminin insancilligi, Marksizm'in insancilligi bu sorunun çok ötesindedir, burada herhangi bir konunun kalkis noktasi insanlik onurudur.

Söylediklerime dayanarak Marksizm'in bazi anahtar kavramlarina deginip bizim bu kavramlari nasil tanimladigimizi açiklamaya çalisacagim.

revizyonizm. Günümüze kadarki radikal komünist ve devrimci Marksist hareket revizyonizm kavramina inanç sapkinligi biçiminde bakti. [Revizyonistler] "zindik", "sapkin" olarak degerlendiriliyor (isin dogrusu bazen bu terimler kullaniliyor). Sanki [revizyonistler] mundarmislar gibi. Ancak bizim için revizyonizm, isçi komünizmi tartismasinda, bütün öteki düsünsel ve siyasal hareketler gibi toplumsal temeli, kökeni ve konumuyla kavranir. Bütün hareketlerle düsünsel mücadele yerli yerinde duruyor, ancak bizim revizyonizme yaklasim yöntemimiz dinsel-skolastik bir yöntem degildir. Revizyonist hareketle mücadelemiz bütün öteki burjva hareketlerle mücadelemiz gibidir. Tek farki, revizyonizm durumunda, karsi tarafin komünist ve Marksist olma iddasini da desifre edip göstermek gerektigidir. Bazi durumlarda falanca revizyonist partinin öne çikip bir yerlerde bir grevin önderligini ele geçirdigi oluyor. Anti-revizyonist sol ve bazen bizzat biz grevin önderligi revizyonistlerin elinde diye propagandamizda grev ve grevcilerin rolünü görmezden gelip zaman zaman elestirdigimiz olmustur. Ne var ki baska bir yerde Marx'in posterini bir yerlere yapistiracak bir revizyonist parti bile yokken ve grevin önderligi resmen sagci bir sendikanin elindeyken ballandira ballandira grevden söz etmisizdir. Bir baska deyisle "revizyonistler"in önderligindeki isçi hareketlerine göre öncelikli oldugunu düsündügümüz "kendiliginden" bir hareketi varsaymisizdir. Oysa bu "kendiliginden" hareketin de burjuvazinin belirli bir kesimi tarafindan yönetildigi gerçegini göz ardi etmisizdir.

Revizyonizm toplumun maddi bir hareketidir. Belirli maddi toplumsal çikarlari ve ereklerini gerçeklestime amaciyla Marksizm'e el atan belirli toplumsal hareketlerin yansimasidir. Biz bu toplmsal hareketleri bir baska din veya okul açisindn degil baska toplumsal bir hareket açisindan degerlendiriyorz; kuramsal kavgamiz da yerli yerinde duruyor.

proletarya diktatörlügü. Sovyetler Bülteni'nde bu konuyu tartistik. Bence isçi yönetimi kurulmalidir. Isçiler yönetimlerini kurduklarinda eldeki malzemeye bakip yönetimlerini o malzemeden yaparlar. Isçi sinifi yönetimi de örnekler temelinde degil -hele burjuvazinin demokrasi kavrami etkisindeki örneker temelinde hiç degil- nesnel ve toplumsal açidan degerlendirilmesi gereken bir olgudur. Bu, proletarya diktatörlügü konusunda bizim yorumumuzla öteki yorumlar arasindaki en temel farklardan biridir. Bana göre proletarya diktatörlügü sinifin direnisinin önderlerini sinifsal devletin önderlerine dönüstüren bir yönetimdir. Devlet ve kitleler arasindaki iliskiler az çok devrim döneminde önderlikle kitleler arasndaki iliskileri belirleyen ayni mekanizmalar tarafindan belirleniyor. Her ne olursa olsun sinifin direnis hareketinin önderleri devlet olusturduklarinda bu isçi devletidir, isçilerin devletidir. Daha önce "Devrimci Dönemlerde Devlet"(16) tartismasinda da dile getirdigim gibi bir devrmin ve sicak siyasal çekismenin içinden dogan proletarya diktatörlügü ile toplumun yönetiminde kitlesel katilimin mekanizmalarini bizim düsündügümüz gibi, olmasi gereketigi gibi kurma olanagi edindigi proletarya diktatörlügünü ayirmak gerekir. Isçi devriminin zaferinin basinda bu mekanizmalarin yoklugu proletarya diktatörlügünün asaletini yadsimanin gerekçesi olamaz.

parti ve sinif iliskisi. Komünist bir parti bir isçi partisi olmali. Isçi olmayan bir komünist parti, bana göre, en iyi durumda geçici, geçis halinde bir görüngüdür, dogal olarak baska bir seye dönüsmelidir. Bunu söylerken "isçi" [sifatiyla] ne kastettigimi açiklamaliyim. Analtmak istedigim isçi partisinin isçi devriminin kuramini elinde tuttugu için veya isçi sinifinin yarari dogrultusunda mücadele ettigi için proleter bir parti sayilabilecegi degildir. Kastettigim sey isçilerin bu partiye üye olmalaridir. Ne var ki isçilerin kitlesel partisi, isçilerin genis ölçekte üyesi olduklari bir parti yalnizca belirli kosullarda ortaya çikabilir. Yalnizca belirli kosullar altinda komünist partiler isçilerin kitlesel partisine dönüsme olanagini elde ediyorlar. Ancak bu parti her durumda isçi sinifinin bir kesiminin partisidir. Burada öncü vb. kavramlarina variyoruz. Bu konuda kisaca görüs bildirmek istiyorum. Öncünün geleneksel yorumunda kuramsal ve düsünsel öncü kestedilmektedir. Bilincin, devrimciligin, kuramin ve dünya görüsünün sözümona temsilcisi olan, genelde disaridan gelip isçi sinifinin önünde yer alacak olana [öncü denir]. Kanimca komünist bir parti bu anlamda ideolojik ve kuramsal öncü partisi degildir. Parti Marksizm, sosyalist ve siyasal programi geregi, sözcügün kuramsal ve düsünsel anlaminda, sinifin öncüsüdür. Ne var ki öncü, bir örgüt veya egilimden degil kisilerden konustutgumuzda, sinifin siyasal ve toplumsal öncüsü olmalidir. Isçinin mücadelesinde, pratikte safin önünde yer alan kisi olmalidir. Komünist bir parti sinifin siyasal ve toplumsal öncülerini örgütleyen parti, sinifin sosyalist öncüsünün partisi olmalidir. Burada sinif sözcügünün altini çizmem gerekiyor. Bu dogrultuda son birkaç yilda isçi önderleri, pratikte önderler kavramlarini tartistik. Öncü sözcügünün geleneksel bir degelendirmesi ve yorumu söyle: Bariyerleri asmaya giden birileri vardir, dogru düsüncelere ulasmis özverili bir takim kisiler; bunlar bir partide bir araya gelmislerdir vs. Böylesi kisiler bir komünist partide bulunur elbet. Ne var ki temel sorun komünist bir partinin proleter özelligini isçi mücadelesinden almis olmasidir. [Komünist isçi bir parti] isçi mücadelesine katilmali ve isçi mücadelesinin kollarindan biri olmalidir. Marx komünistler nedirler ve ne degillerden konusurken derhal komünistlerle isçi hareketinin öteki kesimleri arasindaki iliskisine deginiyor. Komünistler sinifin bu direnisi ve mücadelesinin tüm ugraklarinda hazir bulunan, isçi sinifinin genel, kapsayici ufkunu hiç bir zaman yitirmeyen, mücadelenin tüm ugraklarinda bu ufku izleyip temsil eden isçi sinifinin kesimdir diyor. Daha önce bu kapsayici, genel ufuk konusunda konustum. Oturup isçi mücadelesinin tüm ugraklarinda hazir bulunan bir komünist partinin nerede oldugunu tartismamiz gerekir. Ben partiyi böyle anliyorum. Bence komünist bir parti, insani bilesimi açisindan isçi sinifinin direnis hareketinin öncülerinin partisi olmalidir. Sinifin direnis hareketinin sosyalistlerinin partisi olmalidir. Son yillarda "Isçiler Arasinda Örgütlenme Siyasetimiz", "Komünist Ajitatör" ve "Isçi Üyeligi"(17) konusunda yapilan tartismalarimiz, kanimca, parti ve parti ile sinifin iliskisi tanimi konusunda önemli bir katkidir. Partiyi düsünsel, ideolojik, skolastik vs. öncü olarak tanimlamak tam da Marksizm iddiasinda olan resmi akimin toplum bazinda isçi sinifindan kopmasina denk düsüyor. Komünist bir parti dogrudan sürmekte olan ve ekonomik mücadelelere katilan sinifin önderleri ve sosyalistlerinin partisi olmalidir.

tek ülkede sosyalizm. Bu konudaki görüslerimizi de Sovyetler Bülteni'nde ifade ettik. Isçi devrimi sosyalist bir toplumun kurulusuyla sonuçlanmalidir. Özel mülkiyetin ve ücretli emegin ortadan kaldirilmasiyla sonuçlanmalidir. Bunu olanakli sayiyoruz; bu konudaki tartismalarimizi daha önce sunduk.

Bütün bunlari isçi sinifi hareketinin yönleri olarak ortaya koydum. Bu alanlarda isçi sinfinin toplumsal hareketi, isçi sosyalizmi ve isçi komünizmi konumundan hareketle komünizmin düsünsel ve siyasal alanlarinin birçogu konusunda bizim açimizdan açik, seçik ortada olan sonuçlara variyoruz. Biz bu sonuçlarin arkasinda duruyoruz. Bence bu konum birçok seyi yanitlayabilmektedir.

Isçi sinifinin sosyalist hareketinin simdiki durumu ve isçi komünizminin konumu

Önceki konusmalarimda komünizmin agirlik merkezinin isçi sinifindan burjuva sinifina tasindigini, bu durumla örtüsmek için bu süreçte Marksizm'in nasil çarpitildigini, operasyondan geçirildigini anlattim. Soru su: Bu duruma hangi etmenler neden oldu? Isçi komünizmi bu savasimin hangi ugraginda yenilip geri çekildi? Sinifin sosyalist hareketinin durumu nedir? Bu noktalara kisaca deginecegim.

Benim bakisima göre son yüz elli yillik tarihte "sol"un genel çerçevesinde isçi sosyalizmi ve isçi komünizmine karsi üç temel hareket bulunuyor: Nasyonalizm, reformizm ve demokratizm (demokrasi). Bunlar birbirleriyle yakin ilski içindeler. Üçü de burjuva düsüncesinin ögeleridir. Nasyonalizm, reformizm ve demokrasinin üçü de burjuva ideolojisi ve burjuva ufuk ve ülküsünün biçimleridirler. Ne var ki bu üçlüyü komünizm ve isçi karsisinda üç güçlü toplumsal hareket olarak görürüz. Burada burjuvazi ve sermaye ile isçi sinifi ve isçi sosyalizmiyle açik karsilasmasindan söz etmiyorum. Bu üç gidisten komünizmle rekabet boyunca güçlenen ve komünizmi bir yana iterek komünizmin gücünü arkalarina alan egilimler olarak söz ediyorum. Bunlarin ilerlemesi ve zaferi, isçi komünizmine karsi üstün gelmeleri, isçi komünizmi hareketi ve sinifin sosyalist direnisinin çesitli ülkelerde bu hareketler tarafindan geri itilmesinin burjuvazinin çiplak gücünden kaynaklandigi açiktir. Birçok durumda, çesitli ülkelerde burjuvazi isçi hareketi ve isçi komünizmini siyasal ve askeri yöntemlerle bastirdigindan nasyonalizmin sol kanadi öne çikar, reformist veya demokratik hareket durumunu degistirmek üzere isçinin basvuracagi bir çerçeveye dönüsür. Sosyalizm ve isçi komünizminin bu öteki egilimlerle oranla gücü ve etkisi son çözümlemede siniflarin genel güç dengesi tarafindan belirlenir. Fasistler komünistleri yok ettiklerinde isçinin durumunu belli ölçüde düzeltmesinin biricik yolunun sosyal-demokrasi olacagi ortadadir. Ancak komünizmin yaninda büyüyen, komünizmin gerçek gücünü kendi potansiyel güç kaynaklarina dönüstürebilen, isçi sinifini kendi kuyruklarina takabilen toplumsal egilimler olarak bu üç hareket ele alinabilir ve farkli ülkelerde, farkli ugrak ve dönemlerde isleyisileri görülebilir.

Çesitli endüstriyel ülkelerde büyüyen nasyonalizmin ana yatagi emperyalist nasyonalizmdir. Görevi ve eregi ana ülkenin iç piyasasindaki bunalimi hafifletmektir. Bu nasyonalizm sol ve sosyalizm içinde farkli damarlar olusturmus durumdadir. Ingiltere, Fransa, Almanya, Italya ve Ispanya'da ortaya çikisi ve büyümesine tanik olduk. Bu, Avrupa Komünizmi'nin örneklerinden yalnizca birini olusturdugu, güçlü sol-nasyonalist bir egilimdir. Bu nasyonalizmin etkisindeki sol partiler ulusal platformlar temelinde, ilgili ülkenin ekonomik durumunun veya varolan kapitalizmin islahi için çalisirlar.

Bagimli ülkelerdeki nasyonalist ve reformist egilimi daha açik biçimde görmek olanaklidir. Birçok durumda bu ülkelerde, Bati Avrupa'nin tersine, bu egilimler ayni ugrakta varolabilen bir çesit radikal komünizme rakip olarak degil pratikte bu ülkelerdeki radikal komünizmin yerine ortaya çikarlar. Latin Amerika'nin sol güçleri, sözleri ve tutumlarina baktigimizda, Iran soluna baktigimizda, Vietnam'a baktigimizda tüm bunlarin arkasinda bu ülkelerin yeni yükselen burjuvazilerinin nasyonalizmi, reformizmi ve demokratizmini açikça görürüz. Kanimca isçi sinifinin sosyalist hareketinin Yirminci Yüzyil boyunca kapitalizmin olusum süreci içinde bu hareketlere karsi yenildigini söylemek olanaklidir. Hazirsizligindan dolayi, bu hareketlerin gündemde oluslari ve seferberlik yeteneklerinden dolayi meydani bu güçlere birakti. Yine de bence savasimimiz bu hareketlere karsidir. Isçi komünizmi alanini ve sinirlarini nasyonalizm, reformizm ve demokratizme karsi belirlemeli, gerçekten varolan komünizm ve sosyalizmin arkasindan bunlari çekip çikarmali, bu sözde komünist ve sosyalist trendlerin bütün ülkelerde gerçekte nasyonalizm, reformizm ve demokratizmin blogu oldugunu göstermelidir.

Bu [egilimler] neden gündemdeler, nasyonalist, reformist ve demokrat solun toplumsal gücü niçin isçi komünizminkinden daha fazla? Bence emperyalizm özellikle demokratizm, reformizm ve nasyonalizmi bagimli ülkelerde toplumsal bir gündeme dönüstüren bir görüngüdür. Bunun nedeni açikça ortadadir: Siyasal despotizm, ekonomik geri kalmislik, toplumsal kesimler arasinda ekonomik uçurum, ulusal sorun ve ulusal baski, sömürgeciligin mirasi; bütün bunlar bu egilimlerin büyümesine neden olan kaynaklardir öyle ki bagimli ülkelerde bu egilimler kendinilerini radikal Marksizm diye sunulan sey olarak ortaya atarlar. Sovyetler deneyimi ve bu kutbun burjuva sosyalizminin olusumunda yalnizca nasyonalizm ve reformizmin biresimini görürüz. Sovyetler demokratizme karsi bir deneyimdir. Nasyonalizm ve reformizm uzun bir süre boyunca sosyalizmin Rus modelinin özgüllügüydü. Buysa toplumun belli kesimlerinin gerçek ülküsü ve ergidir. Kapitalist ekonomik gelisme için çabalayan geri kalmis ülkeler için gerçek eregi ve örnegidir.

Gerek siyasal ve toplumsal açidan gerek ideolojik açidan isçi komünizmi bu egilimler karsisinda geri adim atmis durumdadir. Kanimca bu [egilimler] günümüz isçi olmayan sosyalizmlerinin ekonomik-toplumsal içeriklerinin ana ögeleridirler. Bunlarin arkasinda burjuvazi ve burjuvazinin farkli kesimleri arasindaki rekabetlerin yer aldigi açiktir. Bati'da ve endüstriyel ülkelerde ekonomik bunalim dönemi ve kar oraninin korunmasinin güçlestigi kosullarda rekabet iç piyasanin ve "öz" sermayenin korunmasina iliskindir. Bagimli ülkelerdeyse bu ülkelerin yeni yükselen burjuvazisiyle Bati ve emperyalist ülkelerin burjuvazileriyle rekabetine ve güçlü bir iç piyasa olusturma ülküsüne iliskindir. Rusya blogunun komünizmi de bu kutbun burjuvazisinin Bati'nin ekonomik ve teknik gelisim düzeyine ulasmasi ve dünya çapinda kendi ekonomik ve siyasal etkinlik alanlarini genisletmesinin bayragidir.

Isçi komünizmi ve parti

Buraya kadar isçi komünizmini toplumsal bir gerçeklik, belirli bir dünya bakisi, bir düsünsel sistem, öteki sosyalizmlerin bir elestirisi, sosyalizm tarihinin elestirisi vb. olarak ortaya koymaya çalistim. Simdiyse belirli bir komünizmin önergesi ve reçetesi, belirli türden bir komünizmin pratigi, farkli bir komünist pratigin biçimlendirilmesi olarak isçi komünizmi tartismasina variyoruz.

Fazla uzatmamak için isçi komünist [komünist-isçi] sifatini alabilen partilerin biçimini tasarlayacagim. Bana göre böyle bir parti için kapitalizme karsi isçi sinifinin toplumsal, sinifsal hareketi ve gündelik, sürekli mücadelesi birinci önceliktir. Bu anlamda bu partinin olusum ve gelisim odagi sinifin içindedir. Enerjisinin büyük bölümü burada tüketilir ve bu mücadeleyi kapsar. Aktivistleri bu mücadelenin aktivistleridir. Önderleri bu mücadelenin taninmis önderleridir, büyüklügü veya küçüklügünden bagimsiz olarak bu toplumsal mücadelenin ilerlemesi ve gerilemesinde payi bulunur. Dokusu baglaminda proleter bir partidir. Isçi sinifinin bazi ögelerini, sözcügün nesnel, gerçek anlaminda isçi [ögesini] kapsar. Bu anlamda böyle bir partinin varolabilmesi için bu parti isçilerin faaliyetine uygun olmalidir. Varolan partilere baktigimizda bunun temel bir ayrim oldugunun ayirdina variriz. Partimiz (Iran Komünist Partisi) ve bunun gibi yüzlerce parti isçilerin faaliyeti için uygun bir kap degildir. Ancak Komünist-Isçi Partisi isçinin siyasal faaliyetinin uygun, dogal bir çerçevesi olmalidir. Bu yalnizca etige degil tüzüge, çalisma biçimi ve yönteme iliskin ciddi bir konudur.

Söyledigim gibi komünist parti ekonomik mücadeleye, reform için mücadeleye katilan bir partidir. Bunun dolaysiz anlami bu partinin bu mücadeleye katilma yetisini elde ettigi, kitlesel faaliyet yetisinde oldugu, aleni çalisma becerisine sahip oldugudur. Bana göre [isçi partisi olarak] baslasa da aleni-kitlesel çalisma yürütemeyen bir parti isçi partisi kalamaz. Isçiler arasinda "felesefi çevreler" gibi bazi egilimler olusturulabilir, bu olnaklidir. Isçilerin ugrasisinin bir bölümü de budur. Felsefi çevrelere sempatisi olan ayni isçi yarin fabrikadaki sorunlarinin pesinde kosar, "siniflandirma taslaginin" izini sürer, "çalisma yasasiyla" ilgilenir, isçiler konusunda da görüs bildirilecek memleketin anayasisyla da ilgilenir. Orduyla, Devrim Muhafizlari'yla iliskisini düzenleme sorunu da bulunur. Komünist bir parti de, Marx'in dedigi gibi, tüm bu ugraklarda hazir bulunmalidir.

Bu anlamda isçi sinifi komünist parti için belirli bir olgu olmalidir. Parti bu sinifin mücadelesinin mekanizmalarini tanimalidir. Bana göre simdiki komünist partiler isçiye burjuvazinin üretimdeki penceresinden bakiyor. Bu sinifin varolus mekanizmalari ve metabolizmasindaki hareketler simdiki komünist partiler için tanidik ve açik degildir. Ne isçinin düsüncesi ve düsünsel ugrasilarini taniyor, ne propagandasinin temeli yapabilecek isçiyle ortak gözlemlere sahip ne de her ugrakta isçiye uygulanan ve isçinin duyumsadigi toplumsal baskilari biliyor. Solda çokça kisi örnegin Iran'daki ögrencilerin baslarindan geçenleri biliyor, Kürtler'in basina gelenleri biliyor. Ancak son alti yilda isçinin basindan ne geçti, komünist parti bu sorunu bile dogru dürüst bilmiyor. Isçi ailesi ne güne düsüyor, çalisma kosullari neye dönüsüyor, isçinin toplumsal sayginligi su an ne durumda? Isçiyle duyumsanabilen bin bir sey var, ne var ki bunlarin hiçbiri bugünkü siyasal partilerde duyumsanmiyor. Propagandalari hala gerçek yasamdan degil kitaplardan çikarsaniyor.

Söyledigim gibi komünist parti isçi önderligi disinda hiçbir seye dayanamaz. Yoldaslardan biri elestiriel bir belirlemesinde propagandamizda isçi sinifinin "pratikteki önder"i dendiginde kendimizin "kuramsal" önderi oldugumuz ve baska türlü bir önderinden söz ettigimiz izlenimi uyandirdigimiza degindi. Ancak bence bu yanlis bir ifade degildir. Isçinin pratikte, gündelik önderi var. Faaliyet alanlarinda isçilerin bir kesimini çevrelerinde toplayanlar var. O, konseyler yönetimine evet dediginde isçiler de konseyler yönetimine evet derler, hayir dediginde de olasilikla hayir derler. Biz ne kadar çalisirsak çalisalim sonunda karsi çikacak birileri olacaktir ve böyle karsi çikacaklardir, olumlayanlar da böyle olumlayacaklardir. Isçi önderi ve nüfuz sahibi isçi kavramlari bu partilerde yerini bulmalidir ve parti nüfuz sahibi isçilerin agi partisi olmalidir.

Bir baska nokta su: Sürmekte olan, reform vs. konusundaki mücadele konusunda propaganda ile sosyalizmin propagandasi arasinda varolan görünürdeki çeliski dogal olarak bu partilerde çözümlenmis olmalidir. Sosyalizm egitimini degil propagandasini kastediyorum. Sosyalizmin propagandasindan, bir yanit olarak sosyalizmi ortaya atmasindan, sosyalizmi mantiksal olarak birilerinin sorununun çözümü olarak göstermesinden, sosyalizmi yaymasindan [söz ediyorum]. Madencinin "bu kömürlerin parasini zaten ödedim" dediginde sosyalizm prpopagandasi yaptigi çoskuyla sosyalizm propagandasi yapmasini [kastediyorum]. Ancak bu parti sosyalizm propagandasi yapmiyor. Propaganda yaparken konu mikro düzeydedir. Sosyalizmi yayarken konu genis ölçekli ve sinifsaldir. Yirminci Yüzyil bitmek üzeredir, artik sosyalizmi costurabilmeliyiz. Sosyalist isçi partisini sosyalizmi nasil çosturdugundan, bu çoskiyu insanlara ve temsilcisi oldugu toplumsal sinifa nasil yaydigindan taniyabiliriz.

Komünist-isçi bir parti kendisinden önceki solla kalitsal baglarini gerçekten ve resmen koparmalidir. Mücadele tarihlerinin üç sokak ötede siyasi faaliyette bulunduklari döneme vardiran ve görünürde tüm bunlari varoluslarinda birbirine baglayan çok kisi var. Oysa çikip bu mirasa karsi konusmalari gerekir. Narodnizme karsi Bolsevizm nasil konustuysa öyle. Biz de konustuk. Ancak bu sürekliligi çesitli biçimlerinde koruyoruz. Bu anlamda isçi komünizmi kendi tarihsel yorumunu sunmalidir. Solun evrimine iliskin tarihsel yorumunu sunmali ve bu yorumunun arkasinda durmalidir.

Komünist-isçi partisi propagandasinda isçi devriminden söz eden partidir. Komünist devrim için dogrudan çagrida bulunan partidir. Isçi Yönetimi sloganini devrimci cumhuriyet vb.nin yerine koydugumuzda biz bu yönde adim attik. Komünist devrime çagri sürekli bir konu olmalidir, taktik de taktik olarak yerli yerinde durmalidir. Sosyalist bir parti, komünist-isçi parti dogal olarak öncelikle "yasasin komünist devrim" diye haykirmalidir. Sonra su veya bu sorun ne olacak diye soruldugunda ise taktigini açiklamalidir. Komünist-isçi partisi sözünün temeli komünist devrim olan ve sözünü ettigim biçimde söyledigini halka yayan ve halk içinde yerlestiren partidir.

Komünist devrim bugünkü propagandamizda nasil bir yer tutuyor? Su an tam olarak Komünist Partisi Radyosu, özellikle de Devrimin Sesi Radyosu'nun komünist devrim konusunda söylediklerini bilmiyorum. Devrimin Sesi Radyosu'ndan Büyük Tomb ile Küçük Tomb adalarindaki Kürt isçilerinin durumuyla ilgili bir program yayimlandigini biliyorum. Bunu duydugumda kendi kendime hiç olmazsa Büyük ve Küçük Tomb'da isçinin ulusunu birakin dedim. Sabahtan aksama kaç kez komünist devrim, Iran, Islam Cumhuriyeti vs. sözcüklerini dile getiriyoruz? Artik komünist devrimden söz etmeliyiz. Yirmi birinci Yüzyil bile gelip çatiyor.

Komünist-isçi partisi toplumun ekonomik, toplumsal yapisinin ivedi dönüsümü için açik bir programa sahip olmalidir. Toplumun önderi gibi konusmalidir. "Yönetimi ele geçirdigimde bu ekonomik durumu bu siyasal programlari olusturacagim" demeli. Isçi sosyalizmi salt ajitatif konumda kalamaz, salt tanitma-yayma konumunda kalamaz. Sosyalist yönelimlerini açiklama konumunda kalamaz. [Komünist-isçi partisi] belirli bir degisimi gerçeklestirmek isteyen ve bu degisim için çagri yapan parti olmalidir.

Kisacasi, pratik açidan komünist-isçi partisinin en iyi betimlemesini Komünist Manifesto'da bulmak olanaklidir. Sözlerimin bu yönünü özetleyip oradan da faaliyet alanlari, taktikler vb. kavramlara geçecegim.

Iran toplumu çerçevesinde belirli bir kampanya olarak isçi komünizmi

Tartisacagim son nokta Iran toplumu, Iran Solu ve Iran Komünist Partisi çerçevesinde belirli bir kampanya olarak isçi komünizmidir. Ancak buraya geçmeden önce Iran Solu konusunda genel birkaç noktayi dile getirmem gerekir.

Ben Iran'da komünizmin tarihini böyle görüyorum: Ekim Devrimi'ne denk gelen ilk gelismeleri degerlendirildikçe [komünizmin] kökünün her yerden çok Bakü'de oldugu görülüyor. Enternasyonal'in kararlarinin fotokopilerini bizim gibilere verdiler, alanlar da okuyup sinirlarin ötesine çalismaya gittiler. O dönem Iran Komünist Partisi faaliyetleri komsu bir ülke ve isçileriyle ilgili Komintern ve Bolsevizm'in siyasetlerinin devamidir. Iran'da sosyalizmin ortaya çikisi ve yükselisine dair ciddi bir belirti bulunmuyor. [Yirminci] Yüzyil'in basindaki bu komünizm tabi ki Iran'da da maddi temellere sahipti. Örnegin bu toplumda isçilerin varligi, devrimin bu toplumun gündeminde olmasi, kolonyalizm, anti-emperyalizm, demokrasi vb.; bunlarin hepsi toplumda solun varligini duyurmasinin maddi temellerini olusturuyordu. Mesrutiyet Devrimi gerçek bir devrimdi, üstelik sol kanadi sosyalist de olabilirdi. Bunu bir yana birakirsak Dr. Arani, "53 Kisi" ve Tudeh Partisi'ne variriz. Bu noktadan itibaren Iran'in "yerli" sosyalizminden söz edebiliriz. Iran'da, daha genel toplumsal ve ekonomik süreçlere bagli olarak biçimlenen sosyalizme [variriz]. Burada artik sözü edilen kalici bir sol olarak ortaya çikan ve Iran opozisyonunun bir kanadi olarak varligini sürdüren olgudur.

Yillar önce Dr. Arani gibi biri benim için önemli bir isim sayilirdi. Tutukevinde direndiginden, Iran Marksizmi'nin babasi oldugundan söz edilirdi, herkes hakkinda iyi seyler söylerdi. Ancak gidip yakindan incelediginizde Marksist düsünceleri alimlayan, onurlu, reformist, yurtsever bir insan oldugunu ancak sözünün, baska birçok kisi gibi, "toplumda bu kadar baski olmamali" oldugunu görürüsünüz. Marksizm onun için "toplum varsil ve yoksula bölünmemeli", "gelin memleketi düzeltelim, uygarlik trenini kaçirdik, bir seyler yapalim" demekten daha fazla bir sey degildir. Daha dikkatlice bakinca bu görüntüyü daha iyi görürsünüz. Enver Hamei Dr. Arani hakkinda güçlü bir nasyonalist oldugunu, ancak nasyonalizminin daha sonra zayifladigini yaziyor. Arani tutukevinde ben güçlü bir nasyonalistim demis. Marx'tan sizlere sunu aktardim: Komünistler, Almanya ve Fransa'da bu sosyalizme karinlari tok olan, odaklarinda farkli bir sosyalizmin biçimlendigi ve kendilerince yorumlandigi endüstriyel isçiler ve proleterlerdi. Marx da bu çerçevede yazmaktadir. Manifesto'da imlenen komünizm isçiler arasinda, isçi olmayan sosyalizmlere karsi ve onlardan farkli olarak olusan sosyalizmdir. Ancak yeni dönem Iran komünizmi (Dr. Arani, 53 Kisi ve ötekiklerle baslayan komünizm) bu kutuptan ortaya çikmiyor. Bu toplumsal açidan kaynayip fiskirmiyor. Aydinlar ve egemen siniflarin içinden basliyor. Mürekkep yalamislar var, Firenk diyarini gidip görenler var, bu kuramlari okuyanlar var, yani baslarinda da Rus Devrimi gerçeklesmis durumda ve "hiçbir ulusal baskiyi tanimadigini, bütün borçlarini bagisladigini, topraginizda gözü olmadigini, Iranlilik'inizi resmen tanidigini, yoksullugun kötü bir sey oldugunu" söylüyor. Halkin da gidip kendi ekonomik programlarini gerçeklestirmeye çalistiklarini görüyorlar, bir de Lenin diye biri var, sözüne kulak verdikçe iyi bir insan oldugunu farkediyorlar. Bu Iranli aydin ve okumus kesim halihazirdaki solun devami oldugu bu süreçteki ilk sosyalist düsüncelerin ortaya çikis odagidir. Varolan sol o ilk Komünist Parti'nin devami degildir, onunla hiçbir ilgisi bulunmuyor. Tarihsel süreklilik açisindan bu ugrakta baslayan sürecin devamidir. Irec Iskenderi'nin anilarini okuyunca böyle bir solun örnegini görürsünüz. Tudeh Partisi'nden önce bu ayni Iskenderi'nin Amcasi olan Süleyman Mirza sosyalisttir. Amcasinin nasil düsündügüne bir bakin. Irec Iskenderi, Dr. Arani, Enver Hamei ve Kambahs'i (Kambahs'in bazi açiklamalri biraz farkli, uluslararasi iliskileriyle ugrasiyordu, uluslararasi siyasal bir kutup için çalisiyordu) yan yana koydugunuzda elde edeceginiz görüntü bundan baska bir sey olmayacaktir: Bunlar gerçekten de Mesrutiyet'in eski ülkülerini paylasan bagimli bir ülkenin aydinlari, okumuslari ve mürekkep yalamislarinin bir kesimini olusturuyorlar. Iran'in modernizasyonundan, yönetsel islerinin düzenlenmesinden, varsil ve yoksul arasindaki uçurumun küçültülmesinden, despotizmin ortadan kaldirilmasindan yola çikiyorlar (gerçi hala monarsiyi bile sorgulamaya cesaret edemiyorlar. Bir anlamda cumhuriyetçilik daha sonralari, baska ugraklarda açikça isin içine giren bir olgudur).

Iste bunlar egemen siniflarin toplumsal reformcularidirlar, ilk sosyalist tartismalari onlardan duyuyoruz. Sonraki on yilda, Ikinci Dünya Savasi'nin bitiminden sonra ve 18 Agustos Darbesi'nden önceki sürede, opozisyonun sol kanat gelenegi açikça Tudeh Partisi'nin etkisindedir. Ancak toplamda "sistem" karsiti opozisyonu Ulusal Cephe ve Tudeh Partisi olusturuyor, bunlar da yeni yetme Iran burjuvaisinin eski ülküleri temelinde konusuyorlar: Toplumsal reformlar, siyasal bagimsizlik ve demokrasi. Tudeh Partisi'nin demokrasi dozu daha düsük, toplumsal reformlar dozu daha yüksektir, Ulusal Cephe'nin ise demokrasisi daha fazla toplumsal refomlari daha azdir, nasyonalizm de bir parçasidir. Tudeh Partisi Iran nasyonal-reformizmi ile dünya çapinda agir agir olusan uluslararasi bir bloga bagliligin karisimidir. Belli bir ugraga kadar bu ikisi gerçekten de örtüsüyor. Bütün Iranli aydinlar Sovyet Rusya'yi Üçüncü Dünya'da ve bagimli ülkelerdeki nasyonalizm ve reformizmi savunmanin temsilcisi olarak görmekteler. Sovyetler'in çikarlari bu aydinlarin uluslarinin çikarlariyla çatismamaktadir. Ancak bir baska dönemde bu çeliskiler basliyor, o dönemden itibaren de Tudeh Partisi'ndeki bölünmeler, "Rusya usagi" bir egilim olarak Tudeh'in soyutlanmasi basliyor. Tudeh Partisi'ne bu ulusal elestirinin asil sahibi Ulusal Cephe'dir, ancak Tudeh Partisi'nin içinde de, Halil Meleki gibi daha sonra partiden ayrilan, bu elestirinin temsilcileri bulunuyor.

Tudeh Partisi ve Ulusal Cephe deneyimlerinin yenilgisi (bunlarin Iran'in toprak reformundan önceki partileri, eski sisteme karsi ayaga kalkmaya çalisan burjuvazinin partileri olduklarini daha önce söyledim) yeni bir solun büyümesinin baslangici oldu. Bu Iran'da kapitalizmin belli ölçüde gelismesiyle eszamanli gerçeklesiyor. 18 Agustos darbesi, özellikle de 1962 Toprak Reformu'ndan sonra Tudeh Partisi disa bagimliligi, demokrasi ve "Dr. Musaddik'in Ulusal Hükümeti"ni savunmamasi açisindan, Ulusal Cephe ise pasifizm, oyalanma ve siddetli mücadeleye inanmayisi, "liberalizmi" sayilan sey açisindan elestiriliyor. Bu ugraktan baslayarak isçi sinifinin baskisi altinda olan sol toprak reformuyla birlikte orytaya çikiyor. Bu ugraktan itibaren nasyonalizm ve reformizmin bayragi artik eskiden tasindigi toplumsal kesim tarafindan tasinmiyor ve Iran küçük-burjuvazisinin eline geçiyor. Bu solun istedigi demokrasi liberalizmden ayriliyor. Bu artik "yeni demokrasi"dir, bagimli ülkenin üretici güçlerinin büyümesi ve gelisiminden kaynaklanan türden bir demokrasidir. Bu demokraside artik birey haklari eksendeki kavram degildir, demokrasi halk yönetimi kavramiyla kaynasiyor artik. Libearlizmin demokrasi yorumunda bireysel haklar, bireyin bireyselligi ve oy hakki, bireylerin kisisel ve medeni haklari önemli bir yer isgal eder. Ancak yeni demokraside, halk demokrasisinde demokrasinin anlami halk kesimlerinin egemenligidir. Sonuç olarak, [örnegin] 79 Devrimi'nin hemen ertesinde Peykar ve Halkin Fedaileri'nin göz önünde bulundurdugu yönetim biçiminde "bu demokrasinin pratikteki anlami bireyler için nedir?", "bu düzende partiler hukuku nedir?", "basin özgürlügüne ne olacaktir?" vb. sorular ikincildir. Sorun halk kesimlerinin egemenliginin gerçeklesmesidir. Bu hareket açisindan demokratizmin belirleyici özelligi budur. Yakindan baktigimizda bu yeni solun "bireysel haklar" konusunda duyarliliga liberalizm dedigini görürüz. [Bu sol] demokrasiyi bir basamak yukari tasidigi iddiasinda. Bu halk demokrasisinde gerçekten çogunluk egemenligi kurulacaktir diyor.

Bu daha radikal olan egilim isçi sinifinin baskisi, küçük-burjuvazinin konumu ve Iran'in bagimliligi durumuna dayaniyordu ve bana göre toprak reformundan sonraki radikal solun hamurunu olusturdu. Gerçek su ki 79 Devrimi bu solun dosyasini kapatti. Bu solu sonunda doruguna ulastirdi, kaynama noktasina vardirdi ve buharlastirdi. Sonrasinda Komünist Parti ve Komünist Parti'nin ertesini konusabilmek için bu süreç hakkinda konusmaliyiz.

Bence 79 Devrimi'ne giren sol bu ayni reformizm ve nasyonalizmin ülkülerini tasiyordu. Ancak simdi bir de baska bir anlamdaki demokrasiyi, halkçilik ve halk egemenligi anlaminda demokrasiyi yedeginde çekiyordu. Ulusal Cephe'den de iste bu yüzden ayiriyordu kendini: Ulusal Cephe liberalizme ve demokrasinin Batili versiyonuna vurgu yapiyordu. Bu sol devrime girdi. Ancak dönemimizin solunun tarihini yaratan yalnizca bu egilim degildi. Toprak Reformu ardindan isçi sinifinin hizli büyümesi konusmamin basinda sözünü ettigim gerçekligi sahneye sürdü. Isçi sinifi genis ve toplumsal biçimde ortaya çikti. Sermayeye karsi ve karsit duran bir isçi sinifidir bu.

Isçi sinifinin bu halkçi (popülist) sola sempatisi beklenilir bir durumdu. Daha önce Marx'in çesitli ülkelerdeki radikaller, demokratlar vs. ile nasil çalismak gerektigini söyledigini ifade ettim. Bunun Marx'in ve kuraminin proleter olusunun özgüllüklerinden oldugunu söyledim zira devrimci ve devrim için mücadelenin yani sira reform yolunda mücadeleye de deger vermektedir. Durumu iyilestirecek mücadeleye deger vermektedir. Bana göre Iran isçi sinifinin bu sol ile iliskisi isçi sinifinin bu özgüllügünden kaynaklaniyordu. Bu sol hiçbir zaman isçi sosyalizmine iliskin bir yorumda bulunmadi, "bunu istiyorum, isçi devrimi istiyorum" demedi (bu hepimizin animsadiklari konulardan biri). Bu sol "bagimliligi sona erdirmek", "halk egemenligi vb. yolunda Iran toplumunun islahindan" söz etti. Isçiler de tamam dediler. Marx, isçi partisinin yoklugunda isçiler küçük-burjuva demokratlarla çalisirlar diyordu. Iran'da da ayni olay gerçeklesti. Ancak bu yandasligin yaninda, bana göre, isçi sinifi kendi bagimsiz deneyimlerini de yasadi. Bagimsizi açiklamam gerekir. Toplumda toplumsal egilimlerin mutlak ayriligi olanakli degildir. Bir baska deyisle her harekete farkli egilimler, odaklar ve bireyler katilirlar. [Tahran] Dogu Kesimi Konseyleri'nde son çözümlemede hem popülistler bulunuyor hem de gerçek ugrasisi komünist devrim olan, bu konsey araciligiyla bu yolu açmak isteyen isçi de. Yine de sosyalist ve komünist isçilerin bagimsiz varliginin azicik dikkatle bakildiginda görülebildigi deneyimler bulunuyor. Bir grev gerçeklesiyor ve bu halkçi gelenegin burada hiçbir rolü yok. Petrol Endüstrisi grevi, Sah rejiminin devrilmesinden önce bile, bunun örneklerinden biridir. Genis toplumsal ölçekte varligini ifade etme araçlarini daha elde edememis bu halkçi solun etkisi Petrol Endüstrisi hareketinde göz ardi edilebilecek ölçüde azdir. Ancak bu [petrol isçisi] hareketi Güney Afrika ve Israil'e petrol satisini durdugu ugrakta kendi önderligine sahiptir demektir. Bu gündeme nereden varmisti? Bana göre bu isçi sinifi ve sinif savasimi konusunda belirli bir görüse sahip bir önderligi olan sosyalist isçi bir egilimdir. Sözü edilen bu toplumsal isçi egilim devrim sürecine giren bu sola asla kesin, mutlak biçimde katilmadi. Asla katilmadi ama onunla çalisti. Bence bu sol asla bu isçi egilimini kendine katamazdi. Çalisma yöntemi bu geçissiz ayriligin dügümlerinden [yalnizca] biridir. Ya ülküler? Ülküler ve erekler konusunda ayrimlar daha da belirgindir. Hepimiz o dönemin baskin solunun "burada kargasa çikarmayin, burasi yurtsever bir hacinin basimevidir! Bu ulusal burjuvadir, burada hengame çikarmayin! Bu sloganin yeri burasi degil!" diye uyari yaptigi oturumlarda bulunduk. Hiç kimse böyle bir tutumla devrimci bir dönemdeki isçiyi kendi saflarina katamaz.

Devrime giren solun ta kendisi devrime ugradi, bayragi olmaksizin devrime giren isçi bu sol ve kendisiyle karsilasti. Bence [79] Devrimi Iran tarihinin muazzam bir olayidir. Bir baslangiç noktasidir. Bazilari, örnegin eskiden Halkin Fedaileri veya Halkin Mücahitleri (ML)'den olanalar niçin bizim geçmisimizi Devrim'e dayandiriyorsunuz diyorlar. Bunun nedeni devrimin sözü edilen o yoldasin gerillacilik yaptigi sekiz yildan çok daha önemli olmasidir. Devrim komsusunun bile ne yaptigini bilmedigi ayni kent gerillasi yoldasi toplumsal öndere dönüstüren görkemli bir toplumsal gerçekliktir. Toplumsal ölçeklerde konustugumuzda Halkin Fedaileri'nin önemini [Devrim'den] üç buçuk yil önce silahli mücadele yapmasiyla degil Azadi Meydani'nda topladigi üç yüz bin kisiyle ölçeriz. Bundan dolayi Halkin Fedaisi de gerçek toplumsal tarihini son çözümlemede devrime dayandirmalidir. Bence bu devrim bir dönüm noktasidir, öyle ki birkaç ay içinde bu küçük-burjuva, isçi olmayan sosyalizm bütün ögeleri ve parçalariyla erginlesti, yaslanip yiprandi, ortadan kalkti ve karsisinda bambaska bir sey dikeldi.

Bence bu süreçte isçi sinifinin baskisi Devrimci Marksizm hareketi tarafindan temsil edildi. Devrime iliskin solun düsüncelerini ilgilendirdigi kadariyla da isçi sinifinin bayragini Devrimci Marksizm tasidi. Bundan dolayi o sol çikmaza girdi, çünkü komünizmin toplumsal gücü o sol, bakisi ve tutumlari için alan birakmiyordu, oysa Devrimci Marksizm'i sahneye çagiriyordu. Bana göre bizim egilimimiz sirtini nesnel, toplumsal bir gerçeklige dayadi. Kendisinin bu görüslere nereden vardigiysa baska bir tartismanin konusudur. Sonuç olarak biz bu [isçi olmayan] solun sol kanadiydik, siyasal ve kuramsal elestirimizi ortaya atmistik, disarida, devrim alaninda gerçeklesenler her geçen gün bu elestiriyi dogruluyordu ve bu süreçte sola egilen devrimciler derhal bu bayragi buluyorlardi.

Küçük-burjuva sosyalizminin nihai yenilgisi ugragi olarak tanimladigim bu dönem 1982 yilina kadar sürüyor. Bu örgütlerin bunalimi daha besinci günden basladi. Bence Ulusal, Ilerici Burjuvazi Miti kitapçiginin basilmasi ve bu [örgütlerin sorumlulari] onu gizleyip aktivistlerinin eline ulasmasina engel olmaya baslamalariyla bunalimlari baslamisti. Isin asli bunalimlarini Devrim'in baslatmasidir. Bu bunalimin göstergesi siyasal-örgütçülerin kent gerillacilardan ayrilmasiyla önceden ortaya çikmisti. Siyasal-örgütsel-kitlesel çalisma yöntemine dogru gitmek sokaklari dolduran kitlelerin taninmasi demekti. Arkasinda hangi kuramsal gerekçelendirme yer alirsa alsin mücadele eden kalabaligin resmen taninmasi demekti. Bence bu proleter olmayan solun tarihi Iran Komünist Partisi'nin kurulusuyla bütünüyle sona erdi.

Iran solu ve ikp ile iliskili belirli bir kampanya olarak isçi komünizmi

Biz bu burjuva solu 79 Devrimi'nde elestirdik. Bu elestirel egilimi temsil eden Iran Devrimci Marksizmi bu burjuva solundan epeyce ayrildi. Ancak örgütsel bir hareket olarak isçi komünizminin ortaya çikisi yalnizca buradan, Devrimci Marksizm'in omuzlari üzerinden ve bu egilimin sinirliliklarini elestirerek baslayabilirdi. Bence Iran Komünist Partisi'nin kurulusu Iran aydin radikalizminin ve Marksizmi'nin son noktasidir. Bir dizi geçerli kuramsal ip uçlari ve geçerli siyasal konumlara ulasma noktasidir. Ancak hiçbir biçimde kendi basina Iran'da komünizmin toplumsal[-sinifsal] yeniden konumlanisini temsil etmez. Bence Iran Komünist Partisi bir dönüsümün yalnizca baslangici olabilir.

Komünist Parti o solun bütün malzemesini devraldi. Bir baska deyisle kendi disinda pro-Rus egilim disinda fazla bir sey birakmadi. Islam Cumhuriyeti Iran radikal soluna agir darbeler indirdi ama onu yok etmedi, yok edemezdi zaten. 80-81 yillarindaki bastirmadan sonra örgütlü savasimi sürdüren devrimci sol artik temelde Iran Komünist Partisi'nin iç çerçevesinde faaliyet etmektedir. Bu parti Iran radikal solunun genis ölçekli, kapsamli yatagina dönüstü. Parti kurulusundan önceki tartismalarda, oturumlarda ve kongrelerdeki öngörülerimizin hepsi gerçeklesti. O belgeleri okuyun. Bu partinin kurulusuyla Devrimci Marksizm'in bayragi yükselecektir ve disinda Sovyet yanlisi burjuva komünizminden baska bir sey kalmayacaktir dedik. Küçük-burjuva sosyalizminden geriye bir sey kalmayacaktir dedik. Aynen de öyle oldu. Sonuç olarak Iran radikal solu Iran Komünist Partisi adli bir çerçevede tek bir bedene kavustu, Iran Komünist Partisi Iran'da radikal, devrimci komünizm ve Marksizm'in asil yatagina dönüstü. Bu, kimsenin [bu partinin] elinden alamayacagi bir övünç ve bir konumdur.

Ancak isçi sinifinin toplumsal hareketi açisindan bakan biri için gerçeklesmesi gereken belirleyici olay daha gerçeklesmis degil. Son çözümlemede komünizm ve kapitalist topluma komünist direnisin agirlik merkezi isçi sinifi içine tasinmali, komünistlerin isçi partisi, isçilerin komünist partisi kurulmalidir. Isçi sosyalizmi ve komünizmi partisine kavusmalidir. Bence bu henüz gerçeklesmedi. Bana kalirsa Iran komünist Partisi, içinde gerçeklesen bütün çabalara karsin, ne yazik ki hala egitimli Iranlilar'in partisidir. Günümüzde isçi bu partiye bütün öteki egilimlere gösterdiginden çok daha fazla ilgi ve yakinlik gösteriyor. Bu partinin üyelerinin genis bir bölümünü isçiler olusturuyor. Ancak sorulmasi gereken soru isçinin hangi kapasitede bu partiye katilip hangi kapasitede bu partide çalistigidir. Isçi bu partiye katildiginda toplumsal konumunu birakiyor. Bir baska deyisle bu partiye katilmak için o toplumsal direnis hareketinden kopuyor. Bütün çabamiza karsin ve bazi istisnalar disinda isleyen genel kural bu. Bir isçi Iran Komünist Partisi'ne katilirken Marx'in toplumsal insaninda Feuerbach'in dogal insanina dönüsüp partiye giriyor! Toplumsal özgüllügü, isçi olusu, sermayeye karsi sürmekte olan toplumsal bir mücadele ve direnise aidiyeti elinden aliniyor.

Burasi bizimle ilgili isçi komünizmi tartismasinin baslangicidir. Bana göre hiçbir örgütsel karar veya tüzüge iliskin düzenleme bu tarihsel gelisimi durduramaz. Bu gelisme kaçinilmazdir. Iran artik milyonlarca isçiye sahip kapitalist bir ülkedir. Bu milyonlarca isçinin dünyaya iliskin görüsleri bulunuyor. Bu milyonlarca isçi artik falanca tasra kentinin civar köylerinde dokumacilikla ugrasmiyor, Tahran'in orta yerinde otomobil üretiyor, bilgisayar montajliyor. Aksamlari da renkli televizyon karsisina geçip dünyayi izliyor: Yirminci Yüzyil'in isçisi, Yirminci Yüzyil'in toplumu, Yirminci Yüzyil'in kapitalizmi. Bu isçi artik alanda. Isçi sözünü agzindan düsürmeyen, isçi adina örgütlenen bir partinin varligini biliyor. Bu isçi artik partiyi kapip ele geçirecektir. Bu "kapma" süreci kaçinilmaz tarihsel bir zorunluluktur. (Daha sonra bunun uluslararasi bir süreç olduguna, isçinin yeniden komünizm ve komünist örgütlenmeye yüzünü çevirecegine, isçi sosyalizminin bu bayraginin bu kez Marksizm adina yükselecegine ve bunun global bir gidis olduguna deginecegim.)

Bu anlamda [Komünist] Parti çerçevesinde isçi komünizmi tartismasi bu yönde bir çagridir. Isçi komünizmi tartismasi, Iran Komünist Partisi içinde, Parti'nin Iran isçi sinifi tarafindan ele geçirilmesi sürecinin temsilcisidir. Komünizmin odaginin isçi sinifina tasinmasinin gerekliliginin çagrisidir. Iran Komünist Partisi'nin yeniden-üretilmesi toplumdaki gerçek bir sinifin toplumsal varolusunun temeline dayanmalidir. Komünist Parti isçi sinifinin bir parçasi olarak yeniden-üretilmelidir. Isçi direnisinin bir bölümü olarak yeniden-üretilmelidir. Ancak su an öyle degildir.

Sonuç olarak bizim isçi komünizmi tartismasi çabamiz Iran komünist Partisi'ni sürmekte olan bu dönüsüme hazirlamak yönündedir. Parti'nin bu dönüsümün gerçekligi karsisinda direnmemesini saglamaktir. Parti'nin isçiler tarafindan kapilmasi yolunu kesmemesini güvenceye almaktir. Bu partinin örgütsel varolusunun arkasinda topladigi güçlerin gelismesi önünde bir engele dönüsmesini önlemek istiyoruz. Isçi komünizmi tartismasi Iran Komünist Partisi'nin niteligi ve varolussal gerçekliklerinin proleter olmayan Iran solunun radikalizasyonu geleneginden bir isçi partisine dönüsmesi tartismasidir.

Konusmamin son bölümü aslinda Merkez Komite'nin Üçüncü Kongre'ye sundugu rapordaki tartismanin özetidir(18). Bu tartisma özet olarak söyle: Isçi komünizminin bir saldirisi konusunda saydigim bu süreçler günümüzdeki dünya durumuna bagli olarak kaçinilmazdir. Önümüzdeki yillarda partili bir hareket olarak isçi komünizminin yükselisine, Marksizm bayraginin isçi odaklarina geri dönüsü ve [Marksizm'in] salt isçi odaklarinin bayragina dönüsmesine tanik olacagiz. [Bu] Marksizm bayragi altinda isçi komünizminin ortaya çikisi[dir]. (Burada bunun nasil bir toplumsal agirligi ve siyasal gücü olacagi konusunu tartismayacagim.) Ancak her ne olursa olsun komünizmi isçi kiliginda, isçileri komünizmin ve yalnizca komünizmin bagimsiz gücü olarak görmeye dogru gidiyoruz.

Bu süreci bir yandan kolaylastiran, öte yandan karsisina yeni engeller çikaran bazi etmenler bulunuyor: Ilki Ikinci Dünya Savasi sonrasinda kapitalizmin basdöndürücü gelisimidir. [Bu gelisim] günümüzde doruk noktasinda. Dünyada sermayenin sizmadigi tek bir nokta bile yok. [Sermaye] çalisma sürecinin en küçük biçimlerini dahi ele geçirmis durumda. Günümüzün durumu kesinlikle 1950'li yillarla karsilastirilamaz. Günümüzde bilgisayar montajlamak agir isler arasinda sayiliyor, uzak ülkelerde gerçeklesiyor. Artik hali ve kilim dokumaciligi gibi isler söz konusu degildir. Konu yüksek seviye araçlarin dünya isçilerinin genis kesimlerince üretilmesi, bu kesimlerin girift iliskisi, enfromatik ve elektronik bir devrimin gerçeklesmesidir. Konu bütün dünya ülkelerinin bilisim ve dönüsüm iliskisidir. Is farkli ülkelerdeki ayetullahlarin eszamanli olarak ölüm fetvasi verebilmeleri noktasina varmis durumda! Eskiden yandaki köyün hazretlerinin fetvasini duymasi alti ay sürerdi! Bu kapitalizm kendi antitezi olarak isçileri ayni ölçekte ortaya çikarmis durumda. Yetersiz gelisimi bir zamanlar Saint Simon ve Owen'i sosyalizmden bir ütopya olarak konusmaya zorlayan, bir, iki Avrupa ülkesindeki varligi Marx'a Komünist Manifesto'yu yazdirtan proletarya günümüzde binlerce kat daha büyük ölçeklerde dünyanin dört bir kösesinde mevcut ve hareketlerin kaderini belirlemektedir. Komünist Parti olarak bizzat bizler bu proletaryanin yükselisinin bir parçasi ve ürünüyüz. Kürdistan'da bunun bir örnegine taniklik etmekteyiz: Demokrat Parti'nin düsüsü ve Komala'nin yükselisi her seyden önce toplumsal alanda siyasal bir agirlik olarak Kürt isçisinin (ve genel olarak Iran isçisinin) yükselisinin göstergesidir. Öteki yerlerde, Güney Afrika, Filistin, Ortadogu ve Güneydogu Asya'da siyasal ve toplumsal isçi baskisinin dünyanin biçimini yeniden belirledigini görüyoruz. Bir baska etmen burjuva sosyalizminin bunalimidir. [Bu konu] sözünü ettigim raporda ayrintili biçimde tartisildi. Saydigim bu sosyalizmler bir bir buharlasip uçuyorlar. Sonuncusu ve bana göre en büyügü olan Rus burjuva sosyalizmidir, onun da durumunu Gorbaçov'un belirisiyle görüyoruz. (Bugünlerde Gorbaçov'un sözlerinin geçmedigi söyleniyor. Bazilarina göre bir yil kadar süresi var. Ancak bir yil içinde bir seyler yapmazsa artik geriye bir seyi kalmayacaktir. Gorbaçov'un yenilgisiyle Brejnevciler'in yeniden gelip on bes yil daha isleri eskisi gibi sürdürmeleri söz konusu bile degildir. Hayir, [Gorbaçov'un bitmesiyle] Rus burjuva sosyalist modelinden geriye hiçbir sey kalmaz.) Avrupa'da Yeni Sol'un bunalimi geçtigimiz on yilda kaldi. Bunlardan geriye belirgin bir iz kalmadi. Yurtdisina yeni gelip yabanci dil ögrenen Iranli siyasiler bu okulun yeni olustugunu saniyorlar. Onu yeni buldular. Okuyup yineliyorlar. Ancak bu okul zaman asimina ugrayan, eski bir okuldur, Iran soluna gecikmeyle, son kullanim tarihinden sonra ihraç edilmektedir. Nasyonalizmle bir yerlere varacagini sanan Avrupa Komünizmi hiçbir yere varamadi. Popülizmin basina gelenleri ve getirdiklerimizi biliyoruz. Maoizm'in adini agzina alan neredeyse yok artik. Troçkizm'in de yazgisi Sovyetler'in bunalimiyla belirsizlige sürükleniyor. Sunu söylemeye çalisiyorum: Burjuva sosyalizmi bayragini yitirdi, bunun bir anlami Marx'tan bütünüyle vazgeçmek istedigidir, bunu da resmen ifade ediyor. Burjuvazinin resmi yayinlari Marx'in döneminin sona erdigini duyuruyorlar. Bu, burjuvazinin artik bu kavram ve yönsemeyi bir yana birakabilecegi anlamina gelmektedir.

Bu durum, burjuva sosyalizminin bunalimi ve kapitalizmin hizli gelisimi [durumu], bir yandan isçi komünizminin gelisiminin oldukça uygun temellerinin göstergesidir. Öte yandan komünistlerin faaliyeti ve isçi sinifina pratik sinirlamalar ve ideolojik baskilara yol açmaktadir. Gerek siyasal açidan burjuvazinin sol kanadinin geri itilmesi gerek sermayenin çesitli kesimlerinin ekonomik entegrasyonu nedeniyle burjuvazinin farkli kesimleri arasindaki çekismeler, Ikinci Dünya Savasi sonrasi dönemin tersine, kitlesel ve siddetli boyutlarda daha seyrek ortaya çikmaktadir. Radikal sol ve komünist diye nitelenen hareketlerin geleneksel olarak öncü diye ortaya çiktiklari bagimsizlik, anti-emperyalist vb. hareketler gibi olagan çerçeveler sinirlanacaktir. Öte yandan Marx'in modasinin burjuvazi için geçmesi Marksizm'e duyulan genel ilginin azalmasi demektir. Marx'i geçen yüzyilin düsünürü olarak ilan ettiler. Anti-Marksist bir histerinin yükselmekte oldugu, Marx'in eski ve demode ilan edildigi bu dönemle karsilastirildiginda burjuvazinin bazi kesimlerinin ve kapitalist dünyanin bazi kutuplarinin kendilerini sosyalist sayip Marx'i muteber bir kisilik olarak tanittiklari bir dönemde Marksist ajitatör için Marksist olmak ve Marksist propaganda yapmak daha kolaydi.

Bunlar karsimizdaki engellerdir. Ancak olumlu etmenler çok daha belirgindir. [IKP Üçüncü] Kongresi'nde bu olumlu etmenlerden yararlanmanin bilinçli bir pratige gereksinimi oldugunu söyledim. Ne var ki olumsuz etmenler hemen yarin, kendiliginden etkili olacaktir. [Bu etmenler] su an is basindalar. Ancak burjuva sosyalizminin yenilgisini isçi Marksizmi'nin zaferine dönüstürülmesi fazla çalismak ve çaba gerektirir. Isçi komünizminin karsisindaki yerel ve uluslararasi perspektif budur. Bizim partimizin içinde isçi komünizmi tartismasinin ortaya çikisi bile disaridaki toplumsal gerçekligin bir yansimasidir. [Isçi komünizmi] tartismasi baska bir baskiyi temsil etmektedir. Bugüne kadar gücünü burjuvazinin farkli kesimlerine ödünç veren ve egemen sinifin bazi kesimlerinin gündemini izleyen isçi sinifi hareketi kendi bagimsiz gücünü göstermek üzeredir. Iran Komünist Partisi içinde isçi komünizminin ilerleme projesinin ortaya çikisi bu toplumsal gerçeklik temelinde edimsellesen bir kampanyadir. Bunu durdurmak olanaksizdir. Bu yüzden, bana göre, tartismanin basinda betimledigim komünist için, komünizmin, Marx'in komünizminin zaferini isteyen ve ilerleme yolu arayan komünist için isçi komünizmine katilmak kaçinilmazdir.

Bu oturumda bu tartismalarin hakliligini ve dogrulugunu göstermeye çalistim. Kuramsal gerçekligini, toplumsal gerçekligini, toplumsal ve sinifsal dayanaklarini açiklamaya, [bu gerçekligi] ideolojik ve pratik açidan savunmaya çalistim. Yolunu ve alternatifini göstermek istedim. Bu alternatifin farkli oldugunu açiklamak istedim. Bence bundan böyle benim siyasal faaliyetimin ve bu tartismalari sürdüren herkesin felsefesi bundan olusuyor. Komünist Parti benim çalisma konum. Bu anlamda Komünist Parti dönüsmesi gereken bir görüngüdür. Isçi komünizmi tartismasiysa partinin dönüstürülmesi kampanyasidir. Ancak kesinlikle bu [kampanyayla] sinirli degildir. Bu tartismanin muhataplari Komünist Parti ve bu oturumun çok ötesini de kapsiyor. Muhataplari Ulusal, Ilerici Burjuvazi Miti'nin muhatap oldugu kisilerdir. Muhataplari Komünist Manifesto'nun hitap ettikleridir. Muhataplari kendi disinda süren toplumsal harekettir. Ben bu görkemli harekete sesleniyorum.

Sorulara yanit

(Yoldas S.'ye yanit): Ben kapitalizm gelisiminin sonuna vardi demedim. Kesinlikle bir üretim biçiminin öyle kendi kendine son noktasina varacagini da düsünmüyorum. Olasilikla feodalizm de ortadan kalktiginda her yil öncekinden daha fazla bugday üretiyordu. Ne var ki [feodalizmden] daha güçlü bir sistem ortaya çikmisti, belirti ve göstergeleri eski toplumun içinde görülüyordu. Kapitalizm son noktasina vardigi için isçi devrimi konusunda iyimser oldugumu ne söyledim ne de bu yönde bir kuramim bulunuyor. Lenin'in kapitalizmin çöküsü ve kokusmislugu konusunda da Lenin'in kapitalizmin bundan daha fazla gelismeyecegini söyledigini düsünmüyorum. [Lenin'in] tartismasinin temeli emperyalizmin sömürgelerde üretici güçleri hizla gelistirdigi ve dönemimizin yine de kapitalizmin kokusmasi dönemi oldugu biçimindedir. Iyimserlige gelince: Isçi komünizmi iyimser bir hareketi, ilerideki yillarda mücadeleye ve isçi hareketinin genel durumuna iyimser bir bakisi temsil ediyor. Biz isimizi yapabilmek için kapitalizmin kokusmuslugu kuramini gereksinmiyoruz. Bana göre isçilerin durumu daha iyi oldugunda komünist devrim daha basarili biçimde örgütlenebilir. Kapitalizm isçilerin durumunu daha iyilestirir dendiginde ben de "çok iyi, komünist devrim daha kolay örgütlenebilir" diyorum. Bunalimin kendi basina sosyalizme dokunacak bir hayri bulunmuyor. Tam tersine. Bence sosyalist ve komünist isçi bunalim durumunda sinifin ana gündemini yanitlamak yerine bunalimi bir biçimde hafifletmek ve isçi sinifina dayatilan haksizliklari biraz gidermek isteyen hareketlerin saldirisina maruz kaliyor.

Yoldas S. "yalanci çoban" durumuna düsebilmemiz konusunda uyarida bulundu. Bir kez yüzyilin basinda kapitalizmin çöküsü dedik, öyle olmadi, simdiyse yeniden kapitalizmin çöküsü diyoruz. O zaman çöküs diyen iyimserligini bu durumdan çikarsamadi, günümüzde ben de bu sonucu [böyle bir durumdan] çikarsamak istemiyorum. Kapitalizm gelisir, son çözümlemede bu üretim biçiminin yerini baska bir seyin almasi gerekir. Yeni [üretim] biçimi ve yeni [üretim] iliskileri yolunda savasimin örgütlenmesi gerekir. Bence bu sonraki düzenin malzemesinden bolca bulunuyor. Isçi sinifi bu [yeni] düzeni olusturabilecekse varolan bu toplumda yetismeli ve egitilmis olmalidir.

Yoldas F.'nin "Nasil degismeliyiz?" sorusuna gelince, ben kimsenin belirli bir biçimde degismesinin beklentisi içinde degilim. Kesinlikle tartismayi kimsenin bunlar sonucunda bireysel veya toplu biçimde "degisecegi" biçiminde görmüyorum. Bakiniz, partimiz olmadan önce bizler ne yapiyorduk? Çesitli topluluklardik, farkli inançlarimiz vardi, bu inançlar için güç toplamak üzere tartisiyorduk. Bu da günümüzde güç toplamak için tartisan bir bakis açisidir. Örgütün falanca düzeyinde ilerlemesi gereken bir yönergenin ilerlememesinin nedeni benim su an ortaya attigim bu tartismanin yeterince gücü olmayisidir; herkes benim gibi düsünseydi bu düsünce ilerlerdi. Muhatap olduklarimiz "onayliyoruz" diyorlar. Ben de bunun herkesin Marksizm hakkinda söyledigi ama hep baska bir kapiya çikan "onayliyoruz" türünden oldugunu söylüyorum. Bu tartismanin eregi baskalarina "onayliyorum" dedirtmek degildir. Konu bu siyasetleri izlemek üzere güç toplamaktir. Her hareket siyasetlerini ilerletmek için güç ve kadro, manevi ve maddi destek, teknik olanaklar, gerçek yanitlar, egitmen ve ajitatör, bu siyasetleri savunacak çoskulu kisiler, hangi durumda ne söyleyecegini bilen siyasal yorumcu vb. gereksinir. Yapilmasi ve yapilmamasi gereken çok sey var. Bizim durumumuzda bu otomatik, kolay ulasilir "onaliyoruz" ifadeleri özel kosullarin sonucudur. Ancak partimiz olagan bir örgüt olsaydi kimse bu denli kolay "onayliyorum" demez, isini yapar ve partinin simdiye kadarki resmi siyasetlerini güderdi. Bizim yapmaya çalistigimiz sey, bütün öteki egilimler gibi, birilerini, etkinlik alanlarini bu açidan görüp çalisabilmek için, [savlarimizin] dogruluguna inandirmak, kendimize baglamak ve onlara bu bakisi kazandirmaktir. Böylece bu bakis açisi için egitmen, ajitatör ve yorumcu bulunacak ve isler ilerlemeye baslayacak. Bizim partimizde su an kimsenin "onaylamiyorum" diyebilecegi bir durum mevcut degil. Üstelik, ideolojik ve kuramsal tartismada asla onayliyorum veya onaylamiyorum ya da karsi tarafa onayliyorum dedirtmek söz konusu degildir. Önemli olan gerçekten, bizzat ve olumlu biçimde böyle düsünen kisilerden bir kamp olusturabilmektir. Birilerini onaylamalarina gerek yok, kendileri böyle düsünürler. Ancak "nasil degismeliyiz?" sorusuyla kastettigin örgütsel alanda somut degisikliklerse bu konuda çokça konustuk. Sorun bu konuyu ele alip almayisimiz degil, sorun bu tartismanin pratikte ilerlemeyisidir. Kürdistan konusunda bundan sonraki oturumda çikarimlarimin ana hatlarini sunacagim(19). Bu konulari parti toplantilarinda ifade ettik. Ancak ilerleme saglanmadi. Yurtdisi konusunda da epeyce konustuk, orada da tartismalarimiz ilerlemedi. Kent örgütleri konusunda da öyle. Pek iyi, ne yapmali? Bu bakis açisini yerlestirmek için, bu bakisi daha dogal, daha içgüdüsel bulan yeni güçler toplamak için toplum düzeyinde bir savasim baslatmali. Bu bakisin gerçeklesebilmesi için toplumda bu görüsün gerçek ve insani toplumsal karsiligini seferber etmek için bir savasim baslatmali. Bana göre bu parti bu dokusuyla sosyalist devrime kadar ilerleyemez, aktivistleri de komünist hareketin her gereksinimine uygun degisemezler. Bazilari degismezler, degismek istemezler, bambaska düsünürler. "Söyledikleriniz yanlis, bunlar komünist, proleter tartismalar degil ekonomist tartismalardir. Martinov da öyle diyordu, o da yollara düsüp kendi sektini, partisini olusturuyor kendi faaliyetini örgütlüyordu" diyorlar. Buna yanitim bu sorunun konunun maddi ve siyasi bir degerlendirmesine dayanmadigi biçimindedir. Bu kürsü ve bu mikrofonlar bu bakisin, bütün öteki siyasal hareketler gibi görüslerini yaymak ve bu yolda güç toplayabilmek üzere, ortaya atilmasi, çesitli düzlemlerde siyasal ve pratik alternatiflerini sunabilmesi içindir. Pratik siyasetlerinin ilerlemesinin biricik güvencesi budur. "Nasil degismeliyiz?" sorusunun içerigine gelince, bu konuda epeyce konustuk. Kürdistan'da ne yapmaliyiz diye soruluyor. Altinci Kongre'nin bildirgelerinde söylenenleri [yapmaliyiz] diye yanitliyorum. Sizce bunlar uygulaniyor mu? Gölzerinizi gerçekten açip baktiginizda uygulanmadigini açikça görürsünüz. Öyleyse bu bakis yerinde uygulanabilmek için güç toplamalidir. Bu hareketin kadrolari ve aktivistlerini bu bakis açisinin kampina katmaliyiz. Bakisi farkli olan ve kendi hareketine sahip olanlari da kendi kamplarina göndermeliyiz.

Yoldas S.'nin "niçin yalnizca isçi komünizminin sansi var?" sorusuna gelince, ben kesinlikle bunu söylemedim. Dogrusunu isterseniz ben isçi komünizminin falina bakmaya hiç niyetli degilim. Benim ileri sürdügüm sey bu: Kim gelir yeryüzüne belli bir uzakliktan bakarsa burada yasayan bes milyar insandan iki küsür milyarinin isçi ve ücretli oldugunu görecektir. Üstelik sözcügün antik anlaminda degil Marx'in anladigi anlamda ücretli. Komünist ülküler de ortaya atilmis durumdadir. Eskiden [bu ülküleri] çarpitanlar da çöküs ve kaçis durumundalar. Toplum da kendisini planli, ortak mülkiyete dayali biçimde en üst düzeyde örgütleyecek malzemeye sahip durumda. Bu nesnel durum bu komünist ülküler için uygundur. Gündelik, ivedi bir gündem konusu olarak degil tarihsel olarak dönem Marx'in sinif savasimina iliskin beklentilerinin gerçeklesebilecegi bir dönemdir. Bu bakis komünist devrimin çikmaza girdigini, bu nesnel gelismelerin komünist devrimi daha olasilikdisi, daha olanakdisi kildigini düsünen solun büyük bölümünün görüsüyle temelden farklidir. Bu yüzden iyimser oldugumu söyledim. Çünkü Ikinci Dünya Savasi gelismelerinin, Marksizm ideolojik anlamda ilerlemeksizin, komünist devrimi olanakli hale getirmistir. Safinin gücüne, sinifinin üretimdeki nesnel konumuna, bu toplumu durduracak elindeki gerçek aygitlara ve burjuvazinin kendisiyle karsilasmasina bakan bir komünist bir isçi komünizmi hareketi örgütleyebiliriz demelidir.

Bitirirken

Isçi komünizmi tartismasiyla Komünist Parti iliskisi üzerine biraz daha konusmak istiyorum. Öncelikle bu tartismanin konumunu açiklamaliyim. On yil önce ben, Hamit Taqvai ve öteki yoldaslar Iran Solu'na baktigimizda bu solun komünizme iliskin kendi ülkü ve yorumlarimizla örtüsmedigini gördük. Iran Devrimi ve Proletarya'nin Rolü adli kitapçigi yayimladik. Nasil düsündügümüzü açikladik. Bizimle ayni düsüncede olan insanlari birlestirmeye ve bu görüsler ekseninde siyasal bir hareket olusturmaya basladik. Simdi on yildan sonra kendim de üyesi oldugum Iran Komünist Partisi dahil Iran Solu'na bakiyorum. Bu partinin kimligini belirleyen belgelerin büyük çogunlugu benim kalemimden çikma. Ancak bu belgeler beni doyurmuyor. Isçi komünizmi tartismasini ortaya atiyorum. Bir komünist komünizm konusunda böyle düsünür, yasasin bu görüslere dayali siyasal hareket diyorum. Bu gündemin pesine düsüyorum. Bu gündem için güç toplamaya ve faaliyet etmeye basliyorum. Isçi komünizmi tartismasi isçinin toplumsal hareketi açisindan [sunulan] bir tarismadir. O zamanlar komünizmin kuramsal-siyasal hareketi ve despotizm karsiti opozisyonun konumundan konustuk, sosyalist devrim sudur, demokratik içerigi de budur dedik. Bu kez öte tarafa geçip sosyalizmi burada kurmak gerekir diyorum. Sosyalizmi bu hareketin içinde yaratmak gerekir. Öteki hareketi örgütledik, sonucu da bu noktaya dek varan olgudur. Artik bu sorun çözülebilir, gidip isçi komünizmi hareketini farkli bir toplumsal-sinifsal uzamda yaratmak gerek deme izni veren sey tam da o hareketin ilerlemesidir. Bir baska deyisle ben kesinlikle Iran komünist Partisi olusum sürecini elestirmiyorum. Oyalandik, kili kirk yardik, acele ettik, geç kaldik dedigim birçok ugragi bulunabilir ancak Iran Komünist Partisi olusmaliydi. Keske bastan bu bakis açisiyla olusturulsaydi. Ancak ne olursa olsun olusmaliydi. Ben [bu sürecin] tek bir anindan bile pismanlik duymuyorum. Ne var ki günümüz komünisti bu partiyi de nesnel verilerinin içinde degerlendirip kendine "benim hareketim mi, degil mi?" sorusunu sorar. Ben on yillik deneyimden sonra bu hareket bugünkü çerçevesinde kaldikça benim hareketim olamaz diyorum. Bu çerçevede kaldikça ben bu hareketin aktivisti olamam. Benim sözünü ettigim hareketin dayanagi fabrikadir, emekçi mahallesidir. Sözünü ettigim hareket direnen isçinin hareketidir. Benim sözünü ettigim hareket isçi atmosferinde soluk alip veriyor. Bu hareket burjuvaziye karsi savasim ugrasisidir, gerçek insanlara gerçek ugraklarda çözüm yollari öneriyor. Bu hareket komünist devrimi, sözünü, sloganlarini ve isteklerini sokaklara ve fabrikalara tasimaya çalisiyor. Geleneksel komünist bakis açisi komünist devrime iliskin asamali bir görüntü sunuyordu. Komünist devrim son asamanin sonunda agzimiza atacagimiz sekerdi. Oysa ben komünist devrimi bugün istiyorum. Komünizmi simdi, hemen isteyen, isçi toplumunun çözüm yolu, bütün sorunlarin çözümü olarak tanitan bir hareket istiyorum. Isçi istediginde burjuvazinin isi biter. Bu sosyalizmin eskiden beri sözüdür. Isçi çalismayi birakti mi burjuva toplumu durur. Ancak bu isçi her gün sermaye için çalisiyor. Kendi emegiyle isçinin bütün varligina ve tüm topluma hükmeden bir sermaye canavarini yaratiyor. Kapital budur. Benim hareketim isçiye bunlari söylemelidir. Bu ufku direnise ve greve tasimalidir. Ben isçinin sessizlik içinde ve baski altinda en ihtiyatli biçimde mücadele ettigi yerde de ayaklanmak üzere silaha sarildigi yerde de varolan hareketin aktivisti olmak istiyorum. Isçi komünizmi günümüz solunun konumuna karsi yayimlanan bir bildirgedir, bir hareketin bir konuma karsi varligini duyurdugunda basvurdugu ayni çalisma yöntemini gerektirmektedir. Iran Komünist Partisi ise bu egilimin yükselisinin ilk temelidir. IKP yalnizca bir örgüt degildir. Iran Solu'nun günümüzdeki evriminin çerçevesidir. IKP bin bir partiden sadece biri olsaydi, dogrusunu isterseniz, ben gider bin ikincisini örgütler sözümü söylerdim. Ancak bu [parti] Iran devrimci solunun tümünü kapsiyor, Iran devrimci solunun dissal tarihi IKP'nin iç tarihine dönüsmüs durumdadir. Bir isçi komünisti olarak ben Marksist bir parti üyesi olmaliyim. Bunu simdiden söylüyorum. Marksist partinin üyesi olarak kalip güçlenmesi için çabalarim ve kendi çizgimi ilerletirim. Bunu bana Manifesto söylüyor. Isçi gelip sosyalist partiye katilir. Sokak basinda tabelasini asan kendi döneminin en devrimci sosyalist partisine katilir. Bu, dünya ve ahiretimi bu partiye, tüzügü ve programina mi dügümledigim anlamina mi geliyor? Kesinlikle öyle degil. [Bu pariyi] degistirmek istiyorum. Isçi komünizmi bu degisimin platformudur. Dedigim gibi, toplumun bir kesiminin dissal tarihi örgütünüzün iç tarihine dönüsecegi ölçüsünde toplumsallastiginizda toplumsal egilimlerin de bu partinin iç egilimleri olarak olusmasini ve hareket etmesini beklemelisiniz. IKP'nin olusumu, bana göre, Iran radikal solunun önceki geleneklerinin sonu demek degildir. Bu gelenekler vardirlar. Komünist Partisi'nin semsiyesi altinda yasamlarini sürdürüyorlar. Yoldaslardan biri bu tartisma partimizde kutuplasmaya yol açar dedi. Bence bu tartisma asla bizim partimizde kutuplasmaya yol açmaz. Çünkü tarihsel olarak karsi görüsün sözcüsü bulunmuyor artik, dayanma ve elestiri yetisi ve egiliminden yoksundur. Hareketler yükseldiginde veya durum devrimcilestiginde partideki bu egilimlerin de dili çözülür. Sözcülerinin kimler olacagini bilmiyorum. Bu önceden kestirilemez. Ancak IKP'deki geleneksel sol, geleneksel radikal sol egilimi devrim küçük-burjuvaziyi alana çektiginde konusmaya baslayacaktir. Küçük-burjuvazi evinde oturdukça partideki temsilcisi de sessiz kalacaktir. Bu yüzden bu tartisma IKP'de kutuplasmaya yol açmaz.

Komünist Parti, bire bir olarak dönemimizi yansitan baska bir egilimi de içinde barindiriyor: Saçmalik! Komünizm ve sosyalizm konusunda bosunaliga varan egilim. "Marksizm belirsizlige vardi", "deneyimler toparlanmalidir" veya "Marx'i onaylamiyorum, gelin bastan düsünelim" diyor bu egilim. Marx için kaygilaniyor! Bu da partimizdeki gerçek bir egilimdir. Olmasaydi sasirirdim. Çünkü Sovyetler'in çöküsü, Çin'in çöküsü gibi muzaam bir gerçeklik karsisinda, Troçkizm'in, Yeni Sol'un vb.nin çikmaza girmesi karsisinda bagisiklik kazanmasi için kimseyi asilamadik.

Öteki egilim isçi komünizmidir. Bu hareket Iran toplumunda özelde Toprak Reformu, genelde Mesrutiyet Devrimi'nden beri varolan sinifsal-siyasal dönüsüme, Iran'da kapitalizmin yükselisi ve sömürülen ana sinif olarak proletaryanin ortaya çikisina siyasal, örgütsel bir anlam kazandirmak istiyor. Isçi sinifi daha kendi partisine sahip degildir. Bu dönüsüm gerçeklesmelidir. [Bu dönüsüm sonucunda olusacak parti] Iran'in en radikal siyasi partisi olacaktir. Bu egilimi isçi komünizmi olarak adlandiriyorum. Bu [egilimin] gelecegi var, dili var, söyleyecek sözü var. Ötekilerin ne bir gelecekleri, ne bir dilleri ne de söyleyecek sözleri yoktur. Bu yüzden bu tartismanin kutuplasmaya yol açmayacagini düsünüyorum. Iste bu yüzden herkes tartismalari kabul ediyor ama farkli, karsit pratiklerde bulunuyor. Olagan sözün alicisi bulunmuyor. Çalismaya gönül vermemek, isteksizlik ve herkesin kendi çalisma alaninda karsilasip rahatsizlik duydugu bütün arizalarin nedeni bu bakis açilari ve egilimlerinin boyun egmesinden kaynaklaniyor. Öteki bakis açilarinin söyleyecek sözleri yoktur. Ancak isçi komünizminin partide söyleyecek sözleri var, yapacaklari var, çözümler ve yeniden düzenlemeler öneriyor. Bu bakis açisi insan gücü gereksiniyor. Bir etki odagi olsun istiyor. Bir seyi ortaya çikarmak istiyor. Birilerine tasinmak istiyor. Komünist Partisi içindeki öteki egilimleri toplumdan devraldik. Kendimiz devralmak istedik. Partisini olusturup gelin dedik. "Iran'in en radikal solculari bu partiye gelin" dedik, bunun üzerinden bes yil geçiyor. Öteki egilimlerin usuna yapacak bir sey gelmiyordu. Benim bu egilimlere karsi bir düsmanligim yok. Ne var ki kendileri ve yani baslarindakine belirli bir seyi öneremeyecek ölçüde kuruntulular ya da içten içe parti gündemine oturmasini istedikleri seylerin -örnegin cephe siyaseti, solun "hep birlikte" süreçlerine katilmak- hiçbir geçerliligi bulunmuyor. Ne de olsa bu parti tüzügüne bile islenen radikal bir konumdan olusturuldu. IKP içinde kimse falanca kisi falanca egilime ait diyemese bile farkli toplumsal egilimlerin varligi bir gerçektir. Bu egilimler, bana göre, kisilerin yasamlarinin çesitli ugraklarinda bile ise katiliyorlar. Birileri bir dönem için bir harekete katiliyor, sonra dayanamayip baska çikarimlar veya kötümserliklere teslim oluyor. Bizim bakis açimizla görüs birligi içinde olduklarini duyuran ama ilk dönemeçte, örnegin Kürdistan'da askeri gücümüzün darbe almasi veya falanca kentte tutuklanmalar dalgasiyla kuruntuya kapilip konumlarini gözden geçirenler var. Bize falanca askeri darbe veya maddi zorluk Kürdistan Örgütü'nün saga veya nasyonalizme kaymasina yol açti diyorlar. Ben de karsiliginda "öyleyse niçin Paris Komünü'nün yenilgisi komünizmi unutturmadi?" diye soruyorum. "Niçin 19 Haziran agir darbesinden sonra, tam tersine, Parti'yi örgütledik?" Bizim daha yeni darbe aldigimizi düsünen bazi yoldaslar bulunuyor. Parti'deki güçlüklerin daha yeni basladigini sanan yoldaslar var. Bence bu kisiler oldukça sinirli deneyimlerden yola çikiyorlar. Hareketimiz ve partimiz yüzlercesini herkesin tanidigi, burada olmalari benim bu konusmami gereksiz kilacak kadrolar yitirdi. Öyleyse nasil oldu da o zaman gidip partiyi olusturabildik, nasil Kuzey ve Güney Seminerleri'ni gerçeklestirdik, dünya karsisina da alacakli konumunda çiktik? Simdiyse falan birlik darbe aldiginda veya bir yoldasimizi yitirdigimizde örgüt özel bir tedavi, tinsel-toplumsal özel bir mühendislik gereksiniyor. Bunun nedeni farkli egilimlerin olmasidir. Kötümser bakis açisi var, çikmaza giren bakis açisi var, entelektüel egilimler var.

Özetlersem: Komünist Parti'de üç ana egilim bulunuyor: Ilki Parti'yi gerçek kazanimi sayan, hiçbir biçimde onu birakmayan -ben bundan çok mutluyum- mücadeleci radikal Marksist egilimdir. Ancak bu radikal Marksist inançlar üzerine yatip bu dogrultuda tek bir adim daha atmaya yanasmiyor. Ötekisi umutsuzluk, saçmalik, gönülsüzlük, ufuksuzluk ve alternatifsizlik konumunda olan, farkli biçimler ve düzeylerde beliren entelektüel egilimdir. Bir egilim de isçi komünizmi egilimidir. Bunlar arasinda gerçek bir mücadele sürmektedir. Bu konuda kuruntulu degilim, ancak her zaman ciddi partilerde bir mücadelenin sürdügünü, bizde de bunun oldugunu ve bunun bir sorun yaratmadigini düsünüyorum.

Çizgimizin ilerleyisi kendini nerede göstermelidir? Bir kismini kagida döktügümüz cidden farkli siyasetler gütmede. Radyomuz komünist devrim ajitasyonu yapsin dedik, yapamadi. Bu egilim ilerlerse yapabilir. Yapamaz da ne demek? Yapamamasinin nedeni vardir. Kürdistan'da mücadele merkezi kentlerdir, isçi sinifi toplumsal hareketin motoru ve zaferimizin güvencesidir dedik, ne var ki yine de yazgimizi ve ugrasilarimizi silahli mücadelenin takdiri belirliyor. Yurtdisinda [Komünist Parti'nin] isçi komünizminin toplumsal devriminin partisi oldugunu ilan ettik, yurtdisinda kimseye söylemedigimiz tek sey bu. Kimligimizin unutulan yönü dönemimizin derin radikalizmi olan isçi komünizmidir. Bu [parti] yurtdisindaki etkisi artsin isteyen ama bundan fazlasini yapmayan bir partidir. Dünyanin ciddi degisim ve dönüsümlere gereksinimi oldugu kosullarda bizim önderligimiz sessizce oturuyor. Söyleyecek sözü olsaydi konusurdu. Isçi komünizminin söyleyecek sözü var diyorum ben. Bu egilim konusuyor. Bu, [gereksinen] harekettir. Kendisini üye ve kadrolarinin çoskusunda, partinin büyümesi ve proleterlesmesinde, yayinlarinin, ajitasyon ve propagandasinin ölçeginin genisliginde gösterecektir. Iç dokusunun degisiminde, isçi üyeliginde kendini gösterecektir. Bütün bunlari olanakli sayiyoruz, bütün hepsi için yol öneriyoruz, yapanini önceden olusturmus olmamiz kosuluyla hepsi olasi diyoruz. Devrimci Marksizm bir gecede yerden bitmedi, birkaç yil süren çok yönlü siyasal, kuramsal ve taktik mücadele sonunda Iran Sol hareketinin çesitli yerlerindeki kadrolari ortak bir kimlige kavusabildiler. Salt bir tartismayi ortaya atmakla mucize geçeklesmez. Ancak farklari açikladigimizda, farkli çikarsamalari ifade ettigimizde ve kisiler bagimsiz olarak bu tartismalara ve Marksizm'e basvurup bunlarin kendi sözleri oldugunu gördüklerinde artik bu hareketin kadrosu var demektir. Su an bana "onayliyorum" diyen hiç kimse kalkip iki sokak ötede böyle bir seminer düzenlemeye gitmez. Herhalde düzenleyemez. Ancak popülizme karsi mücadele ettigimiz dönemde her sokak basinda, o hareketin dergi ve gazetesini satan her yoldas, Devrimci Marksizm yandasi her fraksiyon ve baska herhangi bir örgüt o bakisin çoskulu ajitatörüydü. Devrimci Marksizm'in tartismalarinin ajitatörleri Peykar Örgütü'nde, Razmandegan'da ve baska sol çevre ve odaklarda ortaya çikip konusuyorlardi. Acaba kimse bu tartismalar Kürdistan'da nasil basladi diye haberi var miydi? Orada da kendi düsünür ve ajitatörlerine sahipti. Arkasinda toplumsal bir gerçeklik duruyordu. Bence siyasal ve düsünsel açidan bir tartismaya yeterince vurgu yapmamiz kosuluyla bu toplumsal gerçeklik de kendi insanini sahneye sokacaktir.

Komünist devrim için parti örgütlemek gerektigi sonucuna vardik, örgütledik. Komünist devrim belirli bir komünist parti gereksiniyor sonucuna vardik, bu sinifsal parti hakkinda konusuyoruz. Salt siyasal Marksist bir parti örgütleyemeyiz. Bu da Iran Devrimi ve Proletaryanin Rolü kitapçigi gibi yayinlanan yeni bir bildirgedir. Gelecegini parti içi ve disindaki dönemeçler ve çekismeler belirleyecektir. Aradaki farksa su: Bugün ortaya attigimiz tartismayla karsilastirildiginda Proletaryanin Rolü yalnizca sinirli bir alanla ilgileniyordu. Sinirli bir açidan radikal Marksist kisinin çehresini betimliyordu. Bu ugrakta sundugumuz tartismaysa Marksistler'in burjuva komünizminin tüm mirasini, Sovyetler, Çin, Avrupa Komünizmi, Yeni Sol vs.den sonra ögrendiklerinin bütününü gözden geçirmelerini talep ediyor. Komünizmin yeniden 1848'deki, Manifesto'nun ortaya çikisi anindaki proleter sinifsal özgüllüklerine ve ilkesel komünist ereklerine dönmesini, komünistlerin o konumdan ve o ülkü ve erekleri hafifletmeksizin bu yüz otuz yillik tarihe bakip karar vermelerini istiyor.


Mansur Hikmet



Türkçesi: Siyaves Azeri
m-hekmat.com #0560tu.html

Notlar

(1) IKP Üçüncü Kongresi Subat 1989'da gerçeklesti.

(2) Iran Komünist Partisi Kürdistan Örgütü Komala'nin Altinci Kongresi Mayis 1989'da gerçeklesti.

(3) Bu konuda özellikle Komala Altinci Kongresi'nde onaylanan Mansur Hikmet'in kaleme aldigi "Kürdistan Hareketinde Stratejimize Iliskin Bildirge" baslikli bildiriye bakilabilir. Bu bildirge önce IKP yayin organi Komünist'in Temmuz 1989 tarihli 41. sayisinda yayimlandi. Ayni bildirge Mansur Hikmet'in Toplu Yapitlar, VII. Cilt (Mansur Hikmet Vakfi Yayinlari, Isveç, 2003) sayfa 1-7'de yeniden yayimlandi.

(4) Bu konuda Marx'in "Feuerbach Üzerine Tezler"inde Birinci Tez'e bakilabilir: "Bugüne dek varolan (Feuerbach'inki dahil) materyalizmin baslica eksigi nesneyi, gerçekligi, duyumsalligi insanin duyumsal edimi olarak degil, pratik olarak degil, öznel olarak degil salt düsünme nesnesi veya düsünmek için nesne biçiminde degerlendirmesidir…"

(5) Burada Mansur Hikmet Alman Ideolojisi, Birinci Bölüm ("Feuerbach"), B Kesimi ("Dönemin Yanilsamasi"), "Feuerbach: Felsefi ve Gerçek Kurtulus" altbasligini tasiyan kisima göndermede bulunuyor: "[…]örnegin Manchester'de Feuerbach yalnizca fabrikalar ve makinalari görüyor, oysa yüz yil önce burada yalnizca çikriklar ve dokuma tezgahlari bulunuyordu veya Roma'nin Campagna'sinda yalnizca ovalar ve batakliklar görüyor, oysa Agustus zamaninda burada Romali kapitalistlerin baglari ve villalari disinda bir sey bulamazdi."

(6) Mansur Hikmet Alman Ideolojisi, Birinci Bölüm, B Kesimi, "Gerçekte, pratik materyalist, es deyisiyle komünist için varolan dünyayi devrimcilestirmek sorusu…" diye baslayan paragrafa göndermede bulunuyor.

(7) Konuyla ilgili yukarida, 5 ve 6 no.lu notlarda belirtilen kesimler ve "Feuerbach Üzerine Tezler", Iknci Tez'e bakilabilir: "Insan düsüncesinin nesnel gerçeklige tekabül edip etmedigi sorunu kuramin sorusu degil pratik bir sorudur. Insan düsünüsünün dogrulugunu, es deyisiyle gerçekligi ve gücünü, bu dünyaya aitligini pratikte kanitlamalidir. Pratik (etkinlikten) soyutlanan düsüncenin gerçek olup olmadigi tartismasi bütünüyle skolastik bir tartismadir."

(8) Mansur Hikmet Alman Ideolojisi'nin su pasajina göndermede bulunuyor: "Feuerbach'da duyumsal (Sinnliche) dünya "kavrami" bir yandan bu dünyanin basit sezgisiyle (Anschanung) öte yandan da basit algisiyla (Empfindung) sinirli kalir, "gerçek tarihsel insan" diyecegine "Insan" der. "Insan" dedigi, gerçekte "Alman"dir. Birinci durumda, duyumsal dünyanin sezgisinde, zorunlu olarak, kendi bilinciyle ve kendi duygusuyla gelisen, kendisinin önceden varsaydigi duyumsal dünyanin bütün parçalarinin, özellikle insanin ve doganin uyumunu bozan seylere toslar. Bunlari safdisi etmek için, ikili bir görüs tarzina siginmak zorunda kalir, yalnizca "besbelli olani" algilayan dünyevi bir görüs tarzi ile, seylerin "gerçek özü"nü algilayan daha yüksek, felsefi bir görüs tarzi arasinda salinir. Çevresindeki duyumsal dünyanin nasil sonsuzluktan bu yana hiç degismeden kalan bir sey olmayip, sanayiin ve toplumun durumunun ürünü, hem de tarihsel anlamda ürünü oldugunu, her biri kendinden önceki kusagin omuzlari üzerinde yükselen, onun sanayiini, ve karsilikli iliskisini yetkinlestiren, ve gereksinmelerdeki degisikliklere uygun olarak toplumsal düzenini degistiren bir dizi kusagin faaliyetinin sonucu oldugunu görmez."

(9) Bkz. Alman Ideolojisi, Birinci Bölüm: "Itiraf edelim ki, Feuerbach'in "katiksiz" materyalistlere göre, insanin da bir "duyumsal nesne" oldugunu farketmek gibi büyük bir üstünlügü vardir; ama burada da yine teori alaninda kalip, insanlari verili toplumsal baglamlari içinde, mevcut yasam kosullari içinde ele alamadigindan ötürü, insani "duyumsal faaliyet" olarak degil de, yalnizca "duyumsal nesne" olarak ele aliyor olmasi bir yana, gerçekten varolan, faaliyet halindeki insanlara da hiçbir zaman varamiyor, "insan" soyutlamasini asamiyor ve bu insani duyulara sahip "gerçek, bireysel, etten kemikten insan"in ötesine götüremiyor, yani "insan ile insan" arasinda ask ve dostluk disinda baska bir "insan iliskisi" tanimiyor, üstelik onu da idealize ediyor. Güncel yasamin kosullarinin elestirisini yapmiyor. Bu yüzden, duyumsal dünyayi, onu meydana getiren bireylerin canli duyumsal faaliyetinin toplami olarak kavramaya erisemiyor; ve sözgelimi saglikli insanlar yerine bir açlar, siracalilar, bitkinler, veremliler sürüsü görünce, "yüksek sezgi"ye ve "türlerin" düsünsel "ödesmesi"ne siginmak zorunda kaliyor; bu yüzden de, komünist materyalistin sanayide olsun, toplumsal yapida olsun köklü bir dönüsümünün hem zorunlulugunu, hem de kosulunu gördügü yerde idealizme düsüyor.

(10) Bkz agy, Birinci Bölüm, "Materyalist Tarih Anlayisinin Özü" baslikli kesim: "Yasami belirleyen bilinç degil, tersine, bilinci belirleyen yasamdir. Birinci durumda, sanki canli bir bireymis gibi bilinçten yola çikilmaktadir; gerçek yasama tekabül eden ikinci durumda ise, gerçek yasayan bireyin kendisinden yola çikilir ve bilince de o bireyin bilinci olarak bakilir." Ayrica Siyasal Ekonominin Elestirisi'nin Önsözü: "Insanlarin varoluslarini belirleyen bilinçleri degildir, tersine bilinçlerini belirleyen sey toplumsal varoluslaridir."

(11) Burada Alman Ideolojisi, Birinci Bölüm, "Materyalist Tarih Anlayisinin Öncülleri" baslikli kesime göndermede bulunuluyor: "Tüm insan tarihinin ilk öncülü, dogal olarak, canli insan bireylerinin varligidir. Su halde saptanmasi gereken ilk olgu, bu bireylerin fiziksel örgütlenisleri ve bu örgütlenmenin sonucu olarak ortaya çikan, doganin geri kalan bölümüyle olan iliskilerdir."

(12) Alman Ideolojisi, Birinci Kesim, "Materyalist Tarih Anlayisinin Öncülleri": "Insanlar, hayvanlardan, bilinçle, dinle, ya da herhangi bir baska seyle ayirdedilebilir. Insanlar kendi geçim araçlarini üretmeye baslar baslamaz, kendilerini hayvanlardan ayirdetmeye basliyorlar, bu, onlarin kendi fiziksel örgütlenislerinin sonucu olan bir ileri adimdir. Insanlar, kendi geçim araçlarini üretirken, dolayli olarak, kendi maddi yasamlarini da üretirler."

(13) Alman Ideolojisi'nin yukarida belirtilen kesiminin sonunda Marx söyle yazar: "Insanlarin kendi geçim araçlarini üretis tarzlari, herseyden,önce dogada hazir bulduklari ile yeniden üretmeleri gereken geçim araçlarinin dogasina baglidir. Bu üretim tarzi, basitçe bireylerin fizik varliklarinin yeniden üretimi olarak ele alinmamalidir. Bu üretim tarzi, daha çok, bu bireylerin belirli bir faaliyet tarzini, onlarin yasamlarini ortaya koyan belirli bir biçimi, belirli bir yasam tarzini temsil eder. Bireylerin yasamlarini ortaya koyus biçimi, onlarin ne olduklarini çok kesin olarak yansitir. Su halde, onlarin ne olduklari, üretimleriyle, ne ürettikleriyle oldugu kadar, nasil ürettikleriyle de örtüsür. Demek ki, bireylerin ne olduklari, üretimlerinin maddi kosullarina baglidir." Ayrica ayni yapitin "Üretim ve Bireylerin Iliskileri" baslikli kesime de bakilabilir.

(14) Modernizm karsiti, ulusalci küçük-burjuva aydini, Bati ve Baticilik (Garp ve Garpzedegi) adli yapitin yazari Celal Al-i Ahmet. Ahmet'in formüle ettigi savlar kendisinden sonraki ulusalci, dinci, anti-emperyalist, yerelci, modernist karsiti sag ve sol aydinlari derinden etkiledi. Bu tip aydinlarin ve genelde gerici-ulusalci-modernizm düsmanligi biçiminde düzgülestirilebilen dünya bakislarinin güçlü bir elestirisi için Mansur Hikmet'in "Uydular ve Plastik Al-i Ahmetler" baslikli yazisina bakabilirsiniz (Toplu Yapitlar, VIII. Cilt, sayfa 355-359).

(15) Yirminci Yüzyil'in basinda yasayan, "Melik-el Suera" (sairlerin krali) Muhammed Kazim Seburi adli sair, yazar, üniversite hocasi, gazeteci ve siyasetçi. Iki ciltlik siir külliyati, tarih ve edebiyat biçimlerinin incelemesi alanlarinda yapitlari bulunuyor.

(16) Bu yazinin Türkçesi Teori ve Politika dergisi, sayi 28/29 (Güz 2002-Kis 2003), sayfa 121-166'da yayimlandi. Yazinin Türkçesi için ayrica Iran Komünist-Isçi Partisi Türkçe Internet sayfasi "Yayinlar" kismina veya Mansur Hikmet Vakfi Internet sitesine bakabilirsiniz (www.m-hekmat.com).

(17) Yazarin göndermede bulundugu yazilar sunlar: "Parti Birlikleri, Isçi Eylemleri, Ajitatör ve Ajitasyonun Önemi Üzerine". Yazinin Türkçe çevirisi Kürt Solu Newroz Kitap Dizisi, sayi 8, Eylül 2002, sayfa 117-156'da yayimlandi. "Isçiler Arasinda Örgütlenme Siyasetimiz", Toplu Yapitlar, VI. Cilt, sayfa 109-144. "Komünist Parti ve Isçi Üyeligi", Toplu Yapitlar, VII. Cilt, sayfa 109-141. Ayrica "Komünst Örgütlenme, Komünist Pratik ve Popülist Çalismanin Elestirisi Üzerine Tezler" baslikli yazinin Türkçesi Teori ve Politika, sayi 22, Bahar 2001, sayfa 145-154'de yayimlandi (16. notta belirtilen Internet kaynaklarina da bakilabilir). Konuyla ilgili yazarin Türkçe'de mevcut bir diger yazisi "Komünistler ve Popülist Pratik" de adi geçen Internet kaynaklarinda bulunabilir.

(18) Yazar IKP Üçüncü Kongresi'ne sunulan ve daha sonra yayimlanan "Uluslararasi Kosullar ve Komünizmin Durumu" baslikli rapora deginiyor. Bu yazinin Türkçesi Milliyetçilik, Demokrasi, Isçi Komünizmi adli derlemenin 7 ile 22. Sayfalari arasinda yayimlandi. Ayrica yukarida sözü edilen Internet kaynaklarinda da mevcuttur.

(19) Bkz. "Isçi Komünizmi Ikinci Semineri". Bu tartisma ilk kez "Parti'nin Kürdistan'daki Faaliyeti Üzerine" basligiyla Agustos 1990'da yayimlandi. Daha sonra Mansur Hikmet, Toplu Yapitlar, VII. Cilt, sayfa 9-104'de yeniden yayimlandi.



Turkish translation and footnotes: Siyavash Azari
m-hekmat.com #0560tu.html